Translation of "Little" in Turkish

0.097 sec.

Examples of using "Little" in a sentence and their turkish translations:

Little thing please little minds.

Küçük şey küçük akılları memnun eder.

He recovered little by little.

O, yavaş yavaş iyileşti.

Isn't there such a small little, little little crouch?

böyle küçük küçük, küçük küçük kırsak olmaz mı?

This plant grew little by little.

Bitki azar azar büyüdü.

The news spread little by little.

Haber yavaş yavaş yayıldı.

Little by little I'm getting angry.

Yavaş yavaş sinirleniyorum.

- Yeah, a little.
- Yes, a little.

Evet, biraz.

little lies

küçük yalanlar

The patient got better little by little.

Hasta azar azar iyileşti.

Tom's Japanese is improving little by little.

Tom'un Japoncası yavaş yavaş gelişiyor.

He will get better little by little.

Yavaş yavaş iyileşecek.

His health is improving little by little.

Onun sağlığı yavaş yavaş düzeliyor.

Her health is improving little by little.

Onun sağlığı azar azar iyileşiyor.

Little by little, I am learning kanji.

Yavaş yavaş kanji öğreniyorum.

His French is improving little by little.

Fransızcası yavaş yavaş gelişiyor.

- I'm a little overweight.
- I'm a little fat.
- I'm a little chubby.

Ben biraz tombulum.

So little by little, working with our partners,

Böyle az az, ortaklarımızla çalışarak,

Little by little, the bird made his nest.

Yavaş yavaş, kuş yuvasını yaptı.

- I'm a little disappointed.
- I'm a little upset.

Ben biraz üzgünüm.

- It's not so little.
- It isn't so little.

O kadar küçük değil.

- He's a little nuts.
- He's a little crazy.

O biraz deli.

Little by little, the sky is clearing up.

- Yavaş yavaş gökyüzü aydınlanıyor.
- Yavaş yavaş gökyüzü açılıyor.

The little comrade,

Küçük yoldaş,

Little ghetto child

Little ghetto child

Little moonlight penetrates.

Zemine çok az ay ışığı ulaşır.

A little less

birazcık az kalıyor

A little different

birazcık farklı

little small clumps.

bunlar ufak kümecikler.

A little louder.

Biraz daha yüksek.

A little more.

Biraz daha.

A little more?

Biraz daha?

You little runt!

Seni küçük hergele!

Little girls cry.

Küçük kızlar ağlar.

You little bugger!

Seni küçük haylaz!

You're too little.

Çok küçüksün.

Poor little boy!

Zavallı küçük çocuk!

I sleep little.

Ben biraz uyurum.

The level of the river rose little by little.

Nehrin seviyesi yavaş yavaş yükseldi.

With her help, my French improved little by little.

Onun yardımıyla Fransızcam azar azar ilerledi.

- There's little to do.
- There is little to do.

Yapacak çok az şey var.

Little by little, I'm beginning to like that painting.

Yavaş yavaş, ben o resmi sevmeye başladım.

- There is little time left.
- There's little time left.

Az zaman kaldı.

- Tom is a little nervous.
- Tom's a little nervous.

Tom biraz sinirli.

Is it a little boy or a little girl?

Bu küçük bir erkek çocuğu mu yoksa küçük bir kız çocuğumu?

- You're a little late.
- You are a little late!

Biraz geç kaldın.

I am beginning to like Ken little by little.

Ken'den yavaş yavaş hoşlanmaya başlıyorum.

- Make it a little louder.
- Make it a little bigger.
- Make it a little larger.

Sesini biraz açın.

- Tom can speak French a little.
- Tom can speak a little French.
- Tom speaks French a little.
- Tom speaks a little French.

Tom biraz Fransızca konuşabilir.

- This is her dirty little secret.
- It's his dirty little secret.
- It's her dirty little secret.

Bu onun küçük kirli sırrı.

Or it's a little weird or it's a little intimate.

ya da biraz garip olduğunu, fazlaca özele girdiğini.

The inflation rate is starting to grow little by little.

Enflasyon yavaş yavaş artıyor

- I need a little help.
- I need a little help!

Biraz yardıma ihtiyacım var!

- Tom seems a little nervous.
- Tom looks a little nervous.

Tom biraz sinirli görünüyor.

- We have a little problem.
- We've got a little problem.

Bizim küçük bir sorunumuz var.

- Tom is a little worried.
- Tom is a little concerned.

Tom biraz endişeli.

- Tom was a little startled.
- Tom was a little confused.

Tom biraz şaşkındı.

- I speak a little French.
- I speak French a little.

Biraz Fransızca konuşurum.

- Tom sounded a little disappointed.
- Tom looked a little disappointed.

Tom biraz hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.

- Tom looked a little confused.
- Tom looked a little flustered.

Tom biraz kızışmış görünüyordu.

- We had little water.
- We only had a little water.

Çok az suyumuz vardı.

- Tom is a little overweight.
- Tom is a little fat.

Tom biraz kilolu.

- We arrived a little late.
- We've arrived a little late.

Biz biraz geç kaldık.

- Tom seems a little worried.
- Tom looks a little worried.

Tom biraz endişeli görünüyor.

Little by little, you will notice improvement in your writings.

Yavaş yavaş, kendi yazılarındaki iyileşmeyi fark edeceksin.

- I know a little Spanish.
- I speak a little Spanish.

Biraz İspanyolca biliyorum.

- I'm feeling a little weak.
- I feel a little weak.

Biraz zayıf hissediyorum.

- Tom became a little flustered.
- Tom got a little flustered.

Tom biraz telaşlandı.

- You seem a little tense.
- You do seem a little on edge.
- You do seem a little tense.
- You look a little nervous.

Biraz gergin görünüyorsun.

The quick little boy,

Hızlı küçük çocuk,

His pretty little satchel,

Sevimli küçük çantası,

His quick little feet,

Hızlı küçük ayakları,

His little head tilting,

Küçük başını eğmiş,

Like a little hummingbird,

Küçük bir sinek kuşu gibi,

Look, the little eggs.

Bakın, küçük yumurtalar.

With my little baby

minik bir bebeğim

A little integrated circuit,

küçük bir entegre devre,

And they changed little

ve az değişim göstermişlerdir

Like a little different

sanki biraz daha farklı gibi

little part of it.

bir bölümünü değiştirin.

We're a little early.

Biz biraz erkenciyiz.

I'm a little nervous.

Biraz gerginim.

I have little money.

Benim az param var.

Little money, few friends.

Az para, birkaç arkadaş.

Add a little milk.

Biraz süt ilave et.

Every little bit helps.

Her küçük parça yardım eder.

They're a little tight.

Onlar biraz sıkı.

I'm a little rusty.

Biraz hamlamışım.

He's a little rusty.

O biraz hamlamış.