Translation of "Separate" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Separate" in a sentence and their turkish translations:

We'd like separate checks.

Biz ayrı hesaplar istiyoruz.

It's time to separate.

Ayrılma zamanı.

They're in separate rooms.

Onlar farklı odalardalar.

That's a separate question.

O ayrı bir soru.

They are all separate.

Onların hepsi ayrı.

Everything was kept separate.

Her şey ayrı tutuldu.

No one can separate them.

Hiç kimse onları ayıramaz.

We'd like separate checks, please.

Ayrı hesaplar istiyoruz, lütfen.

They went their separate ways.

Onlar kendi yollarına gittiler.

They sleep in separate beds.

Onlar ayrı yataklarda uyuyorlar.

Begin at once to live, and count each separate day as a separate life.

Bir kere yaşamaya başlayın ve her bir ayrı günü ayrı bir yaşam olarak sayın.

What everyone will do is separate

herkesin yapacağı şey ayrı

And a separate pile of skulls.

ve ayrı bir kafatası yığınıyla karşılaştılar.

And in a completely separate case,

Tamamen farklı bir konu için,

Waiter, give us separate checks please.

Garson, hesabımızı ayrı getir, lütfen.

You can't separate language from culture.

- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.

We must separate politics from religion.

Siyaseti dinden ayırmalıyız.

Tom's parents sleep in separate rooms.

Tom'un anne ve babası ayrı odalarda uyuyorlar.

We'll have to separate the wires.

Telleri ayırmak zorunda kalacağız.

Dan was living two separate lives.

Dan iki ayrı hayat yaşıyordu.

It's important to separate the rubbish.

Çöpü ayırmak önemlidir.

Separate your wants from your needs.

İsteklerinizi ihtiyaçlarınızdan ayırın.

He wouldn't let anyone separate us.

O, kimsenin bizi ayırmasına izin vermezdi.

I don't want us to separate.

Ayrılmamızı istemiyorum.

Nothing will ever separate us again.

Hiçbir şey bizi bir daha asla ayırmayacak.

Sami underwent three separate psychiatric evaluations.

Sami üç ayrı psikiyatrik değerlendirmeye tabi tutuldu.

We went there in separate cars.

Oraya ayrı arabalarla gittik.

Farmers separate good apples from bad ones.

Çiftçiler iyi elmaları kötü olanlardan ayırır.

Tom and Mary live in separate states.

- Tom ve Mary farklı eyaletlerde yaşıyorlar.
- Tom ve Mary farklı devletlerde yaşıyorlar.

He wants to separate from his wife.

Karısından ayrılmak istiyor.

Every march is composed of separate steps.

Her yürüyüş ayrı adımlardan oluşmaktadır.

This is important enough for separate treatment.

Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.

Do you two have separate bank accounts?

Siz ikinizin ayrı banka hesapları var mı?

Fadil and Layla went their separate ways.

Fadıl ve Leyla kendi ayrı yollarına gittiler.

Layla even moved into a separate bedroom.

Leyla ayrı bir odaya bile taşındı.

Sami tried to separate Farid and Layla.

Sami, Ferit ve Leyla'yı ayırmaya çalıştı.

Sami and Layla slept in separate rooms.

Sami ve Leyla ayrı odalarda uyudular.

Algeria is divided into 48 separate wilayas.

Cezayir 48 vilayete ayrılır.

Then they started to separate from each other

daha sonrasında ise bunlar ayrılmaya başladı birbirlerinden

I try to keep business and pleasure separate.

İşi ve zevki ayrı tutmaya çalışırım.

Tom and Mary have gone their separate ways.

- Tom ve Mary ayrı yollarına gittiler.
- Tom ve Mary yollarını ayırdılar.

She finally decided to separate from her husband.

O sonunda kocasından ayrılmaya karar verdi.

I have a separate notebook for each class.

Her ders için ayrı defterim var.

Sami wanted to separate Layla from her family.

Sami, Leyla'yı ailesinden ayırmak istedi.

I now separate the sticks at a vast distance,

Şimdi de çubukları geniş bir uzaklıkla ayıracağım,

They sleep in separate bedrooms even though they're married.

Onlar evli olsalar bile ayrı yatak odalarında uyuyorlar.

I keep this bottle separate from all the others.

Bu şişeyi tüm diğerlerinden ayrı tutuyorum.

They slept in separate rooms until they were married.

Onlar evleninceye kadar ayrı odalarda uyudular.

I'll show you how to separate gold from sand.

Ben sana altını kumdan nasıl ayıracağımı göstereceğim.

Do you have separate accounts or a joint account?

Ayrı hesapların mı yoksa ortak hesabın mı var?

Break the eggs and separate the yolks and whites.

Yumurtaları kır ve sarıları ve beyazları ayır.

They want to separate after 40 years of marriage.

Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.

The police tried to separate the two hostile gangs.

Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.

Is that our entertainment today allows us to be separate.

günümüzdeki eğlencenin bizi ayrıştırmasına neden olduğuna inanıyorum.

Turkish Historical Society has taken on a separate legal personality

Türk Tarih Kurumu ayrı tüzel bir kamu kişiliğe bürünmüştür

It is not always easy to separate right from wrong.

Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.

We cannot separate the sheep from the goats by appearance.

Görünüşte koyunları keçilerden ayıramayız.

Separate the yolks from the whites without breaking the yolks.

Yumurtanın sarısını bozmadan beyazından ayırın.

Sami lived in a separate farmhouse owned by his father.

Sami, babası tarafından sahiplenilmiş ayrı bir çiftlik evinde yaşıyordu.

And then the gold would cling to the chemicals and separate.

ve altın da kimyasallara tutunup kayalardan ayrılırdı.

Because I don't really see it as we're two separate things.

çünkü bizi iki farklı şey olarak görmüyorum.

We'll also have to create a separate smoking section, won't we?

Biz ayrıca ayrı sigara içme bölümü yapmak zorunda kalacağız.

We shouldn't confuse solitude with isolation. They are two separate things.

Yalnızlık ile izole edilmeyi birbirine karıştırmamak gerek. Bunlar iki farklı şey.

There is a separate voting slip for each of these municipal bodies.

Bu belediye organlarının her biri için ayrı bir oylama fişi vardır.

- You can't separate language from culture.
- Language and culture cannot be separated.

- Dili kültürden ayıramazsınız.
- Dil kültürden ayrılmaz.

- Can't you divorce fantasy from reality?
- You can't separate dreams from reality?

Rüyaları gerçekten ayıramaz mısın?

Will there one day be a separate periodic table for dark matter?

Bir gün karanlık madde için ayrı periyodik bir tablo olacak mı?

The grade seven and the grade eight students both have completely separate timetables.

Yedince ve sekizinci sınıf öğrencilerinin tamamen ayrı zaman çizelgeleri var.

Uighurs have actually had their own independent nation, two separate times in the last century.

Uygurlar, geçen yüzyılda iki kez kendi bağımsız devletlerine sahip oldular.

Tom opposes the movement to separate the Anglican Church from the government of the United Kingdom.

Tom, İngiliz Kilisesinin Birleşik Krallık hükümetinden ayrılmasına karşıdır.

And yet I can now separate the front ends of the sticks at a 30-degree angle.

ve çubukların ön uçlarını 30 derecelik bir açıyla ayırabiliyorum.

Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.

Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.

It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.

Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.

The separate names used for female nurses "kangofu" and male nurses "kangoshi", were unified in 2002 into "kangoshi".

Kadın hemşire "kangofu" ve erkek hemşire "kangoshi" için kullanılan ayrı isimler 2002 yılında "kangoshi" olarak birleştirildi.

On a separate sheet of paper, describe your best friend: age, where he or she lives, his or her job, etc.

Ayrı ayrı sayfalara, en iyi arkadaşınızı anlatın; yaşı, nerede yaşadığı, işi gibi...

- We will separate our home's large land equally for our children.
- We will divide the large area of family land equally between our children.

Aile arazisinin geniş alanını çocuklar arasında eşit olarak böleceğiz.

My mother was Norwegian, and my father was Danish. It was not till I was five that I learned that they spoke two separate languages.

Annem Norveçli, babam ise Danimarkalıydı. Onların iki ayrı dil konuştuklarını öğrendiğimdeyse beş yaşımdaydım.

When a word is borrowed from another language, it frequently begins by having the same meaning; but with continued use in both languages, the now separate words may accrete disparate connotations.

Bir kelime başka dilden ödünç alındığı zaman, sık sık aynı anlama sahip olarak başlar; ancak her iki dilde de sürekli kullanımı ile, şimdi ayrı kelimeler farklı çağrışımları artırabilir.