Translation of "Light" in Turkish

0.060 sec.

Examples of using "Light" in a sentence and their turkish translations:

Green light... Red light!

Yeşil ışık ... Kırmızı ışık!

A light bulb gives light.

Bir ampul ışık verir.

Light skin?

Açık ten?

And light.

ve hafif olabilirdi.

light skin, light eyes, long, soft real hair.

açık ten, renkli gözler, uzun, yumuşak sahici saç.

- I like light colors.
- I like light colours.

Ben açık renkleri severim.

- Turn off the light.
- Put out the light.

Işığı söndür.

- Turn off the light.
- Turn the light off.

- Işığı kapat.
- Işığı kapatın.

- The light is out.
- The light went out.

Işık söndü.

These light bulbs use mercury to create light.

Bu ampuller ışık oluşturmak için civa kullanır.

light now returns.

...aydınlık da o şekilde geri gelir.

Traffic was light.

Trafik yoğun değildi.

I'm traveling light.

Az eşyayla seyahat ediyorum.

I ate light.

Hafif yedim.

Light attracts bugs.

Işık, böcekleri çeker.

We travel light.

Az eşyayla seyahat ederiz.

I travel light.

Az bagajla seyahat ederim.

It's getting light.

Hafifleşiyor.

It's pretty light.

Oldukça hafif.

Light the candles.

Mumları yakın.

Light the candle.

- Mumu yak.
- Kandili yak.

Water reflects light.

Su ışığı yansıtır.

Need a light?

Bir lambaya ihtiyacın var mı?

light it up

Işığı yak.

- It is still light outside.
- It's still light outside.

Dışarısı hâlâ aydınlık.

- Tom switched off the light.
- Tom killed the light.

- Tom ışığı kapattı.
- Tom ışığı söndürdü.

- Who turned off the light?
- Who switched off the light?
- Who turned the light off?

- Işığı kim kapattı?
- Işığı kim söndürdü?

And that's because blood absorbs red light and infrared light.

Çünkü kan kırmızı ışık ve kızılötesini absorbe ediyor.

- Turn on the light, please.
- Turn the light on, please.

Işığı aç, lütfen.

- He turned off the light.
- She turned off the light.

O, ışığı kapattı.

- Tom clicked off the light.
- Tom clicked the light off.

Tom ışığı kapattı.

- Tom turned on the light.
- Tom flipped on the light.

Tom lambayı açtı.

- Please turn on the light.
- Please turn the light on.

Lütfen ışığı açın.

- The light temporarily blinded me.
- The light momentarily blinded me.

Işık geçici olarak beni kör etti.

- Sami turn off the light.
- Sami turned the light off.

Sami ışığı söndürdü.

- I'm turning the light off.
- I'm turning off the light.

Işığı kapatıyorum.

Light bulb goes off.

Ampul patladı.

When the light fades...

...ışık yitip gidince...

The light turned red.

Işık kırmızıya döndü.

A prism decomposes light.

Bir prizma ışığı ayrıştırır.

I'd like something light.

Hafif bir şey istiyorum.

Please light a candle.

Lütfen bir mum yakın.

The light went on.

Işık gitti.

I'm a light sleeper.

Benim uykum hafiftir.

The light doesn't work.

Lamba çalışmıyor.

Black cloth absorbs light.

Siyah kumaş ışık emer.

Put out the light.

Işığı söndür.

Talk about light pollution.

Işık kirliliğinden bahset.

The light is out.

Işık söndü.

I see a light.

Ben bir ışık görüyorum.

The box is light.

Kutu hafiftir.

The room is light.

Oda aydınlıktır.

This chair is light.

Bu sandalye hafif.

A mirror reflects light.

Bir ayna ışığı yansıtır.

Let's light some candles.

Birkaç mum yakalım.

The light was on.

Işık açıktı.

It'll be light soon.

Yakında hava aydınlanacak.

The light is on.

Işık açık.

The light was blinking.

Işık yanıp sönüyordu.

I saw the light.

Ben ışık gördüm.

This laptop is light.

Bu laptop hafif.

I like light shoes.

Hafif ayakkabıları severim.

I need more light.

Daha çok ışığa ihtiyacım var.

I need some light.

Biraz ışığa ihtiyacım var.

There was no light.

Işık yoktu.

It was light enough.

Yeterince ışıktı.

The light bulb burst.

Ampul patladı.

There's plenty of light.

Bol ışık var.

The light is perfect.

Aydınlatma mükemmel.

The light is off.

Işık kapalı.

The light is green.

- Işık yeşil.
- Trafik ışığı yeşil.

The light turned green.

- Işık yeşile döndü.
- Trafik ışığı yeşile döndü.

I'll eat something light.

Hafif bir şey yiyeceğim.

Where's the light switch?

Lamba anahtarı nerede?

Don't light the candle.

Mumu yakma.

This box is light.

Bu kutu hafif.

Give me a light.

- Bana bir ışık ver.
- Bana bir çakmak ver.

It's still light out.

Dışarı hâlâ aydınlık.

That light is green.

O ışık yeşildir.

You're blocking my light.

Sen benim ışığımı engelliyorsun.

The light faded out.

Işık kayboldu.

The light went out.

Işık söndü.

Snow reflects ultraviolet light.

Kar ultraviyole ışığı yansıtır.

It's already getting light.

- Zaten hava aydınlanıyor.
- O zaten ışık alıyor.

The light was green.

Işık yeşildi.

Tom's light is on.

- Tom'un ışığı yanıyor.
- Tom'un ışığı açık.

Light prevails over darkness.

Işık karanlığa üstün gelir.

I love winter light.

Kış güneşini seviyorum.

The light dimmed momentarily.

Işıkta anlık bir azalma oldu.

There was enough light to read the newspaper without using light

ışık kullanmadan gazete okunabilecek kadar bir aydınlık vardı

She can't stand light, not even the light from a cellphone.

Işıktan rahatsız oluyor, cep telefonununkinden bile.

And God said: Let there be light. And there was light.

Tanrı, "Işık olsun" diye buyurdu ve ışık oldu.