Translation of "Golden" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Golden" in a sentence and their turkish translations:

Everything is golden

Her şey altından

Silence is golden.

Sessizlik altındır.

What's the golden rule?

Altın kural nedir?

It's a golden retriever.

O altın av köpeğidir.

Grab the golden egg.

Altın yumurtayı yakala.

My words are golden.

Benim sözlerim altın değerindedir.

There is a golden triangle

altın bir üçgen var

The girl has golden hair.

- Kızın altın saçı var.
- Kızın altın rengi saçları var.
- Kızın altın rengi saçı var.

Tom is a golden boy.

Tom mükemmel bir çocuk.

I missed a golden opportunity.

Altın bir fırsatı kaçırdım.

Lucullo had many golden cups.

Lucullus'un birçok altın kasesi vardı.

I see the golden cross.

Ben altın haçı görüyorum.

Mary has long golden hair.

Mary'nin uzun, altın sarısı saçları var.

These geese lay golden eggs.

Bu kazlar altın yumurta yumurtlar.

He had the golden touch!

Altın dokunuşu vardı!

- He gave me a golden luxury watch.
- She gave me a golden luxury watch.

O bana altın bir lüks saat verdi.

Everything is golden underneath this sky

Bu gökyüzü altında her şey altından

Or an enormous spinning golden globe,

veya dönen devasa bir altın küre varsa

Most of you wear golden crowns –

Çoğunuz altın taçlar giyiyorsunuz -

Golden words, in love, do everything.

Aşkta altın sözler her şeyi yapar.

For each his own golden calf.

Her biri kendi altın buzağı için.

Isn't that the Golden Gate Bridge?

O, Golden Gate köprüsü değil mi?

The princess wore a golden dress.

Prenses altın bir elbise giydi.

In American culture, speech is golden.

Amerikan kültüründe konuşma altındır.

Are you a Golden Dawn supporter?

Altın Şafakçı mısın?

In fact, she's a desert golden mole.

Ama aslında çöl altın köstebeğidir.

How long is the Golden Gate Bridge?

Golden Gate Bridge ne kadar uzunluktadır?

Golden guns don't protect you from bullets.

Altın silahlar seni kurşunlardan korumaz.

She was a girl with golden hair.

O altın saçlı bir kızdı.

She stabbed him with a golden trident.

O, altın bir üç bacaklı zıpkınla onu bıçakladı.

He gave me a golden luxury watch.

O bana altından yapılmış lüks bir saat erdi.

The princess rode in a golden carriage.

Prenses altından yapılmış bir arabaya bindi.

Caesar erected a golden statue of Cleopatra.

Sezar, Kleopatra'nın altından bir heykelini dikti.

I have a nice golden fountain pen.

Güzel bir altın dolmakalemim var.

Golden reins do not make a better horse.

Altın dizginler daha iyi bir at yapmazlar.

The Golden Gate Bridge is in San Francisco.

The Golden Gate Bridge San Francisco'dadır.

He received a golden watch as a prize.

Bir ödül olarak altın bir saat aldı.

When the garlic is golden, add the fish.

Sarımsaklar altın sarısıyken, balıkları ekleyin.

Kill the goose that lays the golden eggs.

Altın yumurtlayan tavuğu öldürmek.

- Speech is silver, but silence is golden.
- Speech is silver, silence is gold.
- Speech is silver, silence is golden.

- Konuşma gümüştür ama susma altındır.
- Söz gümüşse sükût altındır.

Don't kill the goose that lays the golden eggs.

- Altın yumurtlayan kazı kesme.
- İşini kendi elinle bozma.

The golden age is before us, not behind us.

Altın çağ bizim önümüzde, arkamızda değil.

You can see the Golden Gate Bridge from here.

Buradan Golden Gate Köprüsünü görebilirsiniz.

There's a rich man sleeping on a golden bed.

Altın bir yatakta yatan zengin bir adam var.

A wooden bed is better than a golden coffin.

- Ahşap bir yatak altın tabuttan daha iyidir.
- Yaşayan bir köpek ölü bir aslandan daha iyidir.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş.

The Great Depression was the golden age of gangsters.

Büyük Bunalım, gangsterlerin altın çağındaydı.

The telescope that you see is called “golden ratio telescope”.

Bu gördüğünüz teleskop, altın oran denen bir teleskop.

And that we are not stardust, we are not golden

insan olarak değerli olmadığımızı

The next fifty years were the golden age of classical Greece.

Sonraki elli yıl, Yunanların altın çağıydı.

It was Tom's first time to see the Golden Gate Bridge.

Tom ilk defa Golden Gate köprüsünü görüyordu.

- He had the golden touch!
- Everything he did was a success!

Yaptığı her şey bir başarıydı!

Silence is golden, but not when trying to learn a foreign language.

Sükut altındır ama bir yabancı dil öğrenmeye çalışırken değil.

The world follows one golden rule: whoever has the gold makes the rules.

Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.

What is encoded on these 'golden records.' Perhaps, they would recognize the tentativeness

anlamakta zorluk çekmeyeceklerdir. Muhtemelen, toplumumuzun belirsizliğini,

- Speech is silver, but silence is golden.
- Speech is silver, silence is gold.

Söz gümüşse, sukut altındır.

A 17-storey residential building, called the Golden Dragon, was destroyed by the earthquake.

Golden Dragon adlı 17 katlı bina, depremle yıkıldı.

He died believing that he had found the fabled golden city of the Incas.

O, İnkaların efsanevi altın şehrini bulduğuna inanarak öldü.

Sadako looked at the golden paper crane that her best friend Chizuko had made for her.

Sadako, en iyi arkadaşı Çizuko'nun ona altın yaldızlı kâğıttan yaptığı turnaya baktı.

- I want a gold cross.
- I want a golden cross.
- I want a cross of gold.

Altından yapılmış bir haç istiyorum.

Even though we're supposedly in a recession, people are traveling abroad in record numbers this Golden Week holiday.

Sözde bir durgunluk içinde olmamıza rağmen bu Altın Hafta tatilinde rekor sayıda insan yurt dışında seyahat ediyor.

The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.

Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.

God is not a limited individual who sits alone up in the clouds on a golden throne. God is pure Consciousness that dwells within everything. Understanding this truth, learn to accept and love everyone equally.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.