Translation of "Grab" in Turkish

0.020 sec.

Examples of using "Grab" in a sentence and their turkish translations:

Grab Tom.

Tom'u alın.

Grab that.

Onu tut.

Grab this.

Bunu tut.

Grab him.

- Yakala onu.
- Onu yakalayın.
- Yakala onu!
- Onu yakala!

Grab him!

Tut onu!

Grab it!

Yakala!

- Grab hold of this.
- Grab this.
- Hold this.

Bunu tut.

Grab the bottom.

Altından tut.

Grab my hand.

Elimi tut.

Grab an umbrella.

Bir şemsiye al.

Grab it, Tom.

Yakala onu, Tom.

Grab the rope.

İpi tut.

Grab a seat.

Bir koltuk kapın.

Grab a spoon.

Bir kaşık alın.

Grab your gear.

Eşyalarınızı alın.

Grab your stuff.

Eşyalarını al.

I'll grab it.

Onu yakalayacağım.

Let's grab some coffee.

Biraz kahve içelim.

Go grab a drink.

Bir içki almaya git.

Go grab your briefcase.

Git çantanı al.

Go grab your backpack.

Git sırt çantanı al.

I'll grab your bags.

- Çantalarınızı alayım.
- Torbalarını alayım.

Grab me one, too.

Bana da bir tane kap.

Grab the golden egg.

Altın yumurtayı yakala.

Grab the shovels, boys.

Kürekleri alın çocuklar.

We should grab lunch.

Öğle yemeğini almalıyız.

Grab what you need.

Ne lazımsa al.

- Hold the rope.
- Grab a hold of the rope.
- Grab the rope.

İpi tut.

Let me grab my bag.

Çantamı alayım.

Let's go grab a burger.

Bir burger almaya gidelim.

Let's grab something to eat.

Yiyecek bir şey alalım.

Let me grab my coat.

Ceketimi tutmama izin ver.

Great! I'll grab my stuff!

Harika! Eşyalarımı toplayacağım!

Grab the end of this rope.

Bu ipin ucunu yakala!

Let's go grab a bite somewhere.

- Bir yerde bir lokma kapmaya gidelim.
- Gidip bir yerde bir şeyler atıştıralım.

Do you want to grab dinner?

Akşam yemeği almak istiyor musun?

Don't panic, just grab your towel.

Panik yapmayın, sadece havlunuzu tutun.

Why don't you grab your coat?

Neden ceketini almıyorsun?

Do you want to grab lunch?

Öğle yemeği almak ister misin?

Let's grab a bite to eat.

Yiyecek bir lokma alalım.

Grab this opportunity with both hands.

Bu fırsata dört elle sarıl.

Grab him! Don't let him get away.

Yakala onu, uzaklaşmasına izin verme.

Just grab your bag and follow me.

Sadece çantanı al ve beni takip et.

Let's go grab a burger or something.

Bir burger ya da bir şey almaya gidelim.

You might want to grab some sleep.

Biraz uyumak isteyebilirsin.

Let's go grab a cup of coffee.

Bir fincan kahve almaya gidelim.

Grab a broom and help us clean.

Bir süpürge al ve temizlememize yardım et.

Hey, will you grab me a cookie?

Hey, bana bir kurabiye verir misin?

I didn't think to grab my purse.

Çantamı almayı düşünmedim.

Headlines are supposed to grab the reader's interest.

Başlıkların okuyucunun ilgisini çekmesi gerekiyor.

Grab Tom and don't let him get away.

Tom'u tut ve onun kaçmasına izin verme.

Let's go grab a hot dog or something.

Sosisli sandviç ya da bir şey almaya gidelim.

Do you want to go grab some dinner?

Biraz akşam yemeği almaya gitmek ister misin?

I'll grab something to eat at the Deli.

Deli'den yiyecek bir şey alacağım.

I need to grab something from the car.

Arabadan bir şey almam gerek.

I'll grab a taxi and be right there.

Bir taksiye atlayıp hemen oraya geliyorum.

You should grab your bag and hurry home.

Çantanı alıp hızla eve gitmelisin.

Do you want to go grab some lunch?

Biraz öğle yemeği almaya gitmek ister misin?

These tripod-like claws grab and cling to skin

Bu üçayak benzeri pençeler deriye tutunur ve yapışır,

One wrong move and the hyenas will grab her.

Tek yanlış harekette sırtlanlara yem olur.

So grab your touchscreen device and make a decision.

Dokunmatik ekranlı cihazınızı alın ve bir karar verin.

So grab your touchscreen device and make a choice.

Dokunmatik ekranlı cihazınızı alın ve bir seçim yapın.

Do you want to go grab a bite somewhere?

Bir yerde bir şeyler atıştırmaya gitmek ister misin?

...which brings us back to Maduro’s recent power grab.

... bu da bizi Maduro'nun son günlerdeki güç kaynağına götürüyor.

- Hold onto something.
- Grab on to something.
- Brace yourself.

- Bir şeylere tutun.
- Bir yere tutun.

I'll grab my coat and be right with you.

Ceketimi alacağım ve birazdan sana döneceğim.

If you don't grab the opportunity, you'll lose it.

Eğer fırsatı yakalamazsan onu kaybedersin.

- In case of fire, I would grab my flute and escape.
- In case of fire, I'd grab my flute and escape.

Yangın durumunda flütümü kaparım ve kaçarım.

So grab your remote control and make a quick decision.

Uzaktan kumandanızı alın ve hemen bir karar verin.

So grab your game controller and make a quick decision.

Oyun kumandanızı alın ve hemen bir karar verin.

And that mother reached out to grab that nurse's hand,

ve anne, hep birlikte rahat bir nefes alabilmek için

I had to grab her to keep her from falling.

Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

Could you go to the store and grab some eggs?

Mağazaya gidip biraz yumurta alabilir misiniz?

- Let's go grab a burger.
- Let's go get a burger.

Bir hamburger almaya gidelim.

Would you like to grab a bite to eat somewhere?

Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?

Grab a rag and help me clean up this mess.

- Bir bez al ve bu karışıklığı temizlememe yardım et.
- Bir bez al ve bu pisliği temizlememe yardım et.

Do you want to grab a bite to eat somewhere?

Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misin?

Do you want to grab a quick cup of coffee?

Hızlı bir fincan kahve almak ister misin?

Do you want to go grab a hot dog or something?

Bir sosisli sandviç ya da bir şey almaya gitmek ister misin?

I wake up, I grab my phone, I check some email,

Uyanırım, telefonumu alırım, e-postalarıma bakarım,

I will start with a cheap visual stunt to grab your attention,

Dikkatinizi çekmek ve yaptığımın zihinsel bir içerikten

Or while I wanted to fly, to grab my hand and say

Ya da ben uçmak isterken bana aptal gözüyle değil,

These pedicellariae will grab your skin and inject this really powerful venom.

pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.

I'm going to go to the kitchen to grab something to eat.

Yiyecek bir şey kapmak için mutfağa gideceğim.

Let's grab a quick lunch at that small coffeeshop near the park.

Parkın yanındaki küçük kahvehanede hızlı bir öğle yemeğini alalım.

Why don't you grab yourself something to drink out of the fridge?

Neden kendine buzdolabından içecek bir şey almıyorsun?

Tom wanted to grab a bite to eat on his way home.

Tom evine giderken yemek için bir iki lokma atıştırmak istedi.

Or, I'll try and grab the tail, stay away from the head completely.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Or I'll try and grab the tail, stay away from the head completely.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Or, I try and grab the tail, stay away from the head completely.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

Or... I try and grab the tail, stay away from the head completely.

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.