Translation of "Differently" in Turkish

0.024 sec.

Examples of using "Differently" in a sentence and their turkish translations:

Everyone suffers differently.

Herkes farklı şekilde çeker.

People learn differently.

İnsanlar farklı öğrenirler.

This works differently.

Bu farklı işler.

- I should've reacted differently.
- I should have reacted differently.

Farklı şekilde tepki vermeliydim.

- Tom would do that differently.
- Tom would've done that differently.

Tom bunu farklı olarak yapardı.

Sometimes a lot differently.

farklı davranabilirsiniz.

People treat you differently.

insanlar size farklı davranıyor.

Scientists interpret it differently.

Bilim adamları bunu farklı şekilde yorumluyor.

Everyone does it differently.

Herkes bunu farklı şekilde yapar.

Tom sees things differently.

Tom şeyleri farklı biçimde görüyor.

Tom treated Mary differently.

Tom, Mary'ye farklı biçimde davrandı.

Women are treated differently.

- Kadınlar farklı muamele görür.
- Kadınlara farklı biçimde davranılır.

Analysts see it differently.

Analistler onu farklı görüyorlar.

Tom saw it differently.

Tom bunu farklı gördü.

We see things differently.

Biz şeyleri farklı olarak görüyoruz.

Tom does that differently.

Tom bunu farklı olarak yapar.

People today think differently.

- Günümüz insanları daha değişik düşünüyor.
- Çağımız insanlarının düşünceleri daha farklı.

Sami was treated differently.

Sami'ye ayrı davranılıyordu.

- I think Tom feels differently.
- I think that Tom feels differently.

Tom'un farklı hissettiğini düşünüyorum.

- What would you have done differently?
- What would you do differently?

Farklı olarak ne yapardın?

- Tom should have done things differently.
- Tom should've done things differently.

Tom işleri farklı şekilde yapmalıydı.

So they reflect light differently.

yani ışığı farklı yansıtıyorlar.

So everyone's time works differently

Yani herkesin zamanı farklı işliyor

I see things differently now.

Şimdi işleri farklı olarak görüyorum.

Dreams always come out differently.

Hayaller her zaman farklı olarak ortaya çıkıyor.

But everything turned out differently.

Ancak her şey farklı şekilde sonuçlandı.

Everybody deals with grief differently.

Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.

Are you doing something differently?

Farklı olarak bir şey yapıyor musun?

I feel differently about this.

Bunun hakkında farklı olarak hissediyorum.

I see life differently now.

- Hayata şimdi daha farklı bakıyorum.
- Hayata artık daha farklı bakıyorum.

Let me put this differently.

Bunu farklı olarak koyayım.

Are you doing anything differently?

Farklı bir şey yapıyor musun?

I see it quite differently.

Ben onu oldukça farklı biçimde görüyorum.

What would you do differently?

- Neyi farklı yapardın?
- Neyi farklı bir şekilde yapardın?

Sami sees things very differently.

Sami durumu çok farklı görüyor.

Tom will do that differently.

- Tom bunu farklı biçimde yapacak.
- Tom bunu daha farklı yapacak.

I think differently from you.

Ben senden farklı düşünüyorum.

- A true friend would have acted differently.
- A true friend would've acted differently.

Gerçek bir arkadaş farklı davranırdı.

- I wish things could've happened differently.
- I wish things could have happened differently.

Keşke işler farklı şekilde olabilseydi.

- Tom should have handled the situation differently.
- Tom should've handled the situation differently.

Tom durumu daha farklı şekilde ele almalıydı.

- I would've done that a different way.
- I would've done that differently.
- I'd do that differently.
- I would've done it differently.

Ben bunu farklı yapardım.

- I thought I had to do something differently.
- I thought that I had to do something differently.
- I thought I needed to do something differently.
- I thought that I needed to do something differently.
- I thought I ought to do something differently.
- I thought that I ought to do something differently.
- I thought I should do something differently.
- I thought that I should do something differently.

Farklı bir şey yapmam gerektiğini düşündüm.

- I knew that I had to do something differently.
- I knew I needed to do something differently.
- I knew that I needed to do something differently.
- I knew I ought to do something differently.
- I knew that I ought to do something differently.
- I knew I should do something differently.
- I knew that I should do something differently.

Farklı bir şey yapmam gerektiğini biliyordum.

Things might have turned out differently.

her şey çok farklı sonlanabilirdi.

I saw the same things differently.

aynı şeyleri farklı şekilde gördüm.

Would men feel differently about suicide?

Erkekler intihar konusunda farklı düşünür müydü?

Maybe they will treat me differently."

bunu anlatırsan belki bana farklı davranırlar."

We need to do things differently.

Bizim işleri farklı olarak yapmamız gerekiyor.

Do men and women think differently?

Erkekler ve kadınlar farklı düşünür mü?

I wish I'd done that differently.

Keşke onu farklı yapsaydım.

I see this thing quite differently.

Ben olaya daha farklı bakıyorum.

I wish things had happened differently.

Keşke her şey farklı olsaydı.

Women are judged differently than men.

Kadınlar erkeklerden farklı olarak değerlendirilir.

I think about it quite differently.

Onun hakkında oldukça farklı düşünüyorum.

Tom does that differently than me.

Tom onu benden farklı yapar.

But if we start raising children differently,

ama çocuklarımızı daha farklı yetiştirirsek,

The second word, we learn quite differently.

İkinci kelime, oldukça farklı şekilde öğreniyoruz.

They framed it a little bit differently.

biraz daha farklı bir şekilde çerçevelendi.

So let me break this down differently.

O zaman farklı yaklaşmama izin verin.

The younger generation looks at things differently.

Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.

I would act differently in your place.

Senin yerinde olsam, farklı hareket ederim.

Now I'm older, I see things differently.

Yaşlandığımdan beri, olayları başka bir şekilde görüyorum.

Americans would have responded differently from Japanese.

Amerikalılar Japonlardan farklı bir şekilde cevap verirdi.

This game is played differently in Australia.

Bu oyun Avustralya'da farklı oynanır.

Tom does that differently than Mary does.

Tom bunu Mary'nin yaptığından daha farklı yapar.

- What's the one thing you would have done differently?
- What's the one thing you would've done differently?

Bir şeyi farklı yapacak olsan o ne olurdu?

- I knew I had to do something differently.
- I knew that I had to do something differently.

Farklı bir şey yapmak zorunda olduğumu biliyordum.

Do people behave differently when they go abroad?

İnsanlar yurt dışına çıktıklarında farklı davranır mı?

In many cultures, men and women dress differently.

Erkekler ve kadınlar birçok kültürde farklı giyinirler.

People seem to be treating me differently today.

İnsanlar bana bugün farklı davranıyorlar gibi görünüyor.

- I see things differently.
- I see things otherwise.

Ben farklı şeyler görüyorum.

I got really good at looking at words differently

Lisede, sözcüklere farklı şekilde bakmakta

As Governor of Aragon, Marshal Suchet behaved very differently.

Aragon Valisi olarak Mareşal Suchet davrandı çok farklı.

I don't want you to treat me any differently.

Bana farklı olarak davranmanı istemiyorum.

I now view life differently than I used to.

Ben şimdi hayata eskisinden daha farklı bakıyorum.

However, I am one of those who think differently.

Ancak, ben farklı düşünenlerden biriyim.

Some words are pronounced the same, but written differently.

Bazı kelimeler aynı şekilde telaffuz edilir, ancak farklı şekilde yazılırlar.

Some words are written differently, but pronounced the same.

Bazı kelimeler farklı yazılırlar, ancak aynı şekilde telaffuz edilirler.

And will see the world just a little bit differently.

ve dünyayı biraz daha farklı görecek.

When you have autism, you behave a little differently sometimes,

Otizme sahipseniz bazen biraz, bazen ise oldukça

An idiot is a person who thinks differently than me.

Benden farklı düşünen insana aptal denir.

I don't want to be treated any differently than before.

Daha öncekinden farklı şekilde tedavi edilmek istemiyorum.

The sentence is correct, however, I would word it differently.

Cümle doğru ama onu farklı bir biçimde ifade edebilirdim.

God created all men equal but men think it differently.

Allah tüm insanları eşit yarattı ama insanlar farklı olarak düşünüyor.

Had I gotten this letter sooner, I'd have acted differently.

Bu mektubu daha önce almış olsaydım, farklı olarak davranırdım.

- Do you think things would've gone differently if I'd been here?
- Do you think things would have gone differently if I'd been here?

Ben burada olsaydım işlerin farklı gideceğini düşünüyor musun?

- We see things differently according to whether we are rich or poor.
- We see things differently, according to whether we are rich or poor.

Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.

I got older, and so I started looking at things differently.

Yaşlandım ve bu yüzden işlere farklı olarak bakmaya başladım.

People think completely differently when they're standing and when they're sitting.

İnsanlar ayakta duruyorken ve oturuyorken tamamen farklı olarak düşünüyor.

- I do that in a different way.
- I do that differently.

Bunu farklı bir şekilde yapıyorum.

English words are often pronounced very differently than they are written.

İngilizce kelimeler çoğu zaman yazıldıklarından çok daha farklı telaffuz edilirler.

- The meeting would've gone a lot differently if Tom hadn't been there.
- The meeting would have gone a lot differently if Tom hadn't been there.

Tom orada olmasaydı, toplantı çok farklı giderdi.

- A person views things differently according to whether they are rich or poor.
- One views things differently according to whether one is rich or poor.

Bir insan zengin ya da fakir olup olmamasına göre işleri farklı görür.

But each of you is going to have changed your brain differently.

Fakat her biriniz beyninizi farklı şekilde değiştireceksiniz.

It's not the only animal in the jungle to see things differently.

Yağmur ormanında olayları farklı gören tek hayvan da o değil.

I'd like to tell Atatürk's life one more time, but this time differently.

Bir kez daha anlatmak istiyorum Atatürk'ün hayatını ama bu kez farklı.