Translation of "Dawn" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Dawn" in a sentence and their turkish translations:

Dawn is coming.

Şafak vakti geliyor.

It's nearly dawn.

Neredeyse gün doğuyor.

It's almost dawn.

Neredeyse şafak vakti.

The dawn is breaking.

Şafak söküyor.

He came at dawn.

O, şafakta geldi.

I slept till dawn.

Gün doğana kadar uyudum.

Tom came at dawn.

Tom şafakta geldi.

Tom slept till dawn.

Tom sabaha kadar uyudu.

Sami died at dawn.

Sami şafakta öldü.

We leave at dawn.

- Şafakta gidiyoruz.
- Şafakta yola çıkıyoruz.

- The enemy attack ceased at dawn.
- The enemy attack ended at dawn.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

The accident occurred at dawn.

Kaza şafakta oldu.

We got up at dawn.

Biz şafak vakti kalktık.

They stayed up until dawn.

Onlar şafağa kadar yatmadı.

Tom stayed up until dawn.

Tom şafağa kadar yatmadı.

They arrived there before dawn.

Onlar oraya şafaktan önce geldi.

Tom was up before dawn.

Tom şafaktan önce kalktı.

Tom got up before dawn.

Tom şafaktan önce kalktı.

I was up before dawn.

Şafaktan önce yataktan kalkmıştım.

I'm usually up before dawn.

Ben genellikle şafaktan önce ayaktayım.

I got up before dawn.

Gün ağarmadan önce kalktım.

Sami got up before dawn.

Sami şafaktan önce kalktı.

Tom woke up at dawn.

Tom şafakta uyandı.

Tom woke up before dawn.

Tom şafaktan önce uyandı.

- It's always darkest just before dawn.
- The darkest hour is just before dawn.

- Allah kulunu darda bırakmaz.
- İnsanın başı daralmayınca Hızır yetişmez.

- Tom didn't arrive home until dawn.
- Tom didn't make it home until dawn.

Tom gün ağarana kadar eve gelmedi.

At dawn, the Carthaginian march resumes.

Şafakla beraber , Kartaca ilerleyişi devam etti.

It gets extremely cold toward dawn.

Sabaha doğru oldukça soğuk olur.

Stay with me till the dawn.

Sabahın ilk ışıklarına kadar benimle birlikte kalın.

It's always darkest before the dawn.

Şafaktan önce hava her zaman en karanlıktır.

Tom worked from dawn to dusk.

Tom şafaktan alacakaranlığa kadar çalıştı.

They surprised the enemy at dawn.

Şafakta düşmanı şaşırttılar.

The enemy's attack ceased at dawn.

Düşman saldırısı şafakta durdu.

We work from dawn until dusk.

Sabahtan akşama kadar çalışırız.

The enemy attack ceased at dawn.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

We must get up at dawn.

Biz şafakta kalkmalıyız.

Roger works from dawn to dusk.

Roger şafaktan alacakaranlığa kadar çalışır.

The little girl woke at dawn.

Küçük kız gün ağarırken uyandı.

It's always darkest just before dawn.

En karanlık zaman gün doğmadan hemen öncesidir.

Tom has been up since dawn.

Tom şafaktan beri ayakta.

Tom left his house before dawn.

Tom şafaktan önce evinden ayrıldı.

The hunters got up before dawn.

Avcılar şafaktan önce kalktılar.

The fishermen got up before dawn.

Balıkçı adam şafaktan önce kalktı.

Tom works from dawn to dusk.

Tom sabahtan akşama kadar çalışır.

I usually wake up at dawn.

Ben genellikle şafakta uyanırım.

We plan to attack at dawn.

Şafakta saldırmayı planlıyoruz.

Are you a Golden Dawn supporter?

Altın Şafakçı mısın?

At dawn, Roman guards sound the alarm.

Şafakta, Romalı nöbetçiler alarm çanlarını çalıyor.

With the break of dawn, temperatures soar.

Şafağın sökmesiyle... ...sıcaklık tepeye fırlıyor.

From now until the break of dawn...

Şu andan itibaren, şafak sökene kadar...

Arriving at dawn on Napoleon’s right flank.

şafak vakti Napolyon'un sağ kanadına ulaştı.

I was woken up suddenly at dawn.

Şafakta aniden uyandırıldım.

Let's dance till the break of dawn!

Şafak sökene kadar dans edelim.

It's almost dawn and nothing's happened yet.

Neredeyse şafak vakti ve henüz bir şey olmadı.

We had to get up at dawn.

Şafakta kalkmak zorundaydık.

Look at the dawn on the sea!

Denizdeki şafağa bak!

I have exams from dawn till dusk.

Sabahtan akşama kadar sınavlarım var.

Tom doesn't mind getting up at dawn.

Tom şafakta kalkmayı umursamaz.

The darkest hour is just before dawn.

En karanlık saat, şafaktan hemen öncedir.

I usually get up just before dawn.

Genellikle şafaktan önce kalkarım.

We have to get up at dawn.

Şafakta kalkmak zorundayız.

And just the first of many before dawn.

Şafak sökmeden daha çok avlayacak.

Tom woke up at the crack of dawn.

- Tom sabahın köründe uyandı.
- Tom sabahın ilk ışığında uyandı.
- Tom şafak sökümünde uyandı.

I got up at the crack of dawn.

Şafak sökümünde kalktım.

The high command decided to attack at dawn.

Yüksek komuta şafakta saldırmaya karar verdi.

The theater used to open up at dawn.

Tiyatro şafak vakti açardı.

Tom left to go fishing shortly before dawn.

Tom şafaktan hemen önce balık tutmaya gitmek için ayrıldı.

Tom got up just before dawn this morning.

Tom bu sabah şafaktan önce kalktı.

Heavy fighting broke out in the village before dawn.

Şafaktan önce köyde şiddetli bir çarpışma yaşandı.

The tourists had to leave the town before dawn.

Turistler şafaktan önce şehri terk etmek zorunda kaldı.

Tom left for school at the break of dawn.

Tom şafak vaktinde okula gitti.

We reached the top of the hills at dawn.

Biz şafakta tepelerin zirvesine ulaştık.

- We have to set off at the crack of dawn tomorrow.
- We have to leave at the crack of dawn tomorrow.

Yarın sabahın köründe gitmek zorundayız.

Tom wakes up at the crack of dawn every day.

Tom her gün tan ağarırken kalkar.

We got up at dawn to avoid a traffic jam.

Bir trafik sıkışıklığından kaçınmak için şafak vakti kalktık.

The ship, covered in thick fog, set sail at dawn.

Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı.

The soldiers got to the foot of the hill before dawn.

Askerler şafaktan önce tepenin eteklerine geldi.

It was before dawn that they got the fire under control.

Onların yangını kontrol altına alması şafaktan önceydi.

I will get to the foot of the hill before dawn.

Şafaktan önce tepenin eteğine varacağım.

Sami set his alarm to wake up for the dawn prayer.

Sami sabah namazına kalkmak için alarm kurdu.

We were wakened by the whistle of the steam locomotive at dawn.

Biz şafak vakti buharlı lokomotif düdüğü ile uyandırıldık.

You may feast all night, but return to your grave before dawn!

Bütün gece ziyafet çekebilirsin ama gün ağarmadan önce mezarına geri dönebilirsin!

- Let's dance till the break of dawn!
- Let's dance all night long!

Bütün gece dans edelim.

We hit the hay early in order to get up at dawn.

Şafak vaktinde kalkmak için erken yattık.

Four days later at Jena, Lannes  opened the main French attack at dawn,  

Dört gün sonra Jena'da, Lannes şafak vakti ana Fransız saldırısını başlattı

His own cousin Hjorvard made a surprise, dawn attack on the king’s hall.

Kendi kuzeni Hjorvard, kralın salonuna bir sürpriz, şafak saldırısı yaptı.

The hour between night and dawn is called the hour of the wolf.

Gece ve şafak vakti arasındaki saate kurt saati denir.

The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.

Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.

[Bear] So we'll leave that for a few hours and check it just before dawn.

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

To access the capital markets, at the dawn of the Jones-Shafroth Act, Washington created

sermaye piyasalarına erişmek için, şafak vakti Washington-Shafroth Yasası, Washington yarattı

The next day Davout’s troops fought off a major  Austrian dawn assault… then launched their own  

Ertesi gün, Davout'un birlikleri büyük bir Avusturya şafak saldırısında savaştı… sonra kendi saldırısını

I got along so well with the guy sitting next to me at the pub that we ended up drinking together till dawn.

Barda yanımda oturan şafak sökene kadar beraber içtiğim adamlarla gerçekten iyi anlaştım.

A day will dawn when you will laugh at your past efforts. What you realize on the day you laugh is also here and now.

Gün gelecek, harcadığın geçmiş çabalara dönüp bakacak ve güleceksin. İşte, o gün farkındalığına ulaşacağın şey şu an burada da mevcut.