Examples of using "Blew" in a sentence and their turkish translations:
Hiçbir şey havaya uçmadı!
Düdük üfledi.
Siren çaldı.
Sami'nin yanardağı patladı.
Sigorta patladı.
Duman sürüklendi.
Rüzgar kapıyı kapattı.
Tepem attı.
Yapraklar havaya uçtu.
Anlaşmayı kaçırdı.
Rüzgar kapıyı açtı.
Rüzgar sert esti.
O, sabun kabarcıklarını üfledi.
Şapkam uçtu.
Beni deli etti.
Batırdın, Tom.
Onu deli etti.
Tom'un şapkası uçtu.
Kağıtlar uçtu.
Tom burnunu sümkürdü.
Biz sadece onu patlattık.
Tom bir sigortayı patlattı.
Pencere çarptı.
Şapkası uçtu.
Karşıdan esen rüzgar yelkenliye karşı patladı.
Evde soğuk bir rüzgar esti.
Rüzgar bütün gün esti.
O sadece sorumluluktan kaçtı.
Ben mumu söndürdüm.
O, mumu söndürdü.
O, parmak uçlarına üfledi.
Tom Mary'ye bir öpücük attı.
Dün güçlü bir rüzgar esti.
Tüm parasını har vurup harman savurdu.
Tom mumu söndürdü.
Hakem düdüğünü üfledi.
Tom mumları üfleyerek söndürdü.
O ona bir öpücük attı.
Teröristler bir otobüsü havaya uçurdular.
Tom köprüyü havaya uçurdu.
Tom balonu patlattı.
Tom kazara kendini havaya uçurdu.
Bu gerçekten aklımı başımdan aldı.
Fırtına sonunda dindi.
Tom bu gece beni şaşırttı.
Tom bütün parasını harcadı.
Tom sadece es geçti.
- Bu beni şaşırttı.
- Bu beni hezimete uğrattı.
Ama bence batırdılar.
Michael Woodford gibi itirafçılar var.
Düşman köprüyü uçurdu.
Poyraz bütün gün esti.
Polis memuru düdüğünü çaldı.
Rüzgar ağaçları yıktı.
Rüzgar onun şapkasını uçurdu.
Tom göz kırptı ve bir öpücük attı.
Tom Mary'nin yüzüne duman üfledi.
Fırtına bir ağacı devirdi.
Kısa devre bir sigortayı patlattı.
Gaz tankı aniden patladı.
Perdeler rüzgarda patladı.
Amcam ansızın Kobe'den geldi.
Fırtına iki gün boyunca esti.
Bu kitap gerçekten aklımı başımdan aldı.
Rüzgâr şapkamı uçurdu.
Rüzgâr Tom'un şapkasını uçurdu.
Bütün gün boyunca kuvvetli bir rüzgar esti.
O rüzgar son mumumuzu söndürdü.
Adam kendi beynini uçurdu.
Barutla köprüyü havaya uçurdular.
Kuzey rüzgarı bütün gün sürekli esti.
Onun uzun saçları rüzgârda uçuştu.
Yüzüne soğuk rüzgar esti.
Tom bir mendile burnunu sümkürdü.
Çocuk model tankını tahrip etti.
Bomba Tom'un arabasını parçalara ayırdı.
- İngilizcede "blue" ve "blew" homonimdir.
- İngilizcede "blue" ve "blew" sesteştir.
Güneydoğu rüzgarı suyun üzerinde esti.
Tom bir mendil çıkardı ve burnunu sildi.
Isıtmak için ellerine üfledi.
Pastadaki mumları üfledi.
Isıtmak için ellerime üfledim.
Tom bütün parasını bir motosiklete harcadı.
Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.
Bu beni şaşırttı.
Ona tam dokunduğu an patladı.
Onun uzun sarı saçları rüzgârda uçuştu.
Tom bir düdük çıkardı ve onu üfledi.
- Tom pasta üzerindeki mumları üfledi.
- Tom pasta üzerindeki mumları söndürdü.
Tom bir av tüfeği ile kafasını uçurdu.
- Tom bütün parasını at yarışında yedi.
- Tom tüm parasını beygire yatırdı.
Medya her şeyi orantısız olarak açığa vurdu.
Bütün bonusumu alışveriş ve seyahat üzerine çarçur ettim.
Doğum günü mumlarının sekizinin tamamını söndürdü.
Isıtmak için parmaklarına üfledi.
Şapkam uçtu.
Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.