Translation of "Blew" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Blew" in a sentence and their turkish translations:

Nothing blew up!

Hiçbir şey havaya uçmadı!

The whistle blew.

Düdük üfledi.

The siren blew.

Siren çaldı.

Sami's volcano blew.

Sami'nin yanardağı patladı.

The fuse blew.

Sigorta patladı.

The smoke blew away.

Duman sürüklendi.

The door blew shut.

Rüzgar kapıyı kapattı.

I blew a gasket.

Tepem attı.

The leaves blew off.

Yapraklar havaya uçtu.

He blew the deal.

Anlaşmayı kaçırdı.

The door blew open.

Rüzgar kapıyı açtı.

The wind blew hard.

Rüzgar sert esti.

He blew soap bubbles.

O, sabun kabarcıklarını üfledi.

My hat blew off.

Şapkam uçtu.

It blew my mind.

Beni deli etti.

You blew it, Tom.

Batırdın, Tom.

I blew his mind.

Onu deli etti.

Tom's hat blew off.

Tom'un şapkası uçtu.

The papers blew off.

Kağıtlar uçtu.

Tom blew his nose.

Tom burnunu sümkürdü.

We just blew it.

Biz sadece onu patlattık.

Tom blew a fuse.

Tom bir sigortayı patlattı.

The window blew shut.

Pencere çarptı.

His hat blew off.

Şapkası uçtu.

- The wind blew against the sail.
- The headwind blew against the sail.

Karşıdan esen rüzgar yelkenliye karşı patladı.

A cold wind blew in.

Evde soğuk bir rüzgar esti.

The wind blew all day.

Rüzgar bütün gün esti.

She just blew it off.

O sadece sorumluluktan kaçtı.

I blew the candle out.

Ben mumu söndürdüm.

He blew out the candle.

O, mumu söndürdü.

He blew on his fingertips.

O, parmak uçlarına üfledi.

Tom blew Mary a kiss.

Tom Mary'ye bir öpücük attı.

A strong wind blew yesterday.

Dün güçlü bir rüzgar esti.

He blew all his money.

Tüm parasını har vurup harman savurdu.

Tom blew out the candle.

Tom mumu söndürdü.

The referee blew his whistle.

Hakem düdüğünü üfledi.

Tom blew out the candles.

Tom mumları üfleyerek söndürdü.

She blew him a kiss.

O ona bir öpücük attı.

Terrorists blew up a bus.

Teröristler bir otobüsü havaya uçurdular.

Tom blew up the bridge.

Tom köprüyü havaya uçurdu.

Tom blew up the balloon.

Tom balonu patlattı.

Tom blew himself up accidentally.

Tom kazara kendini havaya uçurdu.

This really blew my mind.

Bu gerçekten aklımı başımdan aldı.

The storm eventually blew through.

Fırtına sonunda dindi.

Tom blew me away tonight.

Tom bu gece beni şaşırttı.

Tom blew all his money.

Tom bütün parasını harcadı.

Tom just blew it off.

Tom sadece es geçti.

It blew my socks off.

- Bu beni şaşırttı.
- Bu beni hezimete uğrattı.

But I think they blew it.

Ama bence batırdılar.

Who blew the whistle on Olympus.

Michael Woodford gibi itirafçılar var.

The enemy blew up the bridge.

Düşman köprüyü uçurdu.

The north wind blew all day.

Poyraz bütün gün esti.

The police officer blew his whistle.

Polis memuru düdüğünü çaldı.

The wind blew the trees over.

Rüzgar ağaçları yıktı.

The wind blew her hat off.

Rüzgar onun şapkasını uçurdu.

Tom winked and blew a kiss.

Tom göz kırptı ve bir öpücük attı.

Tom blew smoke in Mary's face.

Tom Mary'nin yüzüne duman üfledi.

The storm blew down a tree.

Fırtına bir ağacı devirdi.

The short circuit blew a fuse.

Kısa devre bir sigortayı patlattı.

The gas tank suddenly blew up.

Gaz tankı aniden patladı.

The curtains blew in the wind.

Perdeler rüzgarda patladı.

My uncle blew in from Kobe.

Amcam ansızın Kobe'den geldi.

The storm blew for two days.

Fırtına iki gün boyunca esti.

This book really blew my mind.

Bu kitap gerçekten aklımı başımdan aldı.

The wind blew my hat off.

Rüzgâr şapkamı uçurdu.

The wind blew Tom's hat off.

Rüzgâr Tom'un şapkasını uçurdu.

A strong wind blew all day long.

Bütün gün boyunca kuvvetli bir rüzgar esti.

That wind blew out our last candle.

O rüzgar son mumumuzu söndürdü.

The man blew out his own brains.

Adam kendi beynini uçurdu.

They blew up the bridge with gunpowder.

Barutla köprüyü havaya uçurdular.

The north wind blew continuously all day.

Kuzey rüzgarı bütün gün sürekli esti.

Her long hair blew in the wind.

Onun uzun saçları rüzgârda uçuştu.

The cold wind blew in her face.

Yüzüne soğuk rüzgar esti.

Tom blew his nose in a handkerchief.

Tom bir mendile burnunu sümkürdü.

The child blew up his model tank.

Çocuk model tankını tahrip etti.

The bomb blew Tom's car to smithereens.

Bomba Tom'un arabasını parçalara ayırdı.

In English "blue" and "blew" are homonyms.

- İngilizcede "blue" ve "blew" homonimdir.
- İngilizcede "blue" ve "blew" sesteştir.

The southeasterly wind blew over the water.

Güneydoğu rüzgarı suyun üzerinde esti.

- Tom pulled out a handkerchief and blew his nose.
- Tom took a handkerchief out and blew his nose.

Tom bir mendil çıkardı ve burnunu sildi.

She blew on her hands to warm them.

Isıtmak için ellerine üfledi.

He blew out the candles on the cake.

Pastadaki mumları üfledi.

I blew on my hands to warm them.

Isıtmak için ellerime üfledim.

Tom blew all his money on a motorcycle.

Tom bütün parasını bir motosiklete harcadı.

We blew up a huge rock with dynamite.

Dinamitle büyük bir kayayı havaya uçurduk.

- It amazed me.
- It blew my socks off.

Bu beni şaşırttı.

The moment he touched it, it blew up.

Ona tam dokunduğu an patladı.

Her long blond hair blew in the wind.

Onun uzun sarı saçları rüzgârda uçuştu.

Tom pulled out a whistle and blew it.

Tom bir düdük çıkardı ve onu üfledi.

Tom blew out the candles on the cake.

- Tom pasta üzerindeki mumları üfledi.
- Tom pasta üzerindeki mumları söndürdü.

Tom blew his head off with a shotgun.

Tom bir av tüfeği ile kafasını uçurdu.

Tom blew all his money gambling on horses.

- Tom bütün parasını at yarışında yedi.
- Tom tüm parasını beygire yatırdı.

The media blew the whole thing out of proportion.

Medya her şeyi orantısız olarak açığa vurdu.

I blew my whole bonus on shopping and travel.

Bütün bonusumu alışveriş ve seyahat üzerine çarçur ettim.

She blew out all eight of her birthday candles.

Doğum günü mumlarının sekizinin tamamını söndürdü.

He blew on his fingers to make them warm.

Isıtmak için parmaklarına üfledi.

- My hat blew off.
- My hat was blown off.

Şapkam uçtu.

The cost of building the bridge blew out considerably.

Köprüyü yapmanın maliyeti oldukça arttı.