Translation of "Deal" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Deal" in a sentence and their turkish translations:

A deal is a deal.

Anlaşma anlaşmadır.

- Is it a deal?
- Deal?

O bir anlaşma mı?

- It's a deal!
- It's a deal.

Bu bir anlaşma.

- Deal with it.
- Deal with this.

Bununla ilgilen.

- Deal with it!
- Deal with it.

Onunla ilgilen.

Big deal!

- N'olacak yani!
- Ee, n'olmuş!

- Do we have a deal here?
- Deal?

Anlaştık mı?

- Deal with it.
- You deal with it.

Onunla ilgilen!

- This is a big deal.
- This is a huge deal.
- It's a huge deal.
- That's a big deal.

Bu büyük bir anlaşma.

- I'll deal with this.
- I'll deal with it.

Ben onunla ilgileneceğim.

- It's a great deal.
- That's a great deal.

Bu harika bir anlaşma.

Deal the cards.

Kartları dağıt.

What's Tom's deal?

Tom'un anlaşması nedir?

Tom won't deal.

Tom ilgilenmeyecek.

Deal me in.

Benimle ticaret yap.

Deal me out.

Bana dağıt.

Deal with them.

Onlarla ilgilen.

That's the deal.

Bu anlaşmadır.

What's the deal?

- Anlaşma nedir?
- Olay ne?
- Mevzu ne?

What's your deal?

- Senin anlaşman nedir?
- Senin olayın ne?

Big fucking deal!

Kim takar!

It's your deal.

O, sizin anlaşmanız.

- Agreements must be kept.
- A deal is a deal.

Anlaşma anlaşmadır.

- It's not a big deal.
- It's no big deal.

- O çok önemli değil.
- O önemli değil.

- He reads a great deal.
- He reads a good deal.

O oldukça çok okur.

- Let me deal with him.
- Let me deal with her.

- Onunla ilgileneyim.
- Ben onunla ilgileneyim.

- It's not a bad deal.
- It isn't a bad deal.

Kötü bir anlaşma değil.

- This one's the real deal.
- This is the real deal.

Bu gerçek anlaşma.

- I'm going to deal with them.
- I'll deal with them.

Onlarla ilgileneceğim.

That's a big deal.

Yani mevzu çok büyüktü.

He blew the deal.

Anlaşmayı kaçırdı.

Tom sealed the deal.

Tom işi karara bağladı.

Please deal the card.

Lütfen kart dağıt.

It's a tremendous deal.

Bu muazzam bir anlaşma.

You've got a deal.

Bir anlaşman var.

What's the big deal?

- Bunda abartacak ne var?
- Bu kadar önemli olan ne?

Let's make a deal.

Bir anlaşma yapalım.

They deal with Muslims.

- Onlar Müslümanlarla ilgileniyorlar.
- Müslümanlar ile uğraşıyorlar.

What's the big deal?!

Sorun nedir?!

We'll deal with it.

Biz onunla ilgileneceğiz.

That's no big deal.

O büyük anlaşma değil.

It's a big deal.

O büyük bir anlaşma.

I'll deal with this.

Bununla ilgilenirim.

We have a deal.

Bir anlaşmamız var.

The deal is done.

Anlaşma hazır.

Let's do the deal.

Anlaşma yapalım.

What's the deal here?

Buradaki anlaşma nedir?

Now what's the deal?

Şimdi anlaşma nedir?

Deal us the cards.

Bize kartları dağıt.

I made a deal.

Ben bir anlaşma yaptım.

Just deal with it.

- Kabullen gitsin.
- Sadece kabul et.

That wasn't the deal.

Anlaşma böyle değildi.

I'll deal with that.

Onunla ilgileneceğim.

Deal the cards, Tom.

- İskambil kartları dağıt; Tom.
- Kartları dağıt Tom.

I'll take the deal.

Anlaşmayı alacağım.

That was the deal.

O anlaşmaydı.

It's no big deal.

O çok önemli değil.

We made a deal.

Bir anlaşma yaptık.

I made the deal.

Ben anlaşma yaptım.

Tom rejected the deal.

Tom anlaşmayı reddetti.

What an awesome deal!

Ne korkunç bir anlaşma!

Tom knows the deal.

Tom anlaşmayı biliyor.

It's a huge deal.

Bu büyük bir anlaşma.

I'll deal with Tom.

Tom'la ilgileneceğim.

Deal with it later.

Onunla daha sonra uğraş.

What was our deal?

Anlaşmamız neydi?

Tom made a deal.

Tom bir anlaşma yaptı.

I'll deal with her.

Onunla ilgileneceğim.

We'll accept your deal.

İşinizi kabul edeceğiz.

It's a good deal.

Bu gerçek bir pazarlık.

Please deal the cards.

Lütfen kartları dağıt.

OK, no big deal.

Pekala, hiç önemli değil.

We had a deal!

Anlaşmıştık!

It's a great deal.

Bu harika bir anlaşma.

We've made a deal.

Biz bir anlaşma yaptık.

What a sweet deal!

Ne tatlı bir anlaşma!

It's a package deal.

Bu bir paket anlaşma.

That's a done deal.

- O bitmiş bir iş.
- O son karar.

The deal is dead.

Anlaşma öldü.

Our deal is dead.

Anlaşmamız öldü.

I'll deal with him.

Onunla ilgileneceğim.

- They didn't make a deal.
- They did not make a deal.

Onlar kontrat yapmadı.

- I'll deal with Tom later.
- I will deal with Tom later.

Tom'la daha sonra ilgileneceğim.

- I will deal with them myself.
- I'll deal with them myself.

Onlarla kendim ilgileneceğim.

- I will deal with this problem.
- I'll deal with this problem.

- Bu sorunla ilgileneceğim.
- Bu problemle ilgileneceğim.

- I will deal with it tomorrow.
- I'll deal with it tomorrow.

Ben yarın onunla ilgileneceğim.

- It's not a big deal.
- It's no big deal.
- It isn't worth much.
- It isn't a big deal.

O önemli değil.

- I have to deal with him.
- I have to deal with her.
- I have to deal with that.

Onunla ilgilenmek zorundayım.

- We'll take care of that later.
- We'll deal with that later.
- We'll deal with it later.
- We'll deal with him later.
- We'll deal with her later.

Onunla daha sonra ilgileneceğiz.

- It's not that big a deal.
- It isn't that big a deal.

Bu o kadar büyük bir anlaşma değil.

- I had to deal with him.
- I had to deal with her.

Onunla ilgilenmek zorunda kaldım.

- I can't deal with her anymore.
- I can't deal with him anymore.

Artık onunla ilgilenemem.

- I made a deal with him.
- I made a deal with her.

Onunla anlaştım.