Translation of "Leaves" in Turkish

0.163 sec.

Examples of using "Leaves" in a sentence and their turkish translations:

- Leaves are falling.
- The leaves are falling.

Yapraklar dökülüyor.

The leaves fell.

Yapraklar düştü.

Rake the leaves.

Yaprakları tırmıkla.

- The leaves have changed colors.
- The leaves have changed colours.

Yapraklar renk değiştirdi.

Leaves after 40 days

40 gün sonra ayrılır

The leaves blew off.

Yapraklar havaya uçtu.

The leaves are yellow!

Yapraklar sarı!

He leaves at eight.

O saat sekizde gider.

She leaves you breathless.

O seni nefessiz bırakır.

Error never leaves us.

Hata asla bizi bırakmaz.

It leaves you breathless.

O seni nefessiz bırakır.

He leaves you breathless.

O seni nefes nefese bırakır.

The leaves are yellow.

Yapraklar sarı!

Leaves grow on branches.

Yapraklar dallarda büyür.

I'm raking the leaves.

- Yaprakları tırmıklıyorum.
- Yaprakları tarıyorum.

Why are leaves green?

Yapraklar neden yeşildir?

The leaves are falling.

Yapraklar düşüyor.

That ship leaves tomorrow.

O gemi yarın kalkıyor.

Tom often leaves early.

Tom sık sık erken ayrılıyor.

Tom never leaves early.

Tom asla erken ayrılmıyor.

- This plant has some burned leaves.
- This plant has some burnt leaves.

Bu bitkinin bazı yanmış yaprakları var.

The leaves fall in autumn.

Yapraklar sonbaharda dökülür.

It leaves every thirty minutes.

Her otuz dakikada hareket eder.

Two from ten leaves eight.

Ondan iki çıkarsa sekiz kalır.

The leaves have all fallen.

Yaprakların hepsi döküldü.

I heard the leaves rustling.

Yaprakların hışırdadığını duydum.

The train leaves at six.

Tren altıda ayrılır.

The wind lifts the leaves.

Rüzgar yaprakları kaldırır.

Leaves fall in the autumn.

Yapraklar sonbaharda dökülür.

They shook like aspen leaves.

Tir tir titrediler.

The tree leaves turned red.

Ağaç yaprakları kızardı.

Leaves go brown in autumn.

Yapraklar sonbaharda kahverengi olur.

That leaves us no choice.

Bu bize başka seçenek bırakmıyor.

The leaves have turned red.

Yapraklar kızardı.

He leaves for China tomorrow.

O yarın Çine gidiyor.

It's only leaves and branches.

Sadece yapraklar ve dallar var.

The train leaves at nine.

Tren saat dokuzda kalkıyor.

- Tom is leaving.
- Tom leaves.

Tom ayrılıyor.

Tom leaves for Boston tomorrow.

Tom yarın Boston'a gidiyor.

The leaves are slowly falling.

Yapraklar yavaşça dökülüyor.

The leaves are falling slowly.

Yapraklar yavaş yavaş dökülüyor.

Leaves yellow in the fall.

Yapraklar sonbaharda sararır.

Tom crumpled up some leaves.

Tom yaprakları buruşturdu.

Everybody leaves Tom alone now.

Şimdi herkes Tom'u yalnız bırakıyor.

These two leaves look alike.

Bu iki yaprak benziyor.

Tom leaves nothing to chance.

- Tom işi şansa bırakmaz.
- Tom işi oluruna bırakmaz.

The leaves are turning yellow.

Yapraklar sararıyor.

Tom leaves for Australia tomorrow.

Tom yarın Avustralya'ya gidiyor.

I hope Tom leaves early.

Umarım Tom erken ayrılır.

Tom always leaves work early.

Tom her zaman işten erken ayrılır.

I'll stay until Tom leaves.

Tom çıkana kadar kalacağım.

If Tom leaves, I'll stay.

Eğer Tom giderse, kalırım.

Trees lose their leaves quickly.

Ağaçlar yapraklarını çabucak kaybeder.

- In autumn, leaves fall from trees.
- In the autumn, leaves fall from trees.

Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer.

- The leaves change color in autumn.
- The leaves change their colour in autumn.

Sonbaharda yaprakların rengi değişir.

- I think Tom never leaves early.
- I think that Tom never leaves early.

Bence Tom asla erken ayrılmaz.

- Tom said Mary often leaves early.
- Tom said that Mary often leaves early.

Tom, Mary'nin sık sık erken ayrıldığını söyledi.

- She was watching the dead leaves falling.
- She was watching the dead leaves fall.

Ölü yaprakların düşüşünü izliyordu.

- The leaves have begun to change color.
- The leaves have begun to change colors.

Yapraklar renk değiştirmeye başladı.

And my brain leaves my body

ve beynim vücudumdan ayrılıyor

And it leaves very little mark.

arkada en ufak iz bırakmıyor.

Leaves tell you, "I need nitrogen."

Yapraklar sana "Azota ihtiyacım var." der.

The bus leaves in five minutes.

Otobüs, beş dakika içinde ayrılacak.

The bus leaves every fifteen minutes.

Otobüs her on beş dakikada hareket eder.

The bus leaves every ten minutes.

Otobüs her on dakikada bir gider.

Tom always leaves his bicycle dirty.

Tom her zaman bisikletini kirli bırakır.

My plane leaves at six o'clock.

Uçağım 06:00 da kalkar.

The green leaves are coming out.

Yeşil yapraklar çıkıyor.

The leaves have begun to turn.

Yaprakların rengi değişmeye başladı.

Leaves were whirling in the air.

Yapraklar havada fırıl fırıl dönüyordu.

He leaves his homework half-finished.

O, ödevini yarı bitmiş bırakır.

He leaves for Tokyo at ten.

O saat onda Tokyo'ya hareket eder.

He always leaves home at seven.

O, her zaman saat yedide evden ayrılır.

The leaves fell from the trees.

Yapraklar ağaçlardan düştü.

She leaves for Tokyo next month.

Gelecek ay o Tokyo'ya hareket edecek.

In autumn, leaves fall from trees.

Sonbaharda, yapraklar ağaçlardan düşer.

Your train leaves from Platform 10.

Treniniz platform 10'dan kalkar.

Tom raked up all the leaves.

Tom bütün yaprakları tırmıkla topladı.

Almost all the leaves have fallen.

Neredeyse tüm yapraklar döküldü.

Tom hardly ever leaves his room.

Tom neredeyse hiç odasından çıkmaz.

Tom almost never leaves the house.

Tom neredeyse evden hiç ayrılmaz.

The train leaves at nine o'clock.

Tren saat dokuzda kalkar.

The train leaves at 6 o'clock.

Tren saat 6'da hareket ediyor.

The leaves fell to the earth.

Yapraklar toprağa düştü.

The train leaves in 5 minutes.

Tren beş dakika içinde hareket ediyor.

The train leaves in ten minutes.

Tren on dakika içinde hareket edecek.

The ship leaves for Honolulu tomorrow.

Gemi yarın Honolulu'ya yola çıkıyor.

Tom always leaves his computer on.

Tom her zaman bilgisayarını açık bırakır.

I have only leaves and apples.

Sadece yapraklarım ve elmalarım var.

The dry leaves immediately caught fire.

Kuru yapraklar hemen tutuştu.

Tom's flight leaves at 2:30.

Tom'un uçağı 2.30'da kalkıyor.

Tom usually leaves home at seven.

Tom genellikle saat yedide evden ayrılır.

The leaves rustle in the wind.

Yapraklar rüzgarda hışırdıyor.

The tree's leaves have all fallen.

Ağacın bütün yaprakları döküldü.

Most of the leaves have fallen.

Yaprakların çoğu döküldü.

Your flight leaves at 2:30.

Uçağın 2.30'da kalkıyor.