Translation of "Blijven" in Turkish

0.029 sec.

Examples of using "Blijven" in a sentence and their turkish translations:

- Kan je blijven?
- Kunt u blijven?
- Kunnen jullie blijven?

Kalabilir misin?

- Mag ik blijven?
- Kan ik blijven?

Kalabilir miyim?

Blijven bewegen.

Devam edelim!

Wij blijven.

Biz kalıyoruz.

- Kan je lang blijven?
- Kunt u lang blijven?
- Kunnen jullie lang blijven?

Uzun süre kalabilir misin?

In beweging blijven.

Hareket edelim! Hareket edelim!

Oké, blijven bewegen.

Pekâlâ, hareket edelim!

Ze blijven groeien.

Sürekli uzayan dişler.

Ik wil blijven.

Kalmak istiyorum.

Ik zal blijven.

Kalacağım.

Tom zal blijven.

Tom kalacak.

Je mag blijven.

Sen kalabilirsin.

Ik moest blijven.

Kalmalıydım.

Tom wil blijven.

Tom kalmak istiyor.

We blijven hier.

Burada kalıyoruz.

Ik kan blijven.

Kalabilirim.

Tom moet blijven.

Tom kalmak zorunda.

Blijven is gevaarlijk.

Kalmak tehlikelidir.

Laat me blijven.

Kalmama izin ver.

Het blijven gevaarlijke bedreigingen.

tehlikeli tehditler olmaya devam ediyorlar.

blijven dezelfde frustraties bestaan.

sinir bozucu şeyler aynı kaldı.

We moeten rustig blijven.

Biz sakin olmalıyız.

Ik wil hier blijven.

- Ben burada kalmak istiyorum.
- Burada kalmak istiyorum.

Thuis blijven is saai.

Evde durmak sıkıcıdır.

Je moet blijven trainen.

Sen eğitime devam etmelisin.

Ik zal daar blijven.

Orada kalacağım.

Ik kan niet blijven.

Ben kalamam.

Tom wil hier blijven.

Tom burada kalmak istiyor.

We besloten te blijven.

Kalmaya karar verdik.

Ik zal thuis blijven.

Evde kalacağım.

Tom zal blijven leven.

Tom yaşayacak.

Ik wil niet blijven.

Kalmak istemiyorum.

Laten we gefocust blijven!

Odaklanmış kalalım.

Ik zal misschien blijven.

Belki kalırım.

We moeten wakker blijven.

Uyanık kalmalıyız.

Mensen blijven je verrassen.

- İnsanlar seni şaşırtıp duruyor.
- İnsanların ne yapacakları belli olmuyor.

Ik zal hier blijven.

Burada kalacağım.

Wij zullen hier blijven.

Burada kalacağız.

Tom wilde hier blijven.

Tom burada kalmak istedi.

- Hij kan niet lang blijven.
- Hij kan niet te lang blijven.

Uzun bir zaman kalamıyor.

- Het is saai om thuis te blijven.
- Thuis blijven is saai.

Evde kalmak sıkıcıdır.

- Waarom heb je besloten te blijven?
- Waarom hebt u besloten te blijven?
- Waarom hebben jullie besloten te blijven?

Neden kalmaya karar verdin?

- U had in Boston moeten blijven.
- Je had in Boston moeten blijven.

Boston'da kalmalıydın.

Laten we in beweging blijven.

Yola devam edelim.

We blijven op één plek.

Bu, tek yerde kalarak yapılır.

Maar de planeet zal blijven.

ama dünya hep var olacak, dedi.

Ze moeten het blijven proberen.

Denemeye devam etmeliler.

Zal de uitstoot blijven stijgen.

salınım artış göstermeye devam edecek.

Ik zou liever thuis blijven.

Evde kalmayı tercih ederim.

Hij kan niet lang blijven.

O uzun süre kalamaz.

Ik kan niet lang blijven.

Uzun kalamam.

Zorg dat ze gelukkig blijven.

Onları mutlu tutun.

Zal ik blijven of weggaan?

Kalmalı mı yoksa gitmeli miyim?

Vandaag blijven jullie allebei thuis.

Bugün ikiniz de evde kalıyorsunuz.

Hoelang gaat u hier blijven?

Burada ne kadar kalacaksınız?

Zij zal vijf dagen blijven.

O, 5 gün kalacak.

Ik probeerde kalm te blijven.

Ben sakin kalmaya çalıştım.

We hadden thuis moeten blijven.

Biz evde kalmalıydık.

Mag ik vannacht hier blijven?

Bu gece burada kalabilir miyim?

Ik zou hier willen blijven.

Ben burada kalmak istiyorum.

Zij willen bij mij blijven.

Onlar, benimle kalmak istiyor.

Moet ik blijven of gaan?

Kalmalı mıyım yoksa gitmeli miyim?

De operatie moest geheim blijven.

Operasyonun gizli tutulmalıydı.

Ik probeer positief te blijven.

Olumlu tutmaya çalışıyorum.

Ze hoeven niet te blijven.

- Kalmak zorunda değiller.
- Kalma zorunlulukları yok.

Ik kan niet wakker blijven.

Uyanık kalamam.

- Je moet uit de buurt blijven van haar.
- Je moet uit haar buurt blijven.

Ondan uzak durmalısın.

- Willen jullie werkelijk een week hier blijven?
- Wilt u werkelijk een week hier blijven?

Bir haftalığına burada kalmayı gerçekten istiyor musun?

- We zouden hier beter niet langer blijven.
- We kunnen beter hier niet langer blijven.

Artık burada kalmasak iyi olur.

- Ze moeten recht tegenover elkaar blijven staan.
- Ze moeten oog in oog blijven staan.

Onlar yüz yüze kalmalıdır.

Weet je nog? Steeds blijven triageren.

Unutmayın inatla triaj yapın.

Zelfs als ze binnen landsgrenzen blijven.

uluslararası sınırları aşmadıklarında bile.

Terwijl ze gewoon hetzelfde blijven doen.

yine aynı şekilde yaşamaya devam etmesi.

Vacht. Blijven hangen aan deze tak.

Tüy! Şuradaki dala takılmış.

We moeten slim en vindingrijk blijven.

Zekice düşünmeye devam edeceğiz. Kaynaklarımızı kullanacağız.

Laten we wegwezen en blijven zoeken.

Tamam, buradan çıkıp aramaya devam edelim.

We blijven rotsen zoals deze omrollen.

Bu tür büyükçe taşların altına da bakmaya devam edeceğiz.

Die blijven bijdragen tot duurzame ontwikkeling.

katkı sağlamaya devam edecek yeni nesil uygulamalar geliştireceğiz.

Blijven we vastzitten in ons hoofd.

Kendi aklımızda sıkışıp kalırız.

Geuren blijven hangen in de nachtlucht.

Geceleyin havada asılı ağır bir koku var.

We blijven deze kant op gaan.

Bu tarafa doğru ilerlemeliyiz.

We blijven doorlopen... ...in die richting.

Tamam, o yöne doğru gitmeye devam edeceğiz.