Translation of "Leefde" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Leefde" in a sentence and their turkish translations:

Tom leefde mee.

Tom sempati duydu.

Tom leefde lang.

- Tom uzun yaşadı.
- Tom'un uzun bir ömrü oldu.

Ik leefde in armoede.

Ben yoksulluk içinde yaşadım.

Ik leefde jaren op legerplaatsen.

Yıllarca askerî karargâhlarda kaldım.

Hij leefde een eenvoudig leven.

Sade bir hayat yaşadı.

Ik wist dat je leefde.

- Hayatta olduğunu biliyordum.
- Yaşadığını biliyordum.

Hij leefde bij de Indianen.

O, kızılderelilerle yaşıyordu.

Zo'n 5% leefde in ernstige armoede.

Sefalet içindekilerin oranı %5'ti.

Een verschrikkelijk monster leefde hier vroeger.

Orada korkunç bir canavar yaşardı.

Ik was opgelucht dat ze nog leefde.

Hayatta olduğunu, nefes aldığını görünce içim rahatladı.

Santa Ana leefde in ballingschap in Cuba.

Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

10% van de wereldbevolking leefde in extreme armoede

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

37% van de wereldbevolking leefde in extreme armoede

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

Alleen zijn jongere zus Makbule leefde tot 1956.

Sadece kardeşi Makbule, 1956 yılına kadar yaşadı.

Hij leefde los van al onze familiaire problemen.

Ailemizin tüm sorunlarından ayrı yaşıyordu.

Wat een bofferd ik was dat ik nog leefde,

hayatta olduğum için ne kadar şanslı olduğumu,

Eens leefde er een rijke man in deze stad.

Bu şehirde bir zamanlar zengin bir adam yaşardı.

Hij leefde enkele jaren met haar samen in Italië.

İtalya'da birkaç yıl boyunca onunla yaşadı.

Ik leefde onder de mensen en leerde ze te haten.

Ben insanlar arasında yaşadım ve onlardan nefret etmeyi öğrendim.

Als ze nog leefde zou mijn moeder me hebben geholpen.

Annem hâlâ hayatta olsaydı, o zaman bana yardımcı olurdu.

Dit is het huis waarin ik leefde toen ik klein was.

Bu, küçükken yaşadığım evdir.

Na de nederlaag van Napoleon leefde Soult in ballingschap tot 1819, keerde daarna

Napolyon'un yenilgisinin ardından 1819'a kadar sürgünde yaşayan Soult,

Hij leefde in koninklijke stijl en plunderde, zoals bekend, Spaanse kerken op zo'n schaal dat

Kraliyet tarzında yaşadı ve ünlü bir şekilde İspanyol kiliselerini o kadar büyük bir ölçekte yağmaladı ki

- Er waren eens een arme man en een rijke vrouw.
- Er leefde eens een arme man en een rijke vrouw.

Bir zamanlar fakir bir adam ve zengin bir kadın yaşardı.