Translation of "Zo'n" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Zo'n" in a sentence and their turkish translations:

- Je hebt zo'n mooie naam.
- U heeft zo'n mooie naam.

Ne kadar da güzel bir adın var.

Ik heb zo'n honger!

- Çok açım.
- Ben çok açım.
- Karnım çok aç.

Zo'n persoon bestaat niet.

Böyle bir kişi mevcut değildir.

Ik ben zo'n dwaas.

Ben bir aptalım.

Zo'n resultaat was voorspelbaar.

O sonuç tahmin edilebilirdi.

Ik heb zo'n dorst.

Ben çok susadım.

Stel je zo'n zomerbeschaving voor,

Bir yaz medeniyeti hayal edin,

Je bent zo'n schattige jongen.

Sen sevimli bir çocuksun.

Ze is zo'n lief meisje!

O böyle güzel bir kız!

Waarom heb je zo'n haast?

- Acelen ne?
- Ne bu acele?
- Neden acele ediyorsun?

Je hebt altijd zo'n haast.

Her zaman acelecisin.

...of we proberen zo'n grote boom...

Ya da bu ağaçlardan birine gidip

Zo'n stadje is een goede plek...

Böyle bir kasaba börtü böcek aramak için

We hebben zo'n 1500 huizen gebouwd.

Yaklaşık 1500 konut inşa edildi bile.

Zo'n 5% leefde in ernstige armoede.

Sefalet içindekilerin oranı %5'ti.

Zo'n 400.000 jaar na de oerknal.

büyük patlamadan yaklaşık 400 bin yıl sonrasına gidelim.

Je ziet zelden zo'n klein dier.

Bu kadar küçük bir hayvanı görmek çok nadirdir.

Je bent zo'n goede jongen, Tom!

Ne iyi bir çocuksun, Tom!

Waarom wil je zo'n oude auto?

Niçin öylesine eski bir arabayı istiyorsun?

Zo'n belachelijk bijgeloof bestaat niet meer.

Böyle saçma bir batıl inanç artık yok.

Als ze weer zo'n blunder maakt?

Ya yine öyle bir gaf yaparsa?

Ik zou graag zo'n camera hebben.

Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.

Waarom kocht je zo'n duur woordenboek?

Neden bu kadar pahalı bir sözlük aldın?

Wie kan zo'n aanbod nou weerstaan?

Kim böyle bir teklif karşı koyabilir ki?

Wat soort rioleringssysteem zou zo'n stad hebben?

geleceğin şehirlerinde kanalizasyon sistemi nasıl?

En in elk zitten zo'n 40 calorieën.

Hepsinde yaklaşık 40 kalori olduğu söylenebilir.

Zo'n leven kan ik me niet voorstellen.

Ben öyle bir hayatı hayal edemiyorum.

Ik kan niet in zo'n buurt wonen.

Böyle bir semtte yaşayamam.

Ik heb nog nooit zo'n verhaal gehoord.

Ben bütün hayatım boyunca böyle bir hikaye duymadım.

Ik heb nooit zo'n grote walvis gezien.

Bu kadar büyük bir balina hiç görmedim.

Ik heb zo'n grote auto niet nodig.

Bu kadar büyük bir arabaya ihtiyacım yok.

Hij is duidelijk niet zo'n soort persoon.

Açıkçası , o, o tür bir insan değil.

Zo'n clou waarbij komieken geacht worden om stekeligheden

ve buna güvenilen bitiş sözlerine

Voor zover ik weet bestaat zo'n woord niet.

Bildiğim kadarıyla böyle bir sözcük yok.

Ik heb nog nooit zo'n mooi meisje gezien.

- Böyle güzel bir kız hiç görmedim.
- Bu kadar güzel bir kız hiç görmedim.

Waarom bel je me op zo'n onchristelijk tijdstip?

Böyle pek uygunsuz saatlerde neden beni aramak zorundasın?

Wat zou jij in zo'n type situatie doen?

Bu gibi bir durumda ne yaparsın?

Ik heb nog nooit zo'n soort probleem gehad.

O tür sorunum hiç olmadı.

Ik heb nog nooit zo'n gigantische watermeloen gezien!

Böylesine kocaman bir karpuz hiç görmedim!

Hij heeft geluk zo'n goede vrouw te hebben.

O böyle bir karısı olduğu için şanslı.

Waarom maakt iedereen zich hier zo'n zorgen om?

Neden herkes bunun hakkında bu kadar endişeli?

Ik heb nog nooit zo'n grote walvis gezien.

- Ben o kadar büyük bir balina görmedim.
- Asla öyle büyük bir balina görmedim.

Tom verwachtte zo'n mooi cadeau niet van Mary.

Tom Mary'den böyle güzel bir hediye beklemiyordu.

Er lopen zo'n 14.000 luipaarden rond in het land...

Yaklaşık 14.000 pars ülkede başıboş şekilde dolaşıyor,

Maar het is lastig jagen op zo'n open veld.

Ama bu kadar açık bir alanda avlanmak zor.

Het is zo'n oud lied dat iedereen het kent.

Öylesine eski bir şarkı ki onu herkes bilir.

Hij is niet zo'n akelige kerel als je denkt.

- O, sandığın kadar çok kötü adam değil.
- O, sandığın kadar iğrenç adam değil.
- O, sandığın gibi çok kötü adam değil.
- O, sandığın gibi iğrenç adam değil.
- O, düşündüğün kadar çok kötü adam değil.
- O, düşündüğün kadar iğrenç adam değil.
- O, düşündüğün gibi çok kötü adam değil.
- O, düşündüğün gibi iğrenç adam değil.

Ik weiger antwoord te geven op zo'n domme vraag.

Böyle aptalca bir soruyu yanıtlamayı reddediyorum.

- Je bent zo een domkop!
- Je bent zo'n domkop!

- Sen bir aptalsın!
- Ne kadar da aptalsın!

Je had zo'n oneerlijk voorstel niet hoeven te accepteren.

Böyle uygunsuz bir öneriyi kabul etmek zorunda değildin.

In India, waar slangenbeten zo'n 46.000 mensen per jaar doden...

Yılanların yılda tahmini olarak 46.000 kişiyi öldürdüğü Hindistan'da,

Dit is zo'n plek waar kruipbeesten en slangen van houden.

Bunlar börtü böceğin veya yılanların seveceği yerler.

Uiteindelijk, zo'n 100 dagen later, was die arm weer aangegroeid.

Nihayetinde, yaklaşık 100 gün sonra, kol tamamen yeniden büyümüştü.

Ik was zo'n 80 procent van haar leven bij haar.

Hayatının yaklaşık yüzde 80'i boyunca yanındaydım.

Ik heb me nooit gerealiseerd dat Tom zo'n idioot is.

Tom'un bu kadar geri zekalı olduğunu hiç anlamadım.

Ik heb gisteren net zo'n pen gekocht als jij hebt.

Dün seninki gibi bir dolma kalem aldım.

- Ik kan me niet veroorloven om zo'n huis in Tokio te huren.
- Ik kan me niet veroorloven om zo'n huis te huren in Tokio.

- Böyle bir evi Tokyo'da kiralamaya gücüm yetmez.
- Tokyo'da böyle bir ev kiralamaya bütçem elvermez.

Dus dit is zo'n val... ...ontworpen om kleine dieren te vangen.

Pekâlâ, bu küçük hayvanları yakalamak için tasarlanmış bir tuzak.

Op zo'n manier bracht dat het toegankelijk was voor jonge leerlingen.

ve genç öğrenciler için kolay anlaşabilir bir biçime dönüştürdüm.

Ik ga met jullie het verhaal delen van één zo'n stad;

Sizlerle bu şehirlerden birinin hikayesini paylaşacağım,

Maar het wrak is nog zo'n vijf kilometer naar het oosten.

ama sanırım enkaz dört buçuk kilometre doğuda kalıyor.

Als je echt in de buurt wilt komen... ...van zo'n omgeving...

Böyle bir ortama gerçekten yakın olmak istiyorsan

Het was zo'n mooie dag, dat we besloten te gaan picknicken.

Öylesine güzel bir gündü ki biz piknik yapmaya karar verdik.

Ik kan me niet veroorloven om zo'n dure auto te kopen.

Böylesine pahalı bir arabayı almayı göze alamam.

Het was zo'n krachtige explosie dat het dak eraf geblazen werd.

O, o kadar güçlü bir patlamaydı ki çatı savruldu.

Het is voor het eerst dat ik zo'n grote vis vang!

İlk defa böyle büyük bir balık yakaladım!

- Jullie zijn zo een vriendelijk publiek.
- U bent zo'n aardig publiek.

Siz çok hoş bir seyircisiniz.

Zou het niet fijn zijn om in zo'n huis te wonen?

Öyle bir evde yaşamak hoş olmaz mı?

Dit is alleen maar klif, recht naar beneden. Waarschijnlijk zo'n 45 meter.

Burası dik bir uçurum, dümdüz. Muhtemelen 45 metreden fazladır.

Maar het kan gevaarlijk zijn... ...om in zo'n hoge boom te klimmen.

Ama bu denli yüksek bir ağaca tırmanmayı denemek çok tehlikeli olabilir.

Ik ben nooit zo'n voorstander van lange tijd onder de grond zijn.

Bakın ne diyeceğim, uzun süre yerin altında kalma konusunda pek iyi değilim.

Hoeveel informatie is er nou nodig om zo'n beeld op te roepen?

Peki böyle bir görseli oluşturmak için ne kadar bilgiye ihtiyacımız var?

'Het was zo'n goeie grap', zegt hij, 'nou, we laten je gaan.'

"Çok güzel bir şakaydı" diyor, "peki, seni bırakacağız".

Weet je zeker dat je zo'n ding niet in Boston kunt kopen?

Boston'da şunlardan birini satın alamayacağından emin misin?

Dit is de eerste keer dat ik zo'n enge film heb gezien.

Böyle korkutucu bir filmi ilk defa görüyorum.

Dat was zo'n goed boek dat ik het drie keer heb gelezen.

O kadar iyi bir kitap ki onu üç kez okudum.

Hoe kan een adder zo groot als een liniaal voor zo'n verwoesting zorgen?

30 santimlik cetvel boyundaki bir engerek nasıl oluyor da böyle kaos yaratıyor?

Het eerste dat je doet in zo'n situatie... ...is vechten tegen de paniek.

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

Alleen de grootste dieren durven zo'n open plek te bezoeken in het donker.

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

- Ik heb er geen zin in.
- Ik heb er niet zo'n zin in.

Canım onu istemiyor.

Het is erg aardig van je om me zo'n mooi cadeau te sturen.

Bana böylesine güzel bir hediye gönderdiğiniz için çok naziksiniz.

Hij is niet zo'n goed schrijver, en ik denk dat hij het weet.

O kadar büyük bir yazar değil ve onun bunu bildiğini düşünüyorum.

Door de wind zijn we zo'n 6 km ten westen van het wrak uitgekomen.

Rüzgâr sayesinde, enkazın altı kilometre batısına savrulduk.

- Waarvoor hebt ge zo een oude auto nodig?
- Waarom wil je zo'n oude auto?

Niçin öylesine eski bir arabayı istiyorsun?

We hadden niet verwacht dat hij de opdracht in zo'n korte tijd zou maken.

Onun bu işi bu kadar kısa bir süre içinde bitirebileceğini ummuyorduk.

Ik hang zo'n 12 meter boven de grond in een klif. Je ziet me wel.

Bir uçurumun 12 metre aşağısındayım. Beni görürsünüz.