Translation of "Kwaad" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Kwaad" in a sentence and their turkish translations:

Ben je kwaad?

Kızgın mısın?

Hij werd kwaad.

O öfkelendi.

Zij werd kwaad.

O sinirlendi.

Tom kijkt kwaad.

Tom kızgın görünüyor.

Tom werd kwaad.

Tom öfkelendi.

Mijn oom is kwaad.

Amcam kızgın.

Hij was echt kwaad.

Gerçekten kızgındı.

Tom is waarschijnlijk kwaad.

Tom muhtemelen öfkeli.

We doen geen kwaad.

Yanlış bir şey yapmıyoruz.

Soms overwint het kwaad.

Kötülük bazen kazanır.

Ik ben kwaad op je.

Sana kızgınım.

Spreek niet kwaad van anderen.

Diğerleri hakkında kötü konuşmayın.

Tom spreekt kwaad over Maria.

Tom Mary'ye iftira ediyor.

De Britse regering was kwaad.

İngiliz hükümeti kızmıştı.

- Is het daarvoor dat u kwaad bent?
- Is het daarvoor dat je kwaad bent?

Bu yüzden mi üzgünsün?

- Je klinkt boos.
- Je klinkt kwaad.

Öfkeli görünüyorsun.

Ik denk dat hij kwaad is.

- Onun kızgın olduğunu düşünüyorum.
- Sanırım o kızgın.

Wij willen je geen kwaad doen.

Size zarar vermek istemiyoruz.

Waarom ben je kwaad op Tom?

Neden Tom'a kızgınsın?

Ik wil je geen kwaad doen.

Sana herhangi bir zarar vermek istemiyorum.

- Hij werd kwaad.
- Hij werd woedend.

Çok öfkelendi.

Ik was niet kwaad op Tom.

Tom'a kızgın değildim.

Hij is kwaad op zijn kind.

O onun çocuğuna kızgın.

- "Waarom ben je kwaad?" "Ik ben niet kwaad!"
- "Waarom ben je boos?" "Ik ben niet boos!"

"Neden kızgınsın?" "Kızgın değilim."

Geld is de wortel van alle kwaad.

Para tüm kötülüklerin anasıdır.

Ik ben moe en een beetje kwaad.

Yorgunum ve biraz sıkıntılıyım.

Hij heeft de neiging kwaad te worden.

O, kızmaya eğilimlidir.

Ik hoop dat je niet kwaad bent.

Sinirli olmadığını umut ediyorum.

Tom werd kwaad en schold Mary uit.

- Tom sinirlendi ve Mary'ye köpek gibi kötü sözler söyledi.
- Tom sinirlendi ve Mary'ye kaba lakaplar takarak hitap etti.

Dit is een beschermend anti-kwaad-oog.

Bu, koruyucu bir nazar boncuğudur.

Ken je het verschil tussen goed en kwaad?

Doğru ve yanlış arasındaki farkı biliyor musun?

- Tom ziet er boos uit.
- Tom kijkt kwaad.

Tom kızgın görünüyor.

Sommige medicijnen doen je meer kwaad dan goed.

Bazı ilaçlar size faydadan çok zarar getirir.

Alstublieft word niet kwaad als ik kritiek heb.

Rica ederim eğer seni eleştirirsem bana kızma.

Ik ben zeker dat hij kwaad zal zijn.

Ben onun kızacağından eminim.

Jullie hadden geen reden om kwaad te zijn.

Kızgın olmak için herhangi bir gerekçen yoktu.

Tom had Maria nog nooit zo kwaad gezien.

Tom, Mary'yi o kadar kızgın görmemişti.

- Waarom is hij kwaad?
- Waarom is hij boos?

- O niçin kızgın?
- O niçin öfkeli?

- Ik ben zo boos.
- Ik ben zo kwaad.

Çok çılgınım.

- Tom was erg kwaad.
- Tom was erg boos.

Tom çok kızgındı.

Ik ben zeker dat mama kwaad zal zijn.

Annemin kızacağından eminim.

Hij heeft geen besef van goed en kwaad.

Onun doğru ve yanlış anlayışı yoktur.

- Mijn oom is boos.
- Mijn oom is kwaad.

Amcam kızgın.

Misschien waren zijn woorden helemaal niet zo kwaad bedoeld.

Belki de kelimeleri her şeye rağmen öfke dolu değildi.

Nooit zag ik dergelijk kwaad in één enkel hart!

Tek bir kalpte böyle kötülük görmemiştim!

Het is gemakkelijk om goed van kwaad te onderscheiden.

İyiyi kötüden ayırt etmek kolaydır.

Hij was kwaad omdat ik hem niet wou helpen.

O, ona yardım etmediğim için kızgındı.

Hij is erg aardig. Hij spreekt nooit kwaad over anderen.

O çok kibardır. Başkalarının hakkında asla kötü konuşmaz.

- Ik ben kwaad op haar.
- Ik ben boos op haar.

Ben ona kızgınım.

Hij was kwaad op mij omdat ik het had uitgemaakt.

Ondan ayrıldığım için o bana kızgındı.

- Uw broer is erg kwaad.
- Je broer is erg boos.

Erkek kardeşin çok kızgın.

- Tom was dronken en boos.
- Tom was dronken en kwaad.

Tom sarhoştu ve kızgındı.

- Wat maakte haar zo kwaad?
- Waardoor is ze zo woedend geworden?

- Onu ne çok öfkelendirdi?
- Onu bu kadar sinirlendiren neydi?

Ik heb geen enkel idee waarom zij zo kwaad geworden is.

Onun niçin o kadar kızgın olduğu hakkında bir fikrim yok.

Je moet niet kwaad spreken over andere jongens in zijn klas.

Sınıfındaki diğer oğlanlar hakkında kötü konuşmamalısın.

Nee, ik ben niet kwaad op je, ik ben gewoon teleurgesteld.

Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

Een duimhoog bijna onzichtbaar monster dat kwaad is geboren en duizenden doodt.

Doğuştan öfkeli, binlerce leşi olan, neredeyse görünmez, ufak bir gulyabani.

- Uw vrouw is kwaad op u.
- Je vrouw is boos op je.

Eşiniz size çok kızgın.

Hij is kwaad op mij, terwijl ik hem toch niets aangedaan heb.

- Bana kızmış, oysa ben ona bir şey yapmadım.
- Ben ona bir şey yapmadığım halde, bana kızgın.

Ik was zo kwaad dat ik niet in staat was om te praten.

O kadar kızdım ki konuşamadım.

Ik ben er al lang geleden mee gestopt me nog in jou kwaad te maken.

Uzun zaman önce sana kızmayı bıraktım.

- Hij was te boos om te kunnen spreken.
- Hij was te kwaad om te kunnen spreken.

O, konuşamayacak kadar çok öfkeliydi.

- Ik ben kwaad omdat iemand mijn fiets gestolen heeft.
- Ik ben boos omdat iemand mijn fiets heeft gestolen.

Kızgınım çünkü biri benim bisikletimi çaldı.