Translation of "‫تقوم" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "‫تقوم" in a sentence and their turkish translations:

‫تقوم بالتحرّك.‬

...harekete geçiyorlar.

وهكذا تقوم بتكوين

Ve böylece babanın ölümü ve intikamın

عندما تقوم بذلك، تذكر أنك لا تقوم بذلك لنفسك.

Bunu yaparken kendiniz için sormadığınızı hatırlayın.

عليك أن تقوم بالواجب.

Görevini yerine getirmelisin.

اللحظة التي تقوم بانقسام متساوي.

yaşamındaki en kutsal anlardan birini paylaşmış oluyorsunuz.

‫حسناً، لنترك الطبيعة تقوم بعملها.‬

Tamam, bırakalım da doğa işini yapsın.

فأنت تقوم بعمل شَق هنا،

Buradan bir kesik açarsınız

تقوم على ضفاف هذين النهرين.

Şehir, nehirlerin havzasına konuşlanmış,

هذا ما تقوم به العمارة.

Mimarinin yaptığı şey budur.

لن تقوم بشراء عقرب حي،

Canlı bir akrep almazsınız,

الآن تقوم الطائرة بذلك تلقائيًا

Artık uçak bunu otomatik yapıyor

هل تقوم بذلك عن قصد؟

Onu kasten mi yapıyorsun?

توم رأى ماري تقوم بذلك

Tom Mary'nin bunu yaptığını gördü.

تقوم بعض أكبر المزارع وأكثرها تقدما

en büyük ve en gelişmiş çiftliklerin bazılarına

‫حسناً، لندع الشمس تقوم بمهمتها الآن.‬

Pekâlâ, şimdi bırakalım da güneş işini yapsın.

عليك أن تقوم بحساب أرقام مختلفة.

biraz farklı hesaplar yapmak zorundasınız.

من الأفضل أن تقوم بما يقولون.

Onların söylediğini yapsan iyi olur.

وكيف تقوم مع أمها بعمل الواجبات المنزلية

annesi ile birlikte ödev yaptığını,

جميعها تقوم بما يشابه ذلك بطريقتها الخاصة.

hemen hemen 30'dan fazla balıkçı var.

تقوم خوادم الأخبار بعمل برامج مع الموجهات

haber sunucuları prompter ile program yaparlar

المتاجر المحلية تقوم بمتاجرة جيدة مع السياح .

Yerel mağazalar turistlerle iyi iş yapar.

- إنك تبلي حسناً.
- أنت تقوم بعمل جيد.

Çok iyi yapıyorsun.

من الأفضل ألا تقوم بأي شيء اليوم.

Bugün bir şey yapmasan iyi olur.

بإمكان زوجة يائسة أن تقوم بأشياء خطيرة.

Umutsuz bir eşin tehlikeli şeyler yapma kapasitesi vardır.

لم تعتقد أنّه يجب أن تقوم بذلك؟

Neden onu yapmak zorunda olduğunu düşünüyorsun?

بعد أن تقوم بذلك عليك أن تصبح جدياً.

Bunu yaptıktan sonra gerçekten konuşun.

لحسن الحظ فإن بعض مجتمعاتنا تقوم بعمل ذلك.

Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.

لا يمكنك إفشاء ما تقوم به لكسب الرزق.

katılımcıların mesleklerini söylemelerinin yasak olması kuralı mesela.

مركبات تقوم الدولة بإتلافها أو بيعها، وقمنا بإصلاحها.

Devletin artık ihtiyaç duymayıp satmayı planladığı taşıtları tamir ettik.

الأقمار الصناعية تقوم بتقديم قدر كبير من الملاحظات

Uydular çok yoğun gözlemler gönderiyorlar,

- عليك أن تقوم بواجبك.
- يجب عليك تأدية واجباتك.

Görevini yapmalısın.

إنها تقوم بصرف الكثير من المال على الكتب.

O, kitaplara çok para harcar.

أخبرني قبل أن تقوم بأي شيء متعلّق بالعيادة.

Klinikle ilgili bir şey yapmadan önce bana haber verin.

لا يمكن أن تبدأ بالشفاء قبل أن تقوم بذلك.

Bunu yapana kadar iyileşmeye başlayamazsınız.

أنت لا تقوم بتغيير نمط مركبات النيوكلتيد في جسدك.

Vücudunuzdaki nükleotit dizini değişmiyor,

ما من شيء آخر بإمكان الشّرطة أن تقوم به.

Polisin yapabileceği çok fazla şey yok.

الآن، هذا يعمل فقط عندما تقوم بذلك مرارًا و تكرارًا.

Şimdi, bu yalnızca tekrar tekrar yaparsanız işe yarar.

والذي كان مكافأتي المباشرة وكان يخبرني، "أنت تقوم بشيء جيد"

Bu benim hızlı ödülümdü ve bana "İyi gidiyorsun," diyordu.

هي تأمل فعلاً اليوم أن تقوم ببعض عمليات الجراحة العصبية،

Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;

من المفيد أن تقوم المحكمة بإعادة تشكيل علاقتها مع المجتمع،

Mahkeme, kişinin toplumla ilişkisini yenilemesine yarar.

تقوم عملية طاقة أورايغون بتحويل الغاز الطبيعي إلى خلية وقود.

Origen Elektrik Süreci doğal gazı bir yakıt deposuna gönderiyor.

تقوم بتشغيل الميكروفون الخاص بها وتسمع صوتها في الأشخاص الآخرين

onun mikrofonunu açıyor ve sesini alıyor diğer insanlarda duyuyor

"أقنعة الوجه تقوم على نحو جيد بمنعك من ملامسة وجهك"

"Maskeler sizi yüzünüze dokunmaktan alıkoyma konusunda gerçekten iyi iş başarıyorlar."

- تقوم أمي بإعداد كعكة لأجل أبي.
- تعد أمي كعكة لأبي.

- Annem, babama bir pasta yapıyor.
- Annem babam için bir kek yapıyor.

في الواقع إنها الخيارات الصغيرة التي تقوم على أساس لحظة بلحظة

Önemli olan, anlık yaptığımız küçük seçimlerdir.

لايهم نوع التمرين الذي تقوم به، يمكنك القيام بأي تمرين تريده.

Yapmak istediğiniz egzersize dair kaygılanmayın, herhangi biri olur.

فإنّك تقوم بإعداد طبق صحي من دون أنْ تتخذ أي قرار.

masaya sağlıklı bir yemek getirilmesi için karar vermenize gerek olmasın.

‫الخطورة هي أن تقوم به‬ ‫عندما لا تكون واثقاً مما أمامك.‬

bu işin tehlikesi ileride ne olduğunu bilmemektir.

دعوني أعطيكم ثلاثة أمثلة أخرى لما يمكنُ أن تقوم به تقنيتنا.

Bu teknolojinin neler yapabileceğine dair üç örnek daha vermek istiyorum.

لا تفقد الثّقة في نفسك أبدا. بإمكانك ان تقوم بأيّ شيء تريده.

- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin. Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
- İçinizdeki inancı asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.

قالت لي: "أوه، شيهان، إنه من الرائع أن تقوم بهذا البحث في علم النفس،

Bana "Ah, Chaehan, psikoloji alanında araştırma yapman harika

في الوقت الذي تقوم بالتحرك فيه، ولكن في بعض الأحيان تكون متأخرًا جدًا نوعًا ما

bir noktada harekete geçersin, ancak kimi zaman bu çok geç olabilir.

‫جزء من البقاء على قيد الحياة ‬ ‫هو أن تعرف متى‬ ‫لا تقوم بمجازفات لا داع لها.‬

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.