Translation of "أنك" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "أنك" in a sentence and their turkish translations:

- أفترض أنك جائع.
- أعتقد أنك جوعان.

Sanırım açsın.

وستدرك أنك

Fark etmeye başlayacağınız şey,

- عرفت أنك ستأتي.
- لقد علمت أنك قد تأتي

Geleceğini biliyordum.

- أعتقد أنك صائب.
- أعتقد أنك مصيب.
- أعتقد أن ما تقوله صحيح.
- أظن أنك محق.

Sanırım sen haklısın.

يعتقدون أنك ستهرب

kaçacağına inanırlardı

أعتقد أنك محق.

- Haklısınız sanırım.
- Sanırım haklısınız.

أرى أنك تعمل.

Çalıştığını görebiliyorum.

ستشعر أنك أفضل

Sen daha iyi hissedeceksin.

قل أنك تحبني.

Bana beni sevdiğini söyle.

يبدو أنك ذكي.

- Akıllı görünüyorsun.
- Zeki görünüyorsun.

يبدو أنك تفهمه.

Onu anlıyor gibi görünüyorsun.

سوف تشعر أنك متوازن ستشعر أنك هادئ وستشعر بالراحة

ayakların yere basacak sakinleşip ferahlayacaksın

- أعرف أنك تقول لا.
- كنت أعلم أنك ستقول لا

Hayır diyeceğini biliyorum.

‫لا تنس أنك المسؤول.‬

Unutmayın, yetki sizde.

لا بد أنك تمزح!

Şaka yapıyor olmalısın!

أنا أعلم أنك غني

- Zengin olduğunu biliyorum.
- Ben sizin zengin olduğunuzu biliyorum.

أعرف أنك لست بغبي.

Aptal olmadığını biliyorum.

أعتقد أنك ذهبت بعيدا.

Çok ileri gittiğini düşünüyorum.

من الواضح أنك مخطئ.

- Açıkçası yanılıyorsun.
- Belli ki yanılıyorsun.

أظن أنك تضيع وقتك.

Sanırım zamanını boşa harcıyorsun.

ظننتك ذكرت أنك وحيد.

Yalnız olduğunu söylediğini sanıyordum.

أخبرتها أنك فتاة لطيفة.

Ben ona hoş bir kız olduğunuzu söyledim.

يعرف توم أنك تعرف

Tom senin bildiğini biliyor.

لا أستطيع ان أعدك أنك حقاً ستعرف أنك اتخذت القرار الصائب،

Kusursuz bir karar verdiğinizi gerçekten bildiğinize dair size bir söz veremem

أعلم أنك تظن أنك فهمتَ ما ظننتَ أنني قلتُه، لكنني لستُ واثقًا أنك وعيتَ أن ما سمعتَه ليس ما قلتُه.

Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.

ولنقل أنك تعتقد أنها 50%

%50 civarında olduğunu düşündüğünü varsayalım.

سيعلم زملاؤك أنك تشعر بالضيق.

iş arkadaşlarınız üzgün olduğunuzu anlayacaklardır.

‫الأمر هو أنك ستكون مخطئاً‬

Ama yanılmış olursunuz.

قالوا لي أنك متعب جدا

çok yorulacağını anlattılar

اعتقدوا أنك تعيش على النار

ateşin üzerinde yaşadığına inanırlardı

ولكن عندما تقول أنك مخطئ

ama dediğiniz an yanılırsınız

أعلم أنك مختبئ خلف الستار.

Perdenin arkasında saklandığını biliyorum.

أعرف أنك كنت في بوسطن.

Boston'da olduğunu biliyorum.

أعتقد أنك شخص لطيف حقاً

Sanırım sen gerçekten hoş bir insansın.

أعتقد أنك تعمل خطأً كبير

Sanırım büyük bir hata yapıyorsun.

أظن أنك يجب أن تفعله.

Bence yapmalısın.

سمعت أنك لاعب تنس بارع.

Ben, iyi bir tenis oyuncusu olduğunu duyuyorum.

أعتقد أنك محقة يا جين.

Sanırım sen haklısın, Jane.

أعتقد أنك أخطأتني بشخص آخر.

Sanırım beni başka biriyle karıştırdınız.

بما أنك هنا، لعلنا نبدأ.

Madem buradasınız, başlasak daha iyi olur.

أنا أعلم أنك فاشل(ة).

Ben senin başarısız olduğunun farkındayım.

- هل أنت متأكد أنك لم تنسَ شيئاً؟
- أمتأكد أنك لم تنسَ شيئاً ما؟

Bir şey unutmadığından emin misin?

تخيّل أنك تستعدُّ للذهاب إلى حفلةٍ.

Bir partiye gitmek için hazırlandığınızı hayal edin.

أم أنك بقيت حاضراً بشكل كامل

Yoksa tamamen o anda kalıp, hissedip

لكننا وجدنا أنك في المستوى المتقدم."

fakat biz seni ileri düzeye yerleştireceğiz."

وكونك متحضراً لا يعني أنك لطيف،

Benzer şekilde, medeni olmak, iyi biri olmakla aynı şey olamaz,

هذا يعني أنك لست بكامل التحكم.

Bu tam kontrollü olmadığın anlamına geliyor.''

تيم: أعتقد أنك لمست وترًا حساسًا.

TK: Bence çok önemli bir noktaya değindiniz.

والنتيجة هي أنك تشعر بشكل أفضل

Bunun sonucunda, değerlerinizle uyuşan bir şekilde

لنفترض أنك معلم ، فأنت تدخل البرنامج

diyelim ki öğretmensiniz giriyorsunuz programa

أم أنك لم تذهب إلى القمر؟

Yoksa Ay'a gidilmedi mi?

أم أنك لم تجر هذه المحادثات؟

Veya siz bu muhabbetleri yapmadınız mı?

ولكن بما أنك تتمنى أن تذهب ،

Ama hepiniz gitmek istediğiniz için,

يعتقد أنك بحاجة للمزيد من النوم.

O, daha fazla uyuman gerektiğini düşünüyor.

ظننتك قلت أنك لا تحب توم.

Ben senin Tom'dan hoşlanmadığını söylediğini düşündüm.

ظننت أنك لا تؤمن بوجود الأشباح.

Hayaletlere inanmadığını sanıyordum.

أنا أصدق أنك تريد أن تساعد

Yardım etmek istediğine inanıyorum.

أم أنك كنت حوله لمدة ساعة؟

yoksa bir saat yanlarında mı bulunuyorsunuz?

تقول أنك تتعمدُ إخفاء مظهرك الحسن؟

Güzel görünüşünü kasten gizlediğini söylüyorsun.

إلا أنك أنت من سيبادر بالحديث.

Ama konuşmayı sen başlatacaksın.

ظننت أنك قلت بأنك لن تأتي.

Gelmediğini söylediğini düşündüm.

سأقوم بغسل الصحون بما أنك طبختَ.

Yemeği sen pişirdiğin için bulaşıkları ben yıkayacağım.

أمتأكد من أنك على ما يرام؟

İyi hissettiğinden emin misin?

لقد سمعت أنك تعزف على البيانو.

- Senin piyano çaldığını duyuyorum.
- Duyduğuma göre piyano çalıyormuşsun.

كل ما يهم هو أنك هنا.

Senin burada olman önemli bir şey.

لا يبدو أنك تهتم بما يحدث.

Olanlar umurunda değil gibi.

هل تقصد أنك لم تكتب هذا؟

Bunu senin yazmadığını mı söylüyorsun?

هل يعني هذا أنك لن تأتي؟

O, gelmeyeceğin anlamına mı geliyor?

أنك الآن تنظر إلى شيء نادر نسبياً.

şu anda oldukça nadir bir şeye bakıyorsunuz.

عندما تعتقد أنك لن تحصل على ماتريد،

İstediğin şeyi elde edemeyeceğini düşündüğünde ise

الاختبار يشير إلى أنك في المستوى المتوسط،

"Sonuca göre orta düzeyde olmalısın,

وفكرة الجدارة هي أنك تُمثل ما أنجزته.

Meristokrasinin mesajına göre başardığınız şeysiniz.

لنفترض أنك مدير القبول في جامعة ما

Mesela bir üniversitenin öğrenci kabul yöneticisisiniz

تقول أنك ذاهب إلى البنك على الفور

hemen gidiyorsun bankaya diyorsun ki bu harcama benim değil itiraz ediyorsun

إذا آمنت بالكذبة التي أخبرتها أنك أسطورة

eğerki kendi söylediğin yalana inanıyorsan sen bir mitoman'sın

لِم لَم تخبرني أنك كنت في نيويورك؟

Neden bana New York'ta olduğunu bildirmedin?

أردتُ أن أتأكد أنك ستأتي إلى هنا.

Buraya geleceğinden emin olmam gerekiyordu.

عدني أنك لن تغضب إن قلت لك.

Sana söylersem bana kızmayacağına dair söz ver.

لا بد أنك البديل المؤقت الذي طلبناه.

Bizim aradığımız geçici işçi olmalısın.

هل صحيح أنك لم تكن هنا البارحة؟

Dün burada olmadığın doğru mu?

نحن متأكدون أنك ستكون على ما يرام.

Biz senin iyi olacağına eminiz.

هل سبق أنك احببت شخصا لا يحبك؟

Sen hiç seni sevmeyen birini tekrar sevdin mi?

و لكن يبدو أنك لا تستطيع الحصول عليها.

görünmesine de neden olur.

كل هذه علامات على أنك تشعور بشعور سلبي

Bütün bu duygular, konu ile ilgili olumsuz bir beklenti içinde

ذكر نفسك باستمرار أنك غير مدرك لانطباعك الأول.

ilk izleniminizin farkında olmadığınızı kendinize sürekli hatırlatın.

إذًا، فلنقل أنك تريد إيقاف تناول الوجبات السريعة

Atıştırma alışkanlığını kesmeye çalıştığını varsayalım.

أو أنك تدخر المال لتصرفه عندما تحتاج إليه،

yoksa kötü gün için mi biriktiriyorsunuz.

أولًا، نعلم أنك بحاجة إلى النوم قبل التعلم

İlk olarak, beyninizi gerçekten hazır hale getirmeyi öğrenmeden önce

‫ورفع الحرارة كما لو أنك تحظى بحمام ساخن‬

Banyo yapıyormuş gibi sıcaklık yavaşça artırılmalı,

لا يوجد قتال عندما تقول أنك على حق

haklısın deyince de kavga çıkmazmış

قال أنك لا تعتقد أن العالم مستدير وضحك

Dünyanın yuvarlak olduğuna inanmıyorsun demiş ve gülmüş

‫أنك ستتدخّل في طبيعة الحياة‬ ‫في الغابة بأكملها.‬

bunu yaparsan ormanın tüm sürecine müdahale etmiş oluyorsun.

بما أنك متعب ، من الأفضل لك أن تستريح.

Mademki yorgunsun dinlensen iyi olur.

أتى السيد براون ليراك، فوجد أنك غير موجود.

Sen dışardayken Bay Brown seni görmeye geldi.

سنأكل كثيرًا الليلة، آمل أنك لست على حمية.

Bu akşam çok yemek yiyeceğiz, bu yüzden umarım bir diyette değilsin.

هل أنت واثق أنك تريد الذهاب إلى هناك؟

Oraya gitmek istediğinden emin misin?