Translation of "اللحظة" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "اللحظة" in a sentence and their turkish translations:

فتلك اللحظة الفارقة،

kapımıza dayandığında

أدركت في تلك اللحظة

O anda,

اللحظة التي تقوم بانقسام متساوي.

yaşamındaki en kutsal anlardan birini paylaşmış oluyorsunuz.

حسنًا، وماذا عن هذه اللحظة؟

Tamam, peki ya şu an?

بدأت هذه القصة منذُ اللحظة الأولى،

Hikaye ta en baştan,

ولكن ما أدركته في تلك اللحظة

Ama o an anladım ki

كن مدركاً ومتواصلاً مع تجربة اللحظة بلحظة

O an yaşadığın şeyin farkında ol ve onunla bağlantını koparma.

في اللحظة التي يتحدد فيها جنس الشخص.

onun karakterine ve beklentilerimize karar veriyoruz.

إنها تقريباً آلية إجبارية لتكون في اللحظة.

O anda kalmak için neredeyse zorlayıcı bir mekanizma.

التي نحن بحاجتها في تلك اللحظة بعينها.

ana gelmekle alakalıdır.

وبقدر ما رغبتُ أن تنتهي هذه اللحظة،

Her ne kadar bu anın bitmesini istesem de

‫في اللحظة التالية، أمسكت سمكة القرش بها.‬

Sonra köpek balığı onu yakaladı.

هذه هي أسعد صورة له، هذه هي اللحظة.

İşte onun en mutlu olduğu fotoğraf, an işte budur.

فمن هذه اللحظة، فإن الأمر قد يزداد سوءًا.

Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.

ولكن اللحظة التي لن أنساها في ذاك الأسبوع

Ancak haftanın muhtemelen hatırlamaya en değer anı

هذا صحيح أنّه حتى هذه اللحظة في التاريخ،

Evet, bugüne kadar tarihte,

للمحافظة على هذه اللحظة القصيرة جدًا من الإلهام.

böylelikle bu kısa ilham anını saklayabiliyorum.

فليكن ردك في تلك اللحظة "نعم" غير مشروطة.

O anın ''evet'' olmasına izin verin.

‫إنها تلك اللحظة التي تضع وزنك على الحبل.‬

Ağırlığınızı ona bıraktığınız an.

‫ربما تكون اللحظة المناسبة ‬ ‫للتضحية بالسروال الداخلي.‬ ‫حسناً.‬

Belki iç çamaşırınızı feda etmeniz gerekebilir. Pekâlâ.

ولا تتحدث مع أي شخص منذ تلك اللحظة

Ve o andan itibaren kimseyle görüşmeyin

تُرسل حوالي عشرة آلاف تغريدة في هذه اللحظة.

Şu anda yaklaşık 10.000 tweet gönderiliyor.

الآن، في هذه اللحظة من الممكن أنكم تفكرون،

Şimdi, bu noktada şöyle düşünüyor olabilirsiniz:

تلك اللحظة إضافة إلى بعض تجارب حياتية أساسية أخرى

Bu olay ve yaşadığım birkaç önemli şey daha

أنا أيضاً في هذه اللحظة طفل. سأخذ فرشتي ايضاً.

Ben de şu anda bir çocuk oluyorum. Fırçamı da alıyorum.

وفي اللحظة التي تفهم فيها ما الذي يهتمون له،

Neye dikkat ettiklerini anladığınızda, dikkat ettikleri

إنها اللحظة عندما يختفي حاجز الجلد بين الأم وابنها.

Anne ve çocuk arasındaki ten duvarının kalktığı andır,

إنها اللحظة عندما يشعر عالم الطبيعة أنه حر بالطبيعة.

bir natüralistin yalnızca doğada özgür olmasıdır.

في نفس اللحظة التي تحاولون فيها اصطياده، يطيرُ بعيدًا.

Onu yakalamaya çalıştığınız anda uçar gider.

وعرفت في تلك اللحظة، أننا سوف نتجاوز هذه الأزمة.

Ve o an anladım ki bunu aşabilirdik.

وفي تلك اللحظة يأتي سهم يطير من العدم ويضربه.

Ve o anda bir yerden bir ok uçarak gelir ve ona çarpar.

والآن، السؤال الذي يجدر أن تسألوه لأنفسكم في هذه اللحظة،

Bu noktada kendinize sormanız gereken soru şu,

ولكن في اللحظة التي يبدأ فيها بالتعامل مع حبيبته "كاي"،

Ama kız arkadaşı Kay ile etkileşime başladığı anda

ندير أجسامنا ونتدبر ما تحويه عقولنا في اللحظة التي نعيشها.

sahip olduğumuz beden ve akılla başa çıkmanın yollarını bulmalıyız.

والجزء الذي تراه في هذه اللحظة لا يظهر أقدام يسوع

Ve şu andaki gördüğünüz kısımda İsa'nın ayakları görünmüyor

كان في تلك اللحظة قد انفجر في رأسي مصباحًا، وفكرت،

İşte o anda zihnimde bir şimşek çaktı ve şöyle düşündüm:

أتذكر كل آمالي في تلك اللحظة، مع أصوات تحطم واضحة جدا،

Bütün umutlarımın o an çok net olarak crash sesleriyle,

وكانت هذه هي اللحظة التي أصبح فيها التمساح "راعي البقر"...التمساح...

Böylelikle Gator, ''Cowboy'' Gator'a dönüştü...

سلطت اللحظة الضوء على الفجوة في الكاريزما بين مارشال مثل ناي ،

An, Ney gibi askerler tarafından sevilen Mareşal ile sevilmeyen Davout