Translation of "‫أفكر" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "‫أفكر" in a sentence and their turkish translations:

أفكر.

Düşünüyorum.

أفكر فيك.

Senin hakkında düşünüyorum.

- أظن.
- أفكر.

Düşünüyorum.

هذا جعلني أفكر:

bu durum beni düşündürdü,

دعني أفكر للحظة.

Bir dakika düşüneyim.

أنا أفكر هكذا حقاً.

Ben gerçekten böyle düşünüyorum.

أفكر بابنتي داكنة الجلد،

Kumral tenli kızım

وكان علي أن أفكر،

Ve düşünmek zorundaydım,

- كنت أفكر في اتخاذ كلب.
- كنت أفكر في الحصول على كلب.

Bir köpek almak hakkında düşünüyorum.

الآن، أفكر بشكل منظم قليلاً،

Bence biraz koordinasyonla

لماذا كنت أفكر في ذلك؟

Neden bunun hakkında düşünüyordum?

بصراحة لم أفكر فيه كثيراً.

Açıkçası bunu çok fazla düşünmedim.

أنا أفكر فيك طوال اليوم.

Gün boyunca senin hakkında düşünüyorum.

ما كنت أفكر به بالضبط.

Tam olarak düşündüğüm buydu.

أفكر في الذهاب إلى الجبال.

Dağlara gitmeyi düşünüyorum.

كنت أفكر بك طوال اليوم.

Bütün gün seni düşünüyordum.

- كنت خائفا إلى درجة أنني لم أفكر.
- كنت خائفةً إلى درجة أنني أفكر.

Düşünemeyecek kadar çok korktum.

وكنت أفكر أنّه ليس لديّ عجيزة.

ve kalçam olmadığı zamanları düşünmeme sebep oluyor.

هل تعلمون بمن أفكر طوال الوقت؟

En çok kim aklımdan geçiyor biliyor musunuz?

‫يجب أن أفكر في طريقة للهبوط.‬

Buradan inmenin bir yolunu bulmalıyım.

‫ولكن يجب أن أفكر،‬ ‫بماذا أربطه.‬

Ama onu neye bağlayacağımı bulmam gerek.

‫ولكن يجب أن أفكر، بماذا أربطه.‬

Ama onu neye bağlayacağımı bulmam gerek.

وعندما بدأت أفكر في عملي الخاص،

Bunu kendi işimde derinlemesine düşündüğümde

هذا هو الفتى الذي أفكر به.

Bu hakkında düşündüğüm çocuk.

كنت أفكر في الحصول على كلب.

Bir köpek almayı düşünüyordum.

أنا لا أفكر أن ذلك مهم.

Bunun önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum.

" ماا هو شعوري عندما أفكر فيما أتوقع "

Bu beklentim bana ne hissettiriyor?

ويمكنني أن أفكر بطرق تساعدهما على مشاركتنا

Bizimle partner olmaları ve daha anlamlı yatırım yapmaları için

‫يجب أن أفكر في التخييم بمكان ما.‬

Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

أشياء لم أفكر بها منذ زمن طويل،

Uzun süredir düşünmediğim şeyler hakkında.

ومع ذلك، فقد كنت أفكر بجميع صدماتي:

Bununla birlikte yaşadığım tüm travmaları düşündüm:

صدقوني، أنا أفكر في الأمر ذاته أيضًا.

İnanın ben de öyle düşünüyorum.

أنا الآن لا أخبركم بما أفكر به،

Şimdi size ne düşündüğümü değil,

لأن البيانات تظهر لي ما يجعلني أفكر

çünkü ortaya koyular veriler bana bunu düşündürtüyor

لا أستطيع أن أفكر في مثال مناسب.

Uygun bir örnek düşünemiyorum.

- أنا اعتدت أن أفكر أنه من مسؤليتي أن أساعد توم.
- أنا اعتدت أن أفكر أنه من واجبي أن أساعد توم.

Tom'a yardım etmenin benim sorumluluğum olduğunu düşünürdüm.

وكنت أفكر في نفسي كم أنانيًا كان هذا التصرف.

Mother Theresa ödülüme veda ediyordum.

أترون، لقد كنت أفكر بالأمر لثمانية أعوام حتى الآن.

Sekiz yıldır bunun üzerine düşünüyorum.

‫يجب أن أفكر في طريقة لإخراجه.‬ ‫حسناً، ما رأيك؟‬

Onu buradan çıkartmanın bir yolunu bulmalıyım. Tamam, ne düşünüyorsunuz?

قضيت بعض الوقت أفكر في هذا الأمر وأبحث فيه،

Bu konu hakkında düşündüm, araştırmalarda bulundum,

أفكر في أمر من قبيل الدجاج الحر خارج الأقفاص.

aklıma gezen tavuk gibi şeyler geliyor.

‫بدأ الظلام يحل.‬ ‫يجب أن أفكر في التخييم بمكان ما.‬

Hava gittikçe kararıyor. Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

‫حسناً، بدأ الوقت يتأخر الآن،‬ ‫ينبغي أن أفكر في المأوى،‬

Pekâlâ, artık geç oluyor, sığınağı düşünmemiz gerek.

لكن فكر في الأمر من منظور-- أو، أنا أفكر من منطلق--

bunu şöyle düşünün, ben böyle düşünüyorum,

لكنني لم أعد أفكر بشأن قدرة المدارس على حل مثل هذه الأمور.

ama artık bu sorunu çözmede okulların yeterliklerini sorgulamıyorum.

ما يجعلني أفكر هو أنه عندما يتعلق الأمر بالفايكنج ، يمكنك قتلهم ، والتحدث

Beni düşündüren şey, Vikingler söz konusu olduğunda onları öldürebilirsin ve

‫عندما أفكر في الأفاعي الحارية‬ ‫فأتذكر الوقت الذي أمضيناه‬ ‫في مقاطعة "راتنيجيري" في "ماهارسترا".‬

Testere pullu engerekler, Maharashtra'nın Ratnagiri bölgesinde geçirdiğimiz zamanı aklıma getiriyor.

‫ولكن مثل هذه الأوقات تجعلني كذلك‬ ‫أفكر ما هي الأمور التي أستمد قوتي منها؟‬

Ama bilirsiniz, böyle zamanlarda gücümü nereden aldığımı da düşünürüm.

أفكر في التسوق في منزلي الآن ولا يمكنني العثور على سوق أذهب إليه. لأنها ليست آمنة.

Şu an ben evime alışveriş yapmayı düşünüyorum ve gidebilecek bir market bulamıyorum. Güvenli değil çünkü.