Translation of "علي" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "علي" in a sentence and their turkish translations:

- علي الذهاب الآن.
- يجب علي أن أذهب الآن.

Şimdi gitmek zorundayım.

العظيم، محمد علي

mükemmel Muhammed Ali'yi.

أراهم يضحكون علي.

Bana kahkahalarla güldüklerini görüyorum.

لا تتخلى علي.

- Benim yüzümü kara çıkarma.
- Beni hayal kırıklığına uğratma.

اعثر علي القطه

Kediyi bulun.

علي أن أحاول.

Denemek zorundayım.

علي مساعدة ماري.

Mary'ye yardım etmeliyim.

المفتاح علي الطاولة.

Anahtar masanın üzerinde.

إنها علي الطاولة.

- O masada.
- O masanın üzerinde.

تدفأت علي النار .

Kendisini ateşle ısıttı.

الفنجان علي الطاولة.

Fincan masanın üstünde.

لماذا كذبت علي؟

Neden bana yalan söyledin?

كذبت ماري علي.

Mary bana yalan söyledi.

علي أن أقفك.

Seni durdurmak zorundayım.

هل تضحك علي؟

Bana gülüyor musun?

- حضر علي إفطارا في منزل سامي.
- حضر علي إفطار عند سامي.
- تناول علي الإفطار عند سامي.
- تناول علي الإفطار في منزل سامي.

- Ali, Sami'nin düzenlediği bir iftara katıldı.
- Ali, Sami'nin ev sahipliği yaptığı bir iftar yemeğine katıldı.

بطلي الثائر، محمد علي

Muhammed Ali'den alıntı yaparak bitireyim,

كان علي أن أفهمها

eğitimin, onun ve annesinin geleceğini

كان علي مساعدة سارة.

Sara'ya yardım etmek zorundaydım.

كان علي مساعدة حلمها.

Hayallerine yardım etmek zorundaydım.

وكان علي أن أفكر،

Ve düşünmek zorundaydım,

علي شحن هاتفي الجوال.

Cep telefonumu şarj etmem gerekir.

كان علي أن أستقيل.

İstifa etmek zorunda kaldım.

علي التكلم مع أحد.

- Birisiyle konuşmak zorundayım.
- Birisiyle konuşmam gerekiyor.

علي أن أساعد أمي.

Anneme yardımcı olmalıyım.

يتوجب علي الذهاب الآن.

Şimdi gitmeliyim.

علي أن أرتاح لدقيقة.

- Bir süre dinlenmem gerekiyor.
- Bir süre dinlenmeliyim.

رجاءً لا تكذب علي.

Lütfen bana yalan söyleme.

مَن أنت لتحكم علي؟

Sen beni kime yargılatacaksın?

ذهب للمنزل علي رجله.

- Eve yürüyerek gitti.
- O, eve yayan gitti.
- O, eve yürüyerek gitti.

علي أن أرى جيم.

Jim'i görmek zorundayım.

لقد كذب علي فاضل.

Fadıl bana yalan söyledi.

قطع علي الخبز بيده.

Ali ekmeği eliyle böldü.

علي التفكير بما أريد قوله.

ona ne söylemek istediğimi düşünmek zorundayım.

وكان علي أن أساعدها لتحلم

Eğer ders çalışırsa

كان علي أن أعيدها للدراسة.

Onu okula geri götürdüm.

كان علي مساعدتها أن تؤمن.

İnancına yardım etmek zorundaydım.

وقلت: "ما الذي علي فعله؟"

ve dedim ki: "Ne yapmam gerek?"

وهذا ما يجب علي تقديمه

Sana bunu sunuyorum.

شعرت بالنفاق وهو يزحف علي.

içimi yiyip bitiren bu ikiyüzlülüğü daha çok hissettim.

كان علي سونال مع ابنه

Ali Sunal'da yanındaydı oğlu

كان علي أن أغادر أبكر.

Daha önce yola çıkmalıydım.

كان علي أن أكتب إنشاءا.

Ben bir deneme üzerinde çalışmak zorunda kaldım.

لا تقلق. يمكنك الإعتماد علي.

Merak etme. Bana güvenebilirsin.

يجب علي حضور هذه المحاضرة

Bu derse katılmak zorundayım.

كان علي أن أخبر أحدا.

Birisine anlatmak zorundaydım.

علي أن أجد أحدا لمساعدتي.

Bana yardım edecek birisini bulmam gerekiyor.

ساعثر علي مكان خاص بي

Kendime ait bir yer bulacağım.

هذا الكتاب سهل علي قراءته.

Bu kitap benim okumam için kolay.

يجب علي أن أساعد أمي.

- Anneme yardım etmek zorundayım.
- Anneme yardım etmem gerekiyor.

لا داعي لأن تقلق علي.

Benim hakkımda endişelenmenize gerek yok.

هذا الحزام ضيق جدا علي.

Bu kemer bana çok sıkı biçimde geliyor.

لم علي القيام بذلك بنفسي؟

Neden bunu tek başıma yapmak zorundayım?

من سيبكي علي عندما سأموت؟

Ben ölünce kim ağlayacak?

علي بالذهاب غدا في الصباح.

- Yarın sabah gitmeliyim.
- Yarın sabah gitmek zorundayım.

علي أن أغادر هذه المدينة.

Bu kasabadan dışarı çıkmak zorundayım.

- علي أن أبقى في السرير طوال اليوم.
- علي أن ألازم السرير طول اليوم.

Bütün gün yatakta kalmak zorundayım.

- هل يجب علي أن أبقى في المستشفى؟
- هل يتوجب علي البقاء في المستشفى؟

- Hastanede kalmak zorunda mıyım?
- Hastanede kalmama gerek var mı?

كي لا أدع الخوف يسيطر علي.

içimdeki tüm cesareti topladım.

كان علي الذهاب للأحياء الفقيرة بنفسي.

Mahallelere kendim gitmek zorunda kaldım.

وتوجب علي الجلوس وأن أخبر نفسي،

Oturup kendime şunları söyledim,

اسمه الحقيقي هو علي كمال سونال

asıl ismi Ali Kemal Sunal

وقدم محمد علي Birand عرضا لأن

ve Mehmet Ali Birand teklif götürmüştü çünkü

لذا علي أن أحب طبعا لا

peki sevmek zorunda mıyım? tabi kide hayır

قال أتباعنا المسمى علي سويتك البضائع

Ali Soytürk isimli takipçimiz ise mal demiş

لا يجب علي أن آتي هنا.

Buraya gelmemeliydim.

- إنهُ اظهرها علي.
- إنهُ بينها لي.

Onu bana gösterdi.

- الكتاب علي الطاولة.
- الكتاب على المكتب.

Kitap masanın üstündedir.

- لا تقلق عليّ.
- لا تقلق علي

Benim hakkımda endişe etmeyin.

علي أن أنهض على كل حال.

- Bir şekilde kalkmak zorundayım.
- Bir şekilde kalkmam gerekiyor.
- Her halükârda kalkmak zorundayım.

ربما علي أن أتصل بك لاحقا.

Daha sonra seni aramam gerekebilir.

يصعب علي أن أقرر أيها سأشتري.

Hangisini alacağıma karar vermeyi zor buluyorum.

يجب علي أن آتي يوم الإثنين

Pazartesi günü gelmek zorundayım.

كيف ستنطبق علي عبارة "اتبع شغفك"؟

tutkunun peşinden gitmek benim için nasıl geçerli olacaktı?

علي أن أخبر جمال بما سمعته.

Jamal'a ne duyduğumu söylemeliyim.

ماذا علي أن أفعله يا جمال؟

Ne yapmam gerekiyor, Jamal?

"هل سيأتي علي؟" "سيأتي غصباً عنه."

- "Ali gelecek mi?" "Sıkıysa gelmesin."
- "Ali gelecek mi?" "Eşek gibi gelecek."
- "Ali gelecek mi?" "Paşa paşa gelecek."
- "Ali gelecek mi?" "Tıpış tıpış gelecek."

- هل علي أن أجيب علی أسئلتك كلها؟
- هل يجب علي أن أجيب علی أسئلتك كلها؟

Bütün soruları yanıtlamak zorunda mıyım?

وبأنني سوف يتوجب علي أن أفعل شيئاً.

ve kesinlikle bir şeyler yapmam gerekecekti.

كمُصورة، يجب علي مراقبة نفسي في ذلك.

Bir fotoğrafçı olarak gerçekten kendimi bu konuda kontrol etmeliyim.

مجموعة من الصف السابع أقبلوا علي وقالوا،

Yedinci sınıfta okuyan bir grup yanıma gelip

عندما عرض علي التحدث في TEDx بورصا،

Bursa'da bir Tedx konuşması bana teklif edildiğinde,

مكتوب بها: أمر تكليف، علي أرمان شالايان،

Atama emri, Ali Armağan Çağlayan;

كان علي أن أتحول جنسيًا لفهم ذلك.

Bunu anlamak için cinsiyet değiştirmek zorunda kaldım.

لكن علي أن أظلَ أمشي في الطريق."

"sadece yürümeye devam etmeliyim."

كان علي أن أحجز في الفندق مسبقا.

Otelde daha önce yer ayırtmalıydın.

إنهُ وصل مع فتاة حسناء علي ذراعهُ.

O, kolunda güzel bir kızla geldi.

أيجب علي أن أقوم بذلك مرة أخرى؟

Ben onu tekrar yapmak zorunda mıyım?

ما كان يجب علي أن أثق بتوم

Tom'a güvenmemeliydim.

علي أن أكتب رسالة. هل لديك ورق؟

Mektup yazmam gerekiyor. Kağıdın var mı?

كان يجب علي أن أتوقف عند متجر ما

dükkana gitmen gerekirdi.

ولكن فجأة عبور المسارات مع محمد علي بيراند

fakat bir anda Mehmet Ali Birand ile yollarının kesişmesi

لست كبيرا بما يكفي لتحصل علي رخصة قيادة.

- Sürücü ehliyeti almak için yeterli yaşta değilsin.
- Sürücü ehliyeti almak için yaşınız yeterli değil.
- Sürücü belgesi almak için yaşın yeterli değil.

لولا مساعدتها لم اكن علي قيد الحياه الان

Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.

يصعب علي أن أعبر عن ما أريد بكلمات.

Demek istediğimi kelimelerle ifade etmeyi zor buluyorum.

قالت أنه ينبغي علي أن أعود للبيت مبكرا.

Kısa sürede eve gelmem gerektiğini söyledi.