Examples of using "ولكنها" in a sentence and their turkish translations:
ama zehir gibi.
tedbirli fakat sevecenlerdi
Öyle değil.
Ama gerçekten acı!
Ama çok çalıştı.
"yeşil bina"lara dönüşünde görüyoruz,
Zehirli değil, bir boa yılanı.
Ama biraz enerji.
ama ağlamıyordu,
Sıkı çalışarak gerçekleştirilir.
Onu uyardım ama o dinlemedi.
Ama en azından işe yarıyor.
Yine de benim en büyük fanımdı.
Dünya küçük ama güzel bir gezegendir.
ama işitsel etkiler kadar tehlikelidirler.
Tom Mary'yi seviyor ama Mary John'ı seviyor.
ama hemen ardından yaralanmış çocuğunu görüyor.
Başlangıçta ipekken yapay ipeğe dönüşüyor.
Özellikle inekleri severdik çünkü utangaç fakat meraklılardı,
Ama kesinlikle şu köşenin üzerinde daire çiziyorlar.
Sanırım burası için yeterli halatım var ama bu bir risk.
Bu küçük ama önemli gözleme dayanarak
Bu imparatorluk hala
ama arka arkaya kötü buluşmalar yaşamaya başladı.
Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek.
Demek istediğim bu asla olmayacak bir hikâyeydi ama yine de başardı.
Bu pek hoş kokmayacak ama serinlememe yardımcı olacaktır.
Ama nihayetinde devlet üniversitesine giderek
Fakat kuru ve sıcak havalarda sanki kilometrelerce sürerdi.
Ama ilaçlara zarar veren o değil. Bu muhtemelen bir maymunun işi.
Harika bir deneyimdi ama dört yıl oldu.
Bu çalışma akran denetiminden geçmemiş olsa da bildiğimiz diğer her şeyle tutarlı:
Çok enerji vermeyecektir ama elbet bir şey verecek. Bakın, ağacın kabuğundan bir parça alırsanız
İnsanlar köknar ağacının bir kısmının yenebildiğini bilmezler. Çok enerji vermeyecektir, ama elbet bir şey verecek.