Translation of "للعيش" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "للعيش" in a sentence and their turkish translations:

الغذاء ضروري للعيش.

Yiyecek yaşam için gereklidir.

أو أماكن صالحة للعيش.

ya da yaşanacak yerler.

هل بإمكانكم إيجاد طريقة للعيش؟

Yaşamak için bir yol bulabilir misin?

‫للعيش في واحة حضرية حدود.‬

Şehrin içindeki bir vahada yaşamanın kısıtları vardır.

اضطر للعيش فقيرا لسنوات عدة.

O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.

هذا مكان رائع للعيش فيه.

Yaşamak için güzel bir bölge.

انتقل سامي للعيش في القاهرة.

Sami, Kahire'ye taşındı.

دعى سامي ليلى للعيش معه.

Sami, Leyla'yı onunla yaşamaya davet etti.

للننتقل للعيش في مكان آخر.

Uzaklaşalım.

وهؤلاء الحائكون وجدوا طريقة أفضل للعيش.

Bu örücüler daha iyi yaşamanın bir yolunu bulmuşlar.

يجعلُ المدن أماكن أفضل للعيش فيها.

şehirleri daha iyi yaşanacak yerlere dönüştürür.

انتقلت ليلى للعيش في القاهرة مؤخّرا.

Leyla geçenlerde Kahire'ye taşındı.

انتقل سامي للعيش في مكان آخر.

Sami evden taşındı.

ترك عائلته و ذهب للعيش في تاهيتي.

O, ailesini terk etti ve Tahiti'de yaşamaya gitti.

فذهبت "بريا" ووالدتها للعيش في الشوارع بدون أكل.

Sokakta yaşamaya başladıklarında, hiç yiyecekleri yoktu.

‫إن نجيا حتى الربيع‬ ‫فسيكونان مستعدين للعيش وحدهما.‬

Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.

لم يعد لدي القوة الكافية للعيش بعد الآن.

Bu hayat için daha fazla enerjim yok.

ليس سَهلًا أن تعثر على مكانٍ جيدٍ للعيش.

Yaşayacak güzel bir yer bulmak kolay değil.

- انتقلت ليلى إلى المنزل.
- انتقلت ليلى للعيش هنا.

- Leyla içeri girdi.
- Leyla eve taşındı.

انتقل سامي للعيش في مصر في سنّ السّادسة.

Sami altı yaşında Mısır'a yerleşti.

لفترة، أرسلتني أمي للعيش في نيجيريا لوحدي مع جدتي.

Annem beni bir süre Nijerya'da yaşamam için anneannemin yanına gönderdi.

هناك أيضًا مستخدمي YouTube الذين جعلوا هذا وسيلة للعيش.

Bunu geçim yöntemi haline getirmiş youtuberlar da var

وهذا يبدو أنه يجعل الحياة ليس فقط قابلة للعيش،

Ve sadece hayatı daha yaşanır yapmak değil

- انتقل فاضل إلى القاهرة.
- انتقل فاضل للعيش في القاهرة.

Fadıl, Kahire'ye taşındı.

إن معرفة أنني قد لا أملك سوى بضعة أشهر للعيش،

Sadece birkaç ay ömrümün kaldığını öğrenmek,

- انتقلت ليلى إلى مكان آخر.
- ابتعدت ليلى.
- انتقلت ليلى للعيش في مكان آخر.

Leyla uzaklaştı.

لسوء الحظ ، تم تعيينه من اسطنبول إلى الأناضول ولا يكفي راتبه للعيش في اسطنبول.

anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef

‫حتى صوت خطوات النمل الأبيض.‬ ‫هذه الطريقة السرية للعيش تساعده أيضًا‬ ‫في الاختباء من المفترسات الأخرى.‬

Akkarınca ayaklarının tıkırtılarını bile. Bu gizli hayat tarzı başka yırtıcılardan saklanmasını da sağlar.

‫وبالطبع، فإن إنسان الغابة‬ ‫يسعى للعيش والبقاء على قيد الحياة‬ ‫في بيئة مُدمرة وقد يسعى ليدافع عن نفسه.‬

orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.