Examples of using "للعيش" in a sentence and their turkish translations:
Yiyecek yaşam için gereklidir.
ya da yaşanacak yerler.
Yaşamak için bir yol bulabilir misin?
Şehrin içindeki bir vahada yaşamanın kısıtları vardır.
O yıllarca sefil bir hayat sürdürmek zorunda kaldı.
Yaşamak için güzel bir bölge.
Sami, Kahire'ye taşındı.
Sami, Leyla'yı onunla yaşamaya davet etti.
Uzaklaşalım.
Bu örücüler daha iyi yaşamanın bir yolunu bulmuşlar.
şehirleri daha iyi yaşanacak yerlere dönüştürür.
Leyla geçenlerde Kahire'ye taşındı.
Sami evden taşındı.
O, ailesini terk etti ve Tahiti'de yaşamaya gitti.
Sokakta yaşamaya başladıklarında, hiç yiyecekleri yoktu.
Bahara sağ çıkarlarsa tek başlarına yaşamaya hazır olacaklar.
Bu hayat için daha fazla enerjim yok.
Yaşayacak güzel bir yer bulmak kolay değil.
- Leyla içeri girdi.
- Leyla eve taşındı.
Sami altı yaşında Mısır'a yerleşti.
Annem beni bir süre Nijerya'da yaşamam için anneannemin yanına gönderdi.
Bunu geçim yöntemi haline getirmiş youtuberlar da var
Ve sadece hayatı daha yaşanır yapmak değil
Fadıl, Kahire'ye taşındı.
Sadece birkaç ay ömrümün kaldığını öğrenmek,
Leyla uzaklaştı.
anadoludan İstanbul'a tayini çıkmış ve maaşı İstanbul'da yaşamak için yetmiyor malesef
Akkarınca ayaklarının tıkırtılarını bile. Bu gizli hayat tarzı başka yırtıcılardan saklanmasını da sağlar.
orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.