Translation of "سامي" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "سامي" in a sentence and their turkish translations:

- عاد سامي.
- رجع سامي.

Sami geri döndü.

- هرب سامي.
- فرّ سامي.

Sami kaçtı.

- ردّ سامي.
- أجاب سامي.

Sami yanıtladı.

- كان سامي يعلم.
- علم سامي بالأمر.

Sami biliyordu.

- أصابت ليلى سامي.
- ضربت ليلى سامي.

Leyla, Sami'yi vurdu.

- ذهب سامي بمفرده.
- ذهب سامي لوحده.

Sami yalnız gitti.

- سامي يحبّ وادليه.
- سامي يحبّ أبويه.

Sami anne ve babasını seviyor.

- يقلقني سامي.
- أنا قلق بشأن سامي.

Sami beni endişelendiriyor.

- بدى سامي مضطربا.
- بدا سامي مضطربا.

Sami hala telaşlı görünüyordu.

- سامي يتكلّم العربيّة.
- سامي يتحدث العربيه

Sami Arapça konuşur.

- أقلّت الشّرطة سامي.
- أخذت الشّرطة سامي.

Sami polis tarafından alındı.

- أُعجب سامي بليلى.
- أحبّ سامي ليلى.

Sami, Leyla'dan hoşlanıyordu.

- كان سامي يلعن.
- كان سامي يسبّ.

- Sami küfür etti.
- Sami lanet etti.

- كان سامي يموت.
- كان سامي يحتضر.

Sami ölüyordu.

- كان سامي مشوّشا.
- كان سامي مرتبكا.

Sami'nin kafası karışıktı.

- سامي غبيّ تماما.
- سامي غبيّ بالكامل.

- Sami tam bir aptal.
- Sami tam bir idiot.

- سامي اصطحباه والديه.
- سامي أقلّاه والديه.

Sami'nin ailesi onu aldı.

- لدى سامي أخت.
- سامي لديه أخة.

Sami'nin bir kız kardeşi var.

- واصل سامي الصّراخ.
- واصل سامي الصّياح.

Sami bağırmaya devam etti.

- سامي محقّق خاص.
- سامي متحرّ خاص.

Sami bir özel dedektiftir.

- بدأ سامي الأكل.
- بدأ سامي يأكل.

Sami yemek yemeye başladı.

سأنادي سامي.

- Sami'yi arayacağım.
- Sami'yi çağıracağım.

خرج سامي.

Sami dışarı çıktı.

سامي مسلم.

- Sami Müslüman.
- Sami Müslümandır.

قُتل سامي.

Sami öldürüldü.

غادر سامي.

Sami terk etti.

اشتكى سامي.

Sami şikayette bulundu.

نجى سامي.

Sami hayatta kaldı.

استيقظ سامي.

Sami uyandı.

تقاعد سامي.

Sami emekli oldu.

وافق سامي.

Sami kabul etti.

اختبأ سامي.

Sami saklandı.

اتّصل سامي.

Sami aradı.

سامي يطبخ.

Sami yemek yapıyor.

سامي أحمق.

- Sami bir aptaldır.
- Sami bir idiottur.

سيفوز سامي.

Sami kazanacak.

وصل سامي.

Sami vardı.

سيخبرك سامي.

Sami sana anlatacak.

انتظر سامي.

Sami bekledi.

سامي طبيب.

Sami bir doktordur.

سينجو سامي.

- Sami hayatta kalacak.
- Sami kurtulacak.

تبوّل سامي.

- Sami idrar yapıyordu.
- Sami çiş yapıyordu.

انتحر سامي.

Sami kendi hayatına son verdi.

اختفى سامي.

Sami ortadan kayboldu.

ظهر سامي.

Sami ortaya çıktı.

سامي يمشي.

Sami yürüyor.

عاد سامي.

Sami geri dönüyor.

مات سامي.

Sami öldü.

اغتسل سامي.

- Sami boy abdesti aldı.
- Sami gusül etti.

توضّأ سامي.

Sami abdest aldı.

أذّن سامي.

Sami ezan okudu.

رقص سامي.

Sami dans etti.

- تخلّت ليلى عن سامي.
- غادرت ليلى سامي.

Leyla, Sami'den ayrıldı.

- سينتقل سامي مجدّدا.
- سينتقل سامي مرّة أخرى.

- Sami yine hareket ediyor.
- Sami yine taşınıyor.

- سامي هو مدير العيادة.
- سامي مدير العيادة.

Sami, kliniğin yöneticisidir.

- ضاع حذاء سامي.
- كان حذاء سامي ضائعا.

Sami'nin ayakkabıları kayıptı.

- غادر سامي مصر.
- رحل سامي من مصر.

- Sami, Mısır'dan ayrıldı.
- Sami, Mısır'ı terk etti.

- انتظر سامي ليلى.
- كان سامي ينتظر ليلى.

Sami, Leyla için bekledi.

- لم يضحك سامي.
- لم يكن سامي يضحك.

Sami gülmedi.

- لم يكن سامي يحبّني.
- لم أنل إعجاب سامي.
- لم يكن سامي معجبا بي.

Sami benden hoşlanmadı.

- تبرّع سامي بأراضيه للمسجد.
- تصدّق سامي بأراضيه للمسجد.

Sami topraklarını camiye bağışladı.

- كان سامي يتعاطى المخدّرات.
- كان سامي يستهلك المخدّرات.

Sami uyuşturucu kullanıyordu.

- المفتاح عند سامي.
- سامي هو من يملك المفتاح.

- Sami'nin anahtarı var.
- Sami anahtara sahip.
- Anahtar Sami'de.

- انتقل سامي إلى هناك.
- انتقل سامي إلى هنا.

- Sami içeri girdi.
- Sami eve taşındı.

- سمع سامي ضجّة قويّة.
- سمع سامي ضجّة صاخبة.

Sami yüksek bir ses işitti.

- هدّد سامي حياة ليلى.
- هدّد سامي ليلى بالقتل.

Sami, Leyla'nın hayatını tehdit etti.

- كان سامي مرتبكا جدّا.
- كان سامي مشوّشا جدّا.

Sami çok şaşkındı.

- كان سامي خجولا للغاية.
- كان سامي خجولا جدّا.

Sami çok utangaçtı.

- سيكون سامي بخير.
- سيكون سامي على ما يرام.

Sami iyi olacak.

- لم يكن سامي مسلما.
- كان سامي غير مسلما.

- Sami Müslüman değildi.
- Sami gayrimüslimdi.

- كرّس سامي حياته لله.
- كرّس سامي حياته للرّب.

- Sami ömrünü Tanrı'ya adadı.
- Sami ömrünü Allah'a adadı.

- سامي في السّجن مدى الحياة.
- سامي يقضي حكما بالمؤبّد.
- سامي يقضي حكما بالسّجن المؤبّد.

Sami hayattan uzaktadır.

- لم يحدث سامي أيّة ضجّة.
- لم يصدر سامي أيّة ضجّة.
- لم يحدث سامي أيّ صوت.
- لم يصدر سامي أيّ صوت.

Sami hiç gürültü yapmadı.

سامي مسلم ملتزم.

- Sami dini bütün bir Müslüman.
- Sami mütedeyyin bir Müslüman.
- Sami dini vecibelerini yerine getiren bir Müslüman.

مات سامي فجأة.

Fadıl aniden öldü.

استمع سامي لليلى.

Sami, Leyla'yı dinledi.

أقفل سامي النّوافذ.

Sami pencereleri kilitledi.

مات سامي بحادثة.

Sami kazara öldü.

تعرّض سامي لحادث.

Sami bir kaza geçirdi.

ردّت ليلى سامي.

Leyla, Sami'yi reddetti.

خدّرت ليلى سامي.

Leyla, Sami'ye ilaç verdi.

حمت ليلى سامي.

Leyla, Sami'yi korudu.

هاجم سامي ليلى.

Sami, Leyla'ya saldırdı.

ضربت ليلى سامي.

Leyla, Sami'ye vurdu.

سامي ينتظر ليلى.

Sami, Leyla'yı bekliyor.

بدأ سامي يرقص.

Sami dans etmeye başladı.

تساقط شعر سامي.

Sami'nin saçları dökülüyor.

كان سامي يعتذر.

Sami özür diliyordu.

اعترف سامي بالذّنب.

Sami suçunu itiraf etti.

قال سامي لا.

Sami hayır dedi.

قتل سامي أمّه.

Sami kendi annesini öldürdü.

قُطِعَ رأس سامي.

Sami'nin başı çıkarıldı.

خدع سامي الجميع.

Sami herkesi kandırdı.

ليلى تذكر سامي.

Leyla, Sami'yi hatırlıyor.

وزّع سامي الأوراق.

Sami kartları dağıttı.

سينتقل سامي اليوم.

- Sami bugün hareket ediyor.
- Sami bugün taşınıyor.

سمع سامي طلقة.

Sami bir silah sesi duydu.