Examples of using "أماكن" in a sentence and their turkish translations:
ya da yaşanacak yerler.
İbadet için ortamlar inşa ettik.
eziyet ve ölüme gönderiyor.
benzer ritüeller, uygulamalar ve davranışlar oluşturduk.
yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.
şehirleri daha iyi yaşanacak yerlere dönüştürür.
Sadece birkaç özel yerde bulunur.
Yiyecek hazırlama merkezlerinde,
Farklı türlerin nerede barındığını
eski terk edilmiş kasabalara gireceğiz.
Sami'nin sağ kolu altı yerden kırıldı.
Seçkin askerler gizli yerlerde eğitilebilir.
bunun, modern iş yerinde ne kadar sık görüldüğünün farkındasınızdır.
gittik Türkiye'nin çeşitli yerlerinden 13 tane insan seçtik.
Buna benzer yerler korunabilirse... ...artmaya devam da edebilir.
kendinden daha eski olan önemli yerlerden önemli taşlar getirtildi
Bütün karmaşası, dayanışma ihtiyacıyla iş yerinin yakın zamanda
insanların nasıl iş yerlerine giderken mutsuzlaştığını,
Bazı insanlar Afrika'dan çıkıp daha soğuk daha karanlık yerlere gittiler
Ama küçük yaştan itibaren resime olan yeteneği onu başka yerelere taşıyacaktı
Çin'den daha açık ve özgür olması gereken toplumlarda
bunu yerde kesmek zorunda kaldım ve ülkelerin kötü görünmemesi için büyük bir çaba harcadım.