Examples of using "كاملة" in a sentence and their turkish translations:
Hepsinin gerçeğini.
tam bir fenomendi aslında
Tam bir daire çizmiş olduk.
''Okulu bitirmem gerek.'' diye gaza gelmiştim.
Sen bütün hikayeyi bilmiyorsun.
tamamen kötü bir fizyolojik tepkimeye yol açıyordu,
bedensel bir deneyim olmaktan çok varoluşsal bir deneyim.
onlara bir dizi yeni şey öğretmeye çalışacağız
şimdi dünya üzerindeki kara parçası bütündü
Tom bütün bir şişe şarabın tümünü tek başına içti.
mutlu ve özgür bir hayat yaşamak olduğunu görebilir misin?
Bir şovun bütün sezonlarını bir gecede izliyoruz.
Hâlâ açım, bu yüzden bir öğün yemeliyim.
gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.
geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,
Durum şu ki, bugünkü toplumda, bu hikâyelerin gerçek hâlleri genelde
Böylece dönüp dolaşıp hikayeden toplumsallığa geldik.
Fadıl, Leyla'ya tamamen güveniyordu.
Bilgisayar modelleriyle de gezegenleri çarpıştırabiliyorum,
Bazen bu hikâyeler anlatılmaz ya da yanlış bakış açısından anlatılır.