Examples of using "فحسب" in a sentence and their turkish translations:
- Sadece kalbini izle.
- Sadece yüreğinin sesini dinle.
- Yalnızca yüreğinin sesine kulak ver.
- Sadece kalbinin sesini dinle.
Sadece seni izleyeceğiz.
Sadece beni izle.
Sadece vermek.
Dün gibi aklımda...
Aradan bakmaya başladı.
- Sadece merak ediyorum.
- Sadece merak ettim.
Sadece bakıyorum.
- Yardım etmeye çalışıyorum.
- Yardım etmeyi deniyorum.
Ben sadece ona yardım etmek istiyorum.
Ya da... Şansımı denerim... Ve atlarım.
Onlar sadece meşgul.
bölge sadece hasta değil,
Sakinleşmen gerek.
Sadece nedenini açıklamak zorundayız.
Ben sadece birkaç gün kalıyor olacağım.
Sadece onu özledin.
Onun sadece yardıma ihtiyacı var.
Leyla sadece yüzmeye devam etti.
Sadece kapıyı açık bırakın.
Sami sadece seyrediyordu.
sadece durup bana baktılar.
sadece altı yaşındaydı.
Biraz sürtünme sağlayacak.
Ama bu daha birinci turdu.
Ama bu nektar sırf tatlı değil.
Fadıl az önce eve gitti.
Onlar uçan mekanik makinelerden çok daha fazlası.
Sadece erkek olmadığımı biliyordum.
Bu onların sadece örnek alabileceği değil,
Ancak ben buna hep devam ettim
Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.
- Sadece diyorum!
- Ben sadece söylüyorum!
bedensel bir deneyim olmaktan çok varoluşsal bir deneyim.
Ve birden o an geldi. Elimi birazcık uzattım.
Neden aynı fikirde olmamaya razı değiliz?
Sadece onunla birlikte daha fazla zamana ihtiyacım var.
Biz sadece dünyada daha önce görülmüş yerleri paylaşmıyoruz
Basit yaşamalıyız, böylece diğerleri de basit yaşayabilir.
ve halatı aldıktan sonra yola devam edeceğiz.
Yalan haber sadece gazetecilik için kötü değil.
Bu yalnızca finansal açı.
Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.
Uzun zamandır çok çalışıyordum. Artık yıpranmıştım.
Google'a göre bunun nedeni, Mercator'un şekil ve açıları korumadaki yeteneği,
Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,
Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.
Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.
O an, bu inanılmaz yaratığın gözlerine bakıyordum.
Bu dillerin hiçbirinde "güzel" yalnızca "güzel" demek değildir.
İyi de eder. Bir eş bulmak için 400 metre yol alması gerekebilir.
Işıyan tek şey mercanlar da değil. Resifte yaşayan her çeşit yaratık yapıyor bunu.
Hangisini seçerse seçsin, sadece Romalılar yaptıklarından öncesinde haberdar olmayacaktır,
Sami sadece arkasına yaslandı ve Leyla'yı dinlerken "aham" demeye devam etti.
Kollarımı denge için kullanıyorum. Ayaklarımı da halata dolayıp kendimi yukarı itiyorum.
Hatta bu ışığı avlanmakta da kullanıyor olabilirler. Belki de sadece gösterinin tadını çıkarıyorlardır.
Solumda garip bir şekil fark edip aşağı ilerlediğimi hatırlıyorum.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- Sadece bekleyebilirim.
- Ben sadece bekleyebilirim.
Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.