Translation of "أنه" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "أنه" in a sentence and their turkish translations:

- ظنوا أنه صادق.
- صدقوا أنه صادق.

Onlar onun dürüst olduğuna inanıyordu.

- لا أظن أنه آتٍ.
- لا أعتقد أنه سيأتي.
- لا أظن أنه قادم.

Onun gelmeyeceğini düşünüyorum.

- لا أظن أنه سيأتي.
- لا أعتقد أنه قادم.

Onun geleceğini sanmam.

واتضح أنه يحدث

Ama başıma geldi.

حسنا، الأمر أنه:

Ama şu var:

تبيّن أنه مَلَكة،

aslında bir hediye olduğu ortaya çıktı

وعلمت أنه المنشود.

ve aradığını bulduğunu anlamış.

اعتقدتُ أنه الحظ،

Şans olduğunu düşünmüştüm

يظن أنه معبد

tapınak olduğu tahmin ediliyor

يعتقد أنه سيفعل

Yapacağına inanıyor

يدعي أنه رسام.

O, bir ressam olduğunu iddia ediyor.

واضح أنه مذنب.

Onun suçlu olduğu açıktır.

رأيي أنه محق.

Onun haklı olduğu kanaatindeyim.

أعلم أنه يراقبني.

Onun beni izlediğini biliyorum.

أظن أنه سعيد.

Sanırım o mutlu.

علمت أنه سيقبل.

Kabul edeceğini biliyordum.

آمل أنه يعجبك.

Onu beğenmenizi ümit ederim.

أنه مالم يبدؤوا بالمحاربة، أقوى مما يتخيلون أنه ممكن،

şimdiye kadar düşünmedikleri bir güçle mücadele etmezsek

‫لا أظن أنه كان سيصيدني بمعنى‬ ‫أنه سيتناولني كوجبة خفيفة.‬

Bizi yakalayıp öğle yemeğinde yemek istediğini sanmıyorum.

كما أنه يعدهم للفشل.

Ama bu onları başarısızlık tuzağına da düşürür.

لذلك الذي حدث أنه

Hip-hop, suçlu olmanın

وأعتقد أنه يصعب الجزم

ve şundan emin olmak çok zor ki,

لما تظن أنه سيحدث .

ona göre hazırlanmaya başlarsın.

أعتقد أنه منذ عقدين،

Sanırım 20 yıl önce

فالسبب أنه كذلك فعلًا،

sebebi öyle olması.

ستعرفون أنه يمكن للعواطف

Göreceksiniz ki duygular,

إلا أنه، من المحتمل

Ancak şu ihtimali düşünelim ki

لكن يبدو أنه خطأ.

Görünen o ki bu doğru değil.

أعتقد أنه أينما نكون

Bana öyle geliyor ki nerede boy gösteriyorsak

أنه مزيج من الاجتهادوالخبرة،

Bu bir yargı ve önemsediğimiz şeylerin karışımı

أنه ما وراء الظاهر،

toprağı kazmaya başladıktan sonra

يقول أنه يجمع المال

para topladığını söylüyor

يظهر أنه أخبر كِذبةً.

O, bir yalan söylemiş gibi görünüyor.

لدي شعور أنه محق.

Onun haklı olduğuna dair bir hissim var.

يبدو أنه ليس موافقا.

Aynı fikirde değil gibi görünüyor.

أقنعته أنه كان مخطئا.

Onu hatalı olduğuna ikna ettim.

لا أظن أنه آتٍ.

Onun geleceğini sanmıyorum.

لا بد أنه يحبك.

O seni seviyor olmalı.

أنا مقتنع أنه بريء.

Onun masum olduğuna ikna oldum.

أنا أعلم أنه مشغول.

Ben onun meşgul olduğunu biliyorum.

كنت أعلم أنه أنت.

Sen olduğunu biliyordum.

لا أعتقد أنه سيأتي.

Onun geleceğini sanmıyorum.

لا أصدق أنه محام.

Onun bir avukat olduğuna inanmıyorum.

من المؤكد أنه ممكن.

Bu kesinlikle mümkün.

أعلم أنه كان مشغولاً.

Onun meşgul olduğunu biliyorum.

هل تعتقد أنه مات؟

Onun ölü olduğunu mu düşünüyorsun?

بمجرد أنه يصادف عيد ميلاد شخص٬ أو بمجرد أنه عيد الميلاد المجيد

Sırf birinin doğum günü veya sadece Noel diye

اعتقدت أنه كان مثل الزعنفة.

Yüzgeç gibiydi.

هو أنه يمكن إعادة بنائه

zamana ve çağa uymak ayak uydurmak için

ونعلم أنه في هذه الأيام،

Bugün biliyoruz ki

لا يجعلنا نشعر أنه كذلك،

Bize öyle gelmiyor

ربما ظنت أنه كان قبيحًا.

bir kediyi getirdiklerinde --

‫ترى أنه توجد عربة هناك.‬

Bakın, orada bir el arabası var.

‫هذا يعني أنه سيشتعل جيداً.‬

Bu iyi yanacağı anlamına geliyor.

الناس متأكدون أنه اختبار لشخصيتي،

İnsanlar, hastalığımın, kişiliğim için bir test

أنا أؤمن أنه في الظلام

İnanıyorum ki karanlığın içerisinde,

ما يعني أنه يظهر ويختفي.

Yani, gelir ve gider.

لكننا نعتقد أنه يمكن تحقيقه.

Ama başarılı olabileceğini düşünüyoruz.

أعتقد أنه بإمكاننا تغيير ذلك.

Bence bunu değiştirebiliriz.

أنه يمكن أن يكون محتوم

bunun kaçınılmaz ve değiştirilmesi imkansız

فقال الجيران " أنه لحظٌ عاثر "

Ve komşular 'İşte bu kötü talih.'

ولكن أَعتقد أنه يمكنكم ذلك.

ama ben yapabileceğinizi düşünüyorum.

رغم أنه في هذه الحالة،

kimsenin sizi izlemediği

وافترضت أنه لم يكن خيارهم.

ve bunun çocukların kendi tercihleri olmadığını varsaydım.

عوالم مسطحون يقولون أنه يدور

daire çizerek olduğunu söylüyor düz dünyacılar

حتى أنه اجتاز سيده المتدرب

Hatta çırağı ustasını geçtiği için

بينما نعتقد أنه ليس كثيرا

bizler o kadar da değil diye düşünürken

قالت أنه قد يكون صحيحا .

O, onun doğru olabileceğini söyledi.

يُعتقد أنه كان جنديا شجاعا.

Onun cesur bir asker olduğuna inanılır.

يقال أنه كان غنيا جدا.

Onun çok zengin olduğu söylenir.

يُقال أنه قد مات هنا.

Onun burada öldüğü söyleniliyor.

مؤكّدٌ أنه ساعدهم لمنفعة شخصية.

Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.

يبدوا لي أنه يعلم السر

Onun sırrı bildiğine dair izlenimim var.

من الواضح أنه على الحقّ

Onun haklı olduğu açıktır.

قال أنه اشترى سيارة مستخدمة.

O, ikinci el bir araba aldığını söyledi.

حصل ما قال أنه سيحصل.

- Olacağını söylediği şey oldu.
- Ne söylediyse oldu.

أظن أنه ذهب إلى كيوتو.

O, Kyotoya hareket etmiş olabilir.

لم أعلم أنه شَرِبَ كثيرًا.

Onun o kadar çok içtiğini bilmiyordum.

أظن أنه يمكنني أن أساعد.

Sanırım belki yardım edebilirim.

لا بد أنه من الجنوب.

O, Güneyli olmalı.

لا يبدو المكيف أنه يعمل.

Klima çalışıyor gibi görünmüyor.

أخبرني أنه يريد ترك الشركة.

Bana şirketten ayrılmak istediğini söyledi.

توم قال أنه يعرف ماري

- Tom Mary'yi bildiğini söyledi.
- Tom dedi ki, Mary'yi biliyormuş.

أنا أشك في أنه محام.

Onun bir avukat olup olmadığından şüpheliyim.

أخبرني أنه سيذهب إلى فينس.

Bana Venedik'e gideceğini söyledi.

وعدني جيم أنه لن يعود.

Jim tekrar gelmeyeceğine bana söz verdi.

أخبرني أنه ذاهب إلى أمريكا.

O, bana Amerika'ya gittiğini söyledi.

قالت له أنه كان محقا.

O, ona onun haklı olduğunu söyledi.

أعتقد أنه ثمة طرقة أخرى.

Başka yollar olduğuna inanıyorum.

أعتقد أنه لا خيار لي.

Belki bir seçeneğim yok.

أعتقد أنه على انتظار توم.

Sanırım Tom'u beklemem gerekir.

قال توم أنه تفاجئ حقا.

Tom gerçekten şaşırdığını söyledi.

لابد أنه كان مؤلماً للغاية

Bu son derece acı verici olmalı.

أذهلت حملة بايزيد السريعة المسيحيين، وبما أنه شعر أنه سيكون هنالك ردة فعل

Bayezid'in ani yürüyüşü Hıristiyanları şaşırttı, ancak aynı zamanda

ليس لدى سكيبيو خيار سوى التراجع بما أنه كان مدرك أنه في منطقة معادية

Scipio'nun geri çekilmekten başka çaresi yok, farkediyor ki düşman bölgesinin içerisinde sıkışmış.

ولكنني أؤمن أنه بقليلٍ من البراعة،

Biraz çabayla, hepimizin istediğimiz