Translation of "صعبة" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "صعبة" in a sentence and their turkish translations:

والحياة صعبة جداً.

ve hayat çok zor.

المسيرة صعبة للغاية

Yürüyüş oldukça zorluklarla dolu.

إنها قضايا صعبة

Zor konular onlar

أترى الفرنسية صعبة؟

Fransızcayı zor buluyor musun?

هذه مشكلة صعبة.

Bu karmaşık bir konu.

حياتي صعبة للغاية.

Hayatım çok zor.

هل العربيّة صعبة؟

Arapça zor mudur?

- أليست اللغة الإنجليزية صعبة؟
- الإنجليزية لغة صعبة ، أليس كذلك؟

- İngilizce zordur, değil mi?
- İngilizce zor, değil mi?

في البداية، تكون صعبة.

İlk başta zor.

كانت مهمة صعبة للغاية.

Çok zor bir işti.

العمل تحت ظروف صعبة،

O zor şartlarda çalışmak,

‫ستكون هذه المهمة صعبة.‬

Bu zor olacak işte.

هذه المشكلة صعبة الحل.

Sorun çözülemeyecek kadar zor.

كانت مشكلة صعبة الحل.

Çözmesi zor bir problemdi.

إنها صعبة في البداية.

Önce, zordur.

العبرية هي لغة صعبة.

- İbranice zor bir dildir.
- İbranca zor bir dildir.

العربية ليست لغة صعبة.

Arapça zor bir dil değil.

اللغة العربية ليست صعبة.

Arapça zor bir dil değil.

هذه الكلمة صعبة للنطق.

Bu sözcüğü telaffuz etmek zordur.

لدى الأطباء مشكلة صعبة.

Doktorların zor bir sorunu var.

المراعاة جدا صعبة بالنسبة للرجال.

Saygı göstermek erkekler için zordur.

لهذا السبب هي صعبة للغاية،

Bu kadar zor olmasının sebebi de budur.

كان أمام قطز مهمة صعبة

Qutuz'un ise karşısında zor bir görev vardı.

- هذه مشكلة صعبة.
- هذه معضلة.

O zor bir sorun.

الرياضيات مادة صعبة بالنسبة لي.

Matematik benim için zordur.

حيث سيصبح هذا الأمر معركة صعبة،

Bu zor bir savaş olacak

‫هذه مهمة صعبة،‬ ‫ولكن القرار لك.‬

Bu zor bir seçim ama karar sizin.

كلنا نحظى بفترات صعبة في الحياة.

Bazen hayatta kötü geçen dönemlerimiz olur.

وقد مررت بفترة صعبة سنة 2013.

Ben bu dönemi 2013 yılında yaşadım.

هل هي صعبة للغاية لكي تُكتب؟

Yazmak o kadar zor mu?

- لغتي معقدة للغاية.
- لغتي صعبة جدا.

Dilim çok karmaşık.

كان سامي يعيش حياة صعبة للغاية.

Sami çok zor bir hayat yaşıyordu.

‫هذه مسألة صعبة، ولكن الأمر راجع لك.‬

Bu zor bir karar, ama size bağlı.

كانت ظروفه صعبة وكئيبة إلا أنه نجا.

Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.

كانت الحياة صعبة، كان هناك صراع يومي.

hayat çok zordu, her geçen gün zorlaşan bir mücadeleydi.

غسل الملابس باليد عملية صعبة ومضيعة للوقت.

Çamaşırları elle yıkamak zor ve zaman alıcıdır.

إنها صعبة للغاية لجعلها جزءًا من قرارنا العقلاني.

Bunları akılcı kararlarımızın bir parçası yapmak oldukça zor.

هذا يعني أنه إن كنت رجلا ومررت بطفولة صعبة،

Yani bir erkeksen ve sorunlu bir çocukluk yaşamışsan,

ولكني لن أتحدث اليوم عن ما يجعل حياتي صعبة.

Ama bugün hayatımı zorlaştıran şeylerden konuşmak istemiyorum.

لا يزالون لا يعملون مخلوقات صعبة بعد كل شيء

yinede etmiyorlar çalışkan yaratıklar sonuçta

إن الحياة صعبة جدًا هنا، حتى في هذه الأيام

Yılın bu döneminde bile burada şartlar çok çetindir.

كانت حملة صعبة على دافوت ، الذي أصيب بالدوسنتاريا في القاهرة.

Kahire'de dizanteri geçiren Davout için zorlu bir kampanyaydı.

كتب أحدهم: "شخصية سولت صعبة ، وفوق كل شيء مغرورة" ، "إنه

"Soult'un karakteri zor ve her şeyden önce egoist" diye yazdı biri, "

كلمة سرّ جيّدة ينبغي أن تكون صعبة للحزر و سهلة للتّذكّر.

İyi bir parolanın tahmin edilmesi zor fakat hatırlanması kolay olmalıdır.

التكنولوجيا التي تساعد و تمكن هؤلاء الناس الذين يعانون من ظروف صعبة.

Hayatı herkes için eşit derecede zorlayıcı yapmak için

‫فالطريق الذي أمامنا ‬ ‫سيكون حافلاً بالعوائق الصعبة،‬ ‫التي تتطلّب اتخاذ قرارات صعبة.‬

ilerideki güzergâh da zor kararlar almayı gerektiren engellerle dolu olacak demektir.

ضرب الكرة بعيدًا يعني أن لاعبي الغولف يمكنهم تحريك الكرة فوق العقبات المصممة لجعل اللعبة صعبة.

Topa çok fazla vurmak, golfçülerin oyunu zorlaştırmak için tasarlanmış engellerin üzerinden topu uçurabileceği anlamına gelir.