Translation of "حياتي" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "حياتي" in a sentence and their turkish translations:

فعشت حياتي.

ben de öylece yaşayıp gittim.

انت حياتي.

- Hayatımsın.
- Sen benim hayatımsın.

- حياتي كانت في خطر.
- كانت حياتي في خطر.

Hayatım tehlikedeydi.

أريد تغيير حياتي

Hayatımı değiştirmek istiyorum.

أنت حب حياتي.

Sen yaşamımın büyük aşkısın.

لقد انتهت حياتي.

Hayatım bitti.

كانت حياتي فوضى.

Hayatım berbattı.

حياتي صعبة للغاية.

Hayatım çok zor.

أنقذت ليلى حياتي.

Leyla hayatımı kurtardı.

- لا يمكنك التحكم في حياتي.
- لا يمكنك التدخل في حياتي.

Sen benim hayatımı yönetemezsin.

خلال فترة حياتي القصيرة.

beni yüreklendirmeleridir.

وصُدمت صدمة حياتي المهنية.

ve kariyerimin şokunu yaşadım.

حاولت تلخيص حياتي باختصار

hayatımı kısaca özetlemeye çalıştım

غيرت نمط حياتي اليومي.

Günlük rutinimi değiştirdim.

تغيّرت حياتي بشكل هام.

Hayatım oldukça çok değişti.

لكنني جنيت ثماره لبقية حياتي.

Ama hayatımın geri kalanında birçok faydasını gördüm.

وذلك أهم جانب في حياتي.

ve bu hayatımın en önemli parçası.

إذا سألتموني عن حياتي كمغتربة،

Gurbetteki hayatımı soracak olursanız

أخذت أحد أهم خطوات حياتي.

yaşamımın en önemli araba yolculuğunu yaptım.

هي ما شكّل حياتي العملية.

hayatımın işini şekillendirdi.

لأواصل الفصل التالي من حياتي.

hayatımda yeni bir sayfa açmıştım.

ربما كانت أفضل أيام حياتي

hayatımın en güzel günleriydi muhtemelen

أخرج من حياتي! أنا أمقتك!

Yaşamımdan çık. Senden iğreniyorum.

لم أمرض يوما في حياتي.

Hayatımda asla bir gün hasta olmadım.

وهذا جعل حياتي أفضل بكثير.

ve bu hayatımı daha iyi bir hâle getirdi.

إنّ هذا الدّواء يدمّر حياتي.

Bu ilaç hayatımı mahvediyor.

أنت الآن جزء من حياتي.

Sen şu an benim hayatımdan bir parçasın.

هو " أنني أريد أن أغير حياتي ،

"Hayatımı değiştirmek istiyorum

ربما كانت حياتي ثنائي الشرف كهذا

Böyle bir, iki uçlu hayatım oldu galiba

‫أنا سعيد بأنني ائتمنته على حياتي.‬

Hayatımı buna bağladığım için mutluyum.

وقد جعلت جزءًا من مهمة حياتي

Ben de Afrika'daki cadı suçlamalarını ve zulmü sona erdirmeyi

حياتي مع "بيبي" كانت مؤثّرة للغاية

Pepe ile yaşadığım hayat çok önemliydi

وهكذا بدأت الأحداث التي غيرت حياتي.

ve hayatımı değiştiren olaylar öyle başladı.

لم أسمع في حياتي بهذا البتة.

Asla hayatımda böyle bir şey duymadım.

هذه أكبر قطة رأيتها في حياتي.

Bu şimdiye kadar gördüğüm en büyük kedi.

هذا أسوأ فلم شاهدته في حياتي.

Bu şimdiye kadar seyrettiğim en kötü film.

مالذي سأفعله فيما تبقّى من حياتي؟

Hayatımın geri kalanında ne yapacağım?

أودّ أن أمضي بقيّة حياتي معك.

Hayatımın kalanını seninle geçirmek istiyorum.

لقد أنقذ ذاك الرجل الشجاع حياتي.

Oradaki cesur adam, hayatımı kurtardı.

لقد أنقذ هذا الرّجل الرّائع حياتي.

Bu harika adam hayatımı kurtardı.

مصطلح أستخدمه بشكل غريب في حياتي اليومية.

O kadar garip bir tabir ki artık günlük olarak kullanıyorum.

قالت " لقد كان أسوأ موعد في حياتي

" Bu hayatımın en berbat buluşmasıydı"

حياتي لم تصبح أحسن من تلقاء نفسه.

Benim hayatım kendiliğinden düzelmedi.

لم أكن طوال حياتي على كرسي متحرك.

Hep tekerlekli sandalye kullanmadım.

لذا عندما قررت أن أعيش حياتي ككلبٍ.

İşte o anda, hayatımı bir köpek gibi yaşama kararı aldım.

خلال سنوات حياتي التي تقارب 80 سنة.

hayatı sevmenin en muhteşem yolu bu.

لأحقق حلم حياتي بالحصول على شهادة الدكتوراة.

Böylece ömrüm boyunca hayalim olan doktora derecemi alabilecektim.

وقد بدأ بوقت مبكر من حياتي المهنية.

Kariyerimin ilk zamanlarında başladı.

وكان هدف حياتي هو المنافسة مرة أخرى،

Benim için hayatın anlamı devamlı mücadele etmekti,

فهو يفعل شيئًا مفيدًا جدًا في حياتي

hayatımda çok faydalı bir iş yapıyor,

لا سمح 7 دقائق سرقة من حياتي

Hayatımdan çaldığın 7 dakika haram olsun

هذا هو أفضل كتاب قرأته في حياتي.

O şimdiye kadar okuduğum en iyi kitap.

أنت هو أجمل رجل رأيته في حياتي.

Sen şimdiye kadar gördüğüm en yakışıklı adamsın.

هذا هو أطول إنسان رأيته في حياتي.

Bu, gördüğüm en uzun adamdır.

لكنني عدت ٬ مازلت هنا ٬ و أعيش حياتي

Fakat geri döndüm, hala buradayım ve hayatımı yaşıyorum.

رجالٌ مشابهون للذين طاردوني في معظم سنين حياتي.

Hayatımın çoğunda beni rahatsız eden adamlara benzeyen,

وفي لحظة تغيرت حياتي للمرة الثانية خلال عامين.

ve bir anda hayatım iki yıl içinde ikinci kez değişti.

اليوم وعلى الرغم من هذه التجربة في حياتي،

Bugün olsa bu deneyimimle hayatta hiç kimseye bir şey yazıp

الان في حياتي أفضل مساعدة تلقيتها على الإطلاق

Hayatımda aldığım en iyi yardım;

بأنني لم أشارك هذا الجزء الهام من حياتي.

bende hata yaptım hissi uyandırdı.

وكنتُ أسعى لمعرفةِ ما أريدُ فعلهُ في حياتي.

Ne olacağımı belirlemeye çalışıyordum.

تلك الحدود التي قضيتُ كل حياتي وأنا أنكرها

Hayatım boyunca inkâr ettiğim

قد يكون هذا ألذ عصير شربته في حياتي.

Bu kesinlikle yaşamımda içtiğim en lezzetli meyve suyu.

فكرة أن الموسيقى ربما لم تعد جزءًا من حياتي

müziğin artık hayatımın bir parçası olmayacağı fikri

دعوني أعطي مثالاً من حياتي حول الانفتاح على الابتكارات.

Mesela kendi hayatımdan örnek vereyim yeniliklere açık olmakla ilgili.

ولكني لن أتحدث اليوم عن ما يجعل حياتي صعبة.

Ama bugün hayatımı zorlaştıran şeylerden konuşmak istemiyorum.

لقد كان هذا السؤال الجوهري محورياً في حياتي العملية.

Bu önemli soru hayatım boyunca işimin merkezi oldu.

ولكن بالتأكيد تم إثراء حياتي من قبل أشخاص آخرين.

ama hayatın kesinlikle diğer insanlar tarafından zenginleşti.

اهتمامي مُنصَبٌّ على المستقبل لأني سأقضي باقي حياتي هناك.

Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

- لا أريد أن أراك بعد اليوم.
- اخرج من حياتي.

Hayatımdan defol git.

لكنها كانت المرة الأولى التي أتحدث فيها الفرنسية في حياتي.

fakat bu hayatımda Fransızca konuştuğum ilk andı.

كما شعرت أني خارجة عن السيطرة بكل جوانب حياتي الأخرى

hayatımın diğer alanlarını kontrolüm dışında görüyordum.

كنت في السابعة عشر من عمري عندما اخترت حياتي المهنية.

Kariyerimi seçtiğimde 17 yaşındaydım.

قال أحد الأصدقاء " أنها أكثر طفل منتبه رأيته في حياتي "

Bir arkadaşım 'Şu ana dek gördüğüm farkındalığı en yüksek bebek' dedi.

وغيرت هذه الدورة حياتي، وربما أصبحت هي الدورة الأكثر فائدة.

ve o eğitim benim hayatımı değiştiren, belki de en faydalı eğitim olmuştu.

أو سأقوم بعمل لم أكن أعرفه أبداً في حياتي وسأكون مُعِداً.

ya da hayatımda hiç bilmediğim bir işi yapacağım ve televizyoncu olacağım.

بعد سنوات قليلة تمكنت من الحصول على بعض السيطرة في حياتي

Birkaç yıl sonra, hayatımda bazı şeyleri kontrole almayı başardım.

بحلول ذلك الوقت، في أفضل الحالات، لن أكون حتى عشت نصف حياتي.

O zamana kadar, en iyi senaryoda, ömrümün yarısı bile geçmemiş olacak.

لم يسبق لي أن رأيت مثل هذا الجهاز الجنسي السيئ في حياتي

ben hayatımda bu kadar kötü bir cinsel organ görmedim

قال ديما: "أقصد... حياتي، المهم هذه 3,000,000 روبلًا بلّاروسيًّا في هذه الحقيبة".

"Yani hayatım..." dedi Dima, "Bu çantada zaten 3 milyon Belarus Rublesi var."

إذا شرحنا ذلك بمثال ، أعتقد أننا سنفهمه بشكل أفضل. هناك الآن في حياتي.

Örnekle anlatırsak sanırım daha iyi anlayacağız. Benim hayatım boyunca şimdiler var.

- كان ذلك أجمل يوم في حياتي.
- كان ذلك أفضل يوم من أيام عمري.

- O, hayatımdaki en iyi gündü.
- Bu hayatımın en güzel günüydü.

لقد تركت آمالي تنكسر في جزء كبير من حياتي، لكن في كل مرة كنت

Hayatımın o kadar büyük bir bölümünde umutlarımın kırılmasına izin verdim ki,

‫إذ يمكنها تجاوز هذه المشكلة العويصة.‬ ‫وشعرت أنني تجاوزت المشاكل‬ ‫التي واجهتها في حياتي.‬

Bu inanılmaz zorluğu aşmıştı. Ve ben de hayatımda yaşadığım zorlukları aştığımı hissettim.

لم أكن متاكدًا إلى أين يمضي بي هذا الطريق أو إلي أين تمضي بي حياتي.

bu yolun veya hayatın beni nereye götüreceğinden emin değildim.