Translation of "دائمًا" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "دائمًا" in a sentence and their turkish translations:

لقد قمت دائمًا بتغيير الوظائف، دائمًا غيرت المجال.

hep iş değiştirdim, hep alan değiştirdim.

كانت هكذا دائمًا.

bu hep böyle oldu.

سيعودون إليك دائمًا.

Her zaman sana geri dönecekler.

هل تراه دائمًا؟

Onu sık sık görüyor musun?

الحب دائمًا جديرٌ بذلك.

Sevgi için her zaman değer.

فإن العاطفة تفوز دائمًا.

hislerin baskın çıktığını söylüyor.

تجدد الطبيعة نفسها دائمًا

Doğa her zaman kendini yeniliyor

هكذا كانت الأمور دائمًا.

Bu her zaman bu şekilde olmuştur.

وهي شيء بعيد عنها دائمًا.

her zaman uzakta bir şey.

وهكذا كانت تسير الأمور دائمًا.

ve bu, her zaman böyleydi.

كنت دائمًا أعلم بأني مميزة،

Her zaman ayrıcalıklı olduğumu biliyordum.

كان التحدي دائمًا هوَ هوَ:

ولكنها كانت دائمًا أكبر معجباتي.

Yine de benim en büyük fanımdı.

نحن نعرفه دائمًا كرجل مبتسم

biz onu hep gülen adam olarak tanıdık

يوجد دائمًا مهندس من حولك

Sizin de çevrenizde mutlaka bir mühendis vardır

شخصيًّا دائمًا ما أقوم بذلك.

Bunu kendime her zaman yapıyorum.

لكن رياح الحظ موجودة دائمًا،

Ancak şansın rüzgarları daima oradadır,

أحببتُ دائمًا الشخصيّاتِ الغامِضَةَ أكثر.

Her zaman gizemli karakterleri daha çok sevdim.

إنه أنت من سأحب دائمًا.

Her zaman seveceğim sensin.

أصاب بالبرد دائمًا في الشتاء.

- Kışın ben her zaman grip oluyorum.
- Kışın her zaman nezleye yakalanırım.

دائمًا ما تفكّر ماري بالآخرين.

Mary her zaman başkalarını düşünür.

كنت دائمًا هناك محتجة لهؤلاء المختصين،

Hep yanındaydım ve oradaki profesyonellerden şunu rica ettim:

كشركة، لدينا دائمًا خط احتياطي مزدوج،

Şirket olarak hem yatırımcılara kâr sağlayarak

ماذا يعني، أن الكون يسبقني دائمًا؟

Evrenin her zaman önümde olacağını söylerken ne demeye çalıştın?”

لكن تستدعي النظرة الأولى دائمًا لحظة،

Fakat ilk bakış her zaman ikinci bir bakışı gerektirir.

سيتفاعل الناس ويفعلون ما يفعلونه دائمًا.

İnsanlar tepki gösterecekler ve istediklerini yapacaklar.

ولكن ما حدث كان دائمًا علنيًا

ama olan hep halka oluyordu

الزواج الأحادي يحدث دائمًا في ثقافتنا

Tek eşlilik bizim kültürümüzde her zaman yer edindi

الاستثمار دائمًا في أموال شخص آخر

hep başkasının parasıyla hep bir yatırımlar yapıyor

يستطيع الواحد أن يجد الوقتَ دائمًا.

İnsan her zaman vakit bulabilir.

سئمت من سماع نفس الموشّح دائمًا.

Ben her zaman aynı şeyi duymaktan bıktım.

نحن نعيش في هذا المجتمع المتاح دائمًا

Sürekli online olduğumuz bir toplumda yaşıyoruz

ولكن الأكثر صخبًا ليس دائمًا الأكثر خطورة.

Ama en gürültülü olan her zaman en kırmızı olan değildir.

ولكن لم يكن هذا هو الحال دائمًا،

Ama durum, her zaman böyle değildi

يمكنك دائمًا خداع نفسك برؤية التراجعات فقط

Günümüzün kanayan yaralarını

مع فكرة أننا سنولد دائمًا من الغرب

biz hep batıdan doğacak düşüncesiyle

هناك دائمًا خلاف بين ليوناردو ومايكل أنجلو

Leonardo ile Michelangelo arasında hep bir sürtüşme var

دائمًا معلومات محدثة حول موقع وقوة قواته ...

her zaman kendi kuvvetlerinin yeri ve gücü hakkında güncel bilgilere sahip olmasını sağladı ...

يجد نفسه دائمًا مستثمرًا في جميع أعماله.

daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor

وكانت دائمًا ما يبث الروح في أي جلسة،

ve hep toplantıların canlılık kaynağıydı.

أتساءل عما إذا كان سيبقى على حاله دائمًا

hep mi aynı kalacak acaba

هذا هو النوع الذي هو دائمًا موضوع أفلامنا.

bizim hep filmlerimize konu olan da bu türlerdir

"كابكوم" ، وهو منصب يشغله دائمًا زميل رائد فضاء.

, her zaman bir astronot arkadaşının doldurduğu bir pozisyon

يجد دائمًا طريقه لجعل الجواب يناسب وجهة نظره.

her zaman başarabilen bir arkadaşı vardır.

أفاعي الكوبرا تكون دائمًا متيقظة إلى أبعد الحدود.

Kobralar her zaman çok tetiktedirler.

إلا أن نظامنا التعليمي يشغل الفص الأيسر دائمًا.

Ama bizim eğitim sistemimiz devamlı solu çalıştırıyor.

لكنني تعلمت أيضًا أن الأمر لا يكون هكذا دائمًا.

Fakat bunun her zaman böyle olmadığını da öğrendim.

الفيروس ليس دائمًا شيئًا يتم إنتاجه في بيئة معملية.

virüs her zaman laboratuvar ortamında üretilecek bir şey de değildir.

نمرّ دائمًا بجانب مكتب البريد في طريقنا إلى العمل.

Biz her zaman işe giderken postaneye yakın yürürüz.

‫لدى جلديات القوائم أعين كبيرة...‬ ‫تفتش دائمًا عن مصادر الخطر.‬

Kolugoların kocaman gözleri vardır. Sürekli tehlike kollarlar.

ولكن حتى ذلك اليوم ، كانت هذه الجائزة تمنح دائمًا للشباب.

fakat o güne kadar bu ödül daim bu ödül jönlere veriliyordu

نقول دائمًا إن روسيا صنعتها إسرائيل ، وروسيا صنعتها أمريكا والصين

Amerika'nın yaptığı İsrail'in yaptığı Rusya'nın Çin'in birilerinin yaptığı proje diyoruz hep

تساءلتُ دائمًا عمّا سيكون الأمر عليه لو كان عندي إخوة.

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.

بمعنى آخر، في كل قصة يوجد دائمًا أبطال ويوجد أيضًا الأشرار.

Kısacası, her hikâyede kahramanlar ve kötüler vardır.

سوف أصنع مسجدًا مرة أخرى ، ويجب دائمًا إجراء مناقشات مثل المسجد

tekrar cami yapacağım, cami olmalı gibi tartışmalar hep yapıldı

يُسأل دائمًا ما إذا كان القمر قد زار بالفعل أم لا.

Ay'a gerçekten gidilip gidilmediği hep sorgulanmakta

"أما أنت يا سولت ، فأنا أقول فقط - تصرف كما تفعل دائمًا."

"Sana gelince, Soult, sadece - her zaman yaptığın gibi davran" dedi .

وعدوانيًا ورائعًا كما كان دائمًا. في Saalfeld ، خاض أول قتال رئيسي في الحرب ،

gibi aktif, saldırgan ve zekiydi. Saalfeld'de, Prens Louis Ferdinand'ın komuta ettiği bir Prusya tümenini bozguna uğratarak

مع تقدم الجيش الكبير في عمق روسيا ، كان Ney دائمًا على مقربة من

Grande Armée, Rusya'nın derinliklerine doğru ilerlerken, Ney her zaman aksiyona yakındı

من خلال معرفة أننا بحاجة إلى طاقة عالية ، نعلم أن الناس يقولون دائمًا مهينًا.

bize yüksek enerji lazım diyerek insanlara sürekli aşağılayıcı laflarda bulunduğunu biliyoruz

في أبريل ، كان ناي - الذي كان صريحًا كما كان دائمًا - من بين أول من واجه نابليون بواقع

Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun

عمل كل إنسان، سواءً كان الأدب أو الموسيقى أو الصور أو العِمَارة أو أي شيء آخر، هو دائمًا صورة لنفسه.

Her erkeğin işi, ister edebi ya da müzik ya da bir resim ya da mimari ya da başka bir şey olsun, her zaman kendisinin bir portresidir.