Translation of "فإن" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "فإن" in a sentence and their turkish translations:

فإن لم نفعل، فإن حرية التفكير،

Aksi takdirde düşünce özgürlüğümüz,

فإن العاطفة تفوز دائمًا.

hislerin baskın çıktığını söylüyor.

فإن العلاج قد يكون مميتاً.

tedavi ölümcül olabilir.

فإن الإمداد في تدهور متواصل.

arz sabit olarak düşüşte.

وكما ترون فإن آباء التشريح

İşte, anatominin babaları --

فإن الجنس يتعلّق بعلاقتنا بالمشاعر.

cinsellik, hislerimizle olan ilişkimizle alakalıdır.

فإن احتمالية إيجاد المنزل المثالي...

en iyi mekânı bulma olasılığınız

فإن بإمكانها التعرف على الطعام

yiyeceği tanıyarak

وأخيراً، فإن السوق الصيني هائل.

Ve son olarak Çin pazara devasa.

‫رغم ذلك، فإن المذبحة مستمرة.‬

Yine de katliam devam ediyor.

فإن كانت السلطة بيد الأغلبية،

Çünkü çoğunluk tarafından seçiliyorsan

فإن بإمكاننا إيقاف انتشار الورم.

tümörün yayılmasını da durdurabileceğimiz yönündedir.

والآن، فإن النصيحة التقليدية تكون كالآتي:

Şimdi, bu durumda geleneksel tavsiye şu şekilde:

فإن ذلك يؤثر على تعلمهم وتطورهم.

bu onların öğrenmelerini ve gelişimlerini etkiliyor.

لذا، فإن الرسالة السريعة هنا هي:

Yani burada çıkarılması gereken mesaj şu:

لذا، فإن الرسالة السريعة هنا هي

Yani buradan çıkarılması gereken mesaj:

لذا، فإن الرسالة السريعة هنا هي،

Yani, burada çıkarılması gereken mesaj:

فإن لم تقم بأيٍّ من الأمرين

Bu arada eğer ikisini de yapmazsanız

فإن قوانين الاقتصاد هي قوانين اختيارية.

ekonomi kanunları bir seçimdir.

ومع ذلك فإن خبرته ستموت معه

Yine de deneyimi onunla beraber ölecek

‫فإن يدي تتورم ويعود الألم مجدداً.‬

elim şişer ve acı geri dönerdi.

فإن المعايير غير المعلنة تغدو مُشْكلةً،

dile getirilmeyen kurallar sorun doğurur.

‫عندما تتفتح الأزهار، فإن رائحتها العطرة ‬

Çiçekler açınca, tatlı kokuları...

كجرّاحة، فإن هذه القضية العالمية تزعجني.

Bir cerrah olarak bu beni çok rahatsız eden

لذا فإن اسم مؤسسها ليس Android

Yani kurucusunun adı Android değil

ولذلك فإن لدى المدمنين على المواد الأفيونية

Ve dolayısıyla, opiyat bağımlısı olan kişiler

فإن التفسير الذي ستحصلون عليه هو كالتالي:

bulacağınız açıklama şöyle olurdu:

ولذلك فإن هدفي الثاني على هذا المسرح

Yani buradaki ikinci amacım

في أعقاب ذلك، فإن ضبط العلامات التجارية

Ardından, markalaşma disiplini

إذن فإن الأنانية هي سبب ثرائنا ورفاهيتنا.

o zaman bencilliğimiz, refahımızın sebebi.

وبالطبع، فإن الارتباط لا يدل على السبب.

ve tabii ilişkilendirmeler nedene kanıt teşkil etmiyor.

ومن وجهة نظرها، فإن روحها ستستأنفه أيضاً.

onun duygusu, onun ruhu ona çok hitap edecek.

فإن بوسع ضربات القلب أن تفطر قلبك.

ilk dürtünüz kalbinizi korumak olabilir.

فإن ذلك سيقطع شوطًا طويلًا لبناء الثقة.

güven ortamından bahsedebilirdik.

ولهذا ، فإن هذين البلدين هذين العملاقين الأقوياء.

Bunun için, bu iki güçlü dev ülkenin

فإن ذلك يعتبر بمثابة تحدّي لنغيّر أنفسنا.

kendimizi değişmeğe mecbur olduğumuzu göstermek için kullanıyor.

ولهذا فإن أداتي المفضلة كفنان هو التجريد.

Bu yüzden de ressam olarak favori tekniğim soyutlama.

ومع ذلك، فإن أمريكا مدمنة على السجون.

Yine de Amerika hapsetme bağımlısı.

وإلا فإن ستصبح رائحتكم مثل فيكي اللزجة".

yoksa Yapışkan Vicky gibi kokarsınız.''

ما لم توافق زوجاتهم ، فإن قراراتهم باطلة

Eşleri onaylamadığı sürece kararları geçersiz sayılıyor

لذا فإن أفضل جهاز كمبيوتر في السوق

Yani piyasadaki en iyi bilgisayar

إذا نظرنا إليها ، فإن وضعنا الحالي أفضل.

E ona bakarsak şu anki bizim durumumuz daha iyi

لذا فإن وقت الجميع يعمل بشكل مختلف

Yani herkesin zamanı farklı işliyor

لذا فإن جوجل يُدار بواسطة جهاز كمبيوتر.

Yani Google, bir bilgisayar tarafından yönetiliyor.

فإن العمل يقف في طريق علاقتك بأصدقائك وأحبائك.

iş, arkadaşlarınızla ve sevdiklerinizle aranıza girer.

لا أعلم، بالنسبة لي فإن الوضع مقلق للغاية.

Bilemiyorum, bence oldukça rahatsız edici bir durum.

لحسن الحظ فإن بعض مجتمعاتنا تقوم بعمل ذلك.

Şanslıyız ki bazı topluluklar tam da bunu yapıyor.

وبدون شك، فإن هذه الدراسة ومثيلاتها هي صغيرة،

Şüphesiz bu ve benzer çalışmalar küçük

فمن هذه اللحظة، فإن الأمر قد يزداد سوءًا.

Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.

فإن ثلثي الناس في الولايات المتحدة أجابوا: "إطلاقاً."

Birleşik Devletler genelindeki insanların üçte ikisinin cevabı "Hayır" oldu.

فإن أكثر من ثلاثة أرباع الناس يقولون لا.

İnsanların dörtte üçü "Hayır" dedi.

وللأسف، فإن السعرات الحرارية التي استهلكتها الفقمات الأم

Ne yazık ki anne foklar tarafından bu ekstra mesafeye

وبالتالي، فإن الطبيب الجيد قد يقول لا أحيانًا،

O yüzden iyi bir doktor bazen hayır der

فإن لديك شيء مشتركا مع الكثيرين حول العالم.

o hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

‫فإن الناس تزحف بثبات‬ ‫إلى مساحات الحياة البرية،‬

insanlar artık adım adım vahşi alanlara girmeye başladı.

فإن عوامل التعاون والإبداع والابتكار تزدهر في المنظمة.

yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.

ومع ذلك ، فإن العباءة واحدة من الملابس الشائعة

Yine de ortak kıyafetlerden bir tanesi ise ferace

إذا كان هناك طريقة ، فإن الجواب على السؤال

bir yöntem var mı sorusunun cevabı ise

إنه ملكنا. نحن ندفع. لذا فإن دولتنا تدفع.

O da bizim. Biz ödüyoruz. Yani devletimiz ödüyor.

ومع ذلك ، فإن أكبر عدو للنمل هو نفسه

buna rağmen karıncanın yine en büyük düşmanı kendisi

لذا فإن مثل هذه المصادفة تتطلب حظًا هائلاً

Yani bu kadar rastlantı muazzam bir şans gerektiriyor

فإن الخطر متمثل أكبر فى الفوميات *الأجسام المُعدية"

...(bulaşma) şansınız fomitlerden çok daha yüksektir."

هناكَ شرخٌ في الكوب لذلك فإن المحتويات تتسرب.

Kupada bir çatlak var bu yüzden içindekiler sızıyor.

وفي الحقيقة فإن البشر سيفعلون ما يعكس إيمانهم.

Aslında insanlar inandıklarını ispatlayan şeyleri yapıyor.

إذا كنتم تعانون من الرؤية النفقية، فإن هذه مشكلة

Tünel görüşüne sahipseniz bu biraz problem, çünkü bu durum

لذلك، فإن هدفي ومهمتي، أن أجوب أرجاء البلاد والعالم

Bu yüzden amacım, misyonum ülkenin ve dünyanın her yerine gidip

وكما تبين هذه الصور، فإن القلب الحزين في الوسط

Bu resimlerde görünen, ortada yas tutan bir kalp var

ولهذا السبب، فإن أشهر المتحدثين ب TED في العالم

Bu sebepten dünyanın en ünlü TED konuşmacıları

فإن هناك بعض الأحوال اللائقة والكاملة من الكمال الصحيّ

ulaşmamız gereken güzel, mükemmel bir iyilik durumu olduğunu

وهكذا فإن سر الانسجام الموسيقي يكمن في النسب البسيطة:

Yani müzikal armoninin sırrı aslında basit oranlar:

الآن، كما قد تكون لاحظت، فإن طولي 6 أقدام،

Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m.

وفي الوقت نفسه، فإن الطليعة الرومانية لا تزال قائمة

Bu sırada, Roma gözcü birlikleri hala hatlarını koruyorlar.

فإن تبوّلنا في علبة قصدير، وتركناها ترقد لبعض الوقت

Bir kaba işiyorsun ve dinlenmeye bırakıyorsun.

ومع ذلك ، فإن مصدر الضوء الوحيد للقمر هو الشمس

Oysaki Ay'ın tek ışık kaynağı Güneş'ti

لذا فإن سحابة الشمس ليست بنية تحمي النظام الشمسي

yani oort bulutu güneş sistemini koruyan bir yapı değil

وفقًا لهذه البيانات ، فإن نهاية العالم قريبة جدًا الآن.

bu verilere göre belkide kıyamet artık çok yakın

ومع ذلك، فإن معظمنا يعلم أن ذلك غير صحيح.

Ancak, çoğumuz bunun doğru olmadığını biliyoruz.

لذا فإن السؤال هو ، ما الذي يسبب هذا الارتفاع؟

Öyleyse asıl soru, bu artışa ne sebep oluyor?

فإن أول شيء يفعله هو فحص ما تحت غطاء الموتور.

yapacağı ilk şey kaputun altına bakmak olur

وفي الوقت نفسه، فإن أسعار هذه الأدوية استمرت في الزيادة...

Bu sırada bu ilaçların fiyatları 2012'den beri %68 artarak

‫فإن هذه الرجيلات ستمسك جلدك‬ ‫وتحقنك بهذا السم القوي جداً.‬

pediseller derinize yapışıp çok güçlü bir zehir bırakır.

ومن ثمّ فإن تمكين النساء والبنات لكي يستوعبنها بشكل كامل

kadınların ve kızların, onu tamamen sahiplenmesini sağlamak da

ومع ذلك، فإن صُعوبة العثور على مساحات هادئة في ازدياد

Ancak sessiz alan bulmak gitgide daha zor bir alıyor,

فإن الجدال معهم حول هذه الحقائق يعد اعتداءً شخصياً عليهم.

gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.

وكما نعلم فإن 9/11 سببت الكثير من الصدمة والحزن

Bildiğimiz üzere, 11 Eylül çok fazla şok ve acıya neden oldu.

وبشكل أساسي فإن هذا يعني أن كل تاريخ علاقاتك السابقة

Kısacası tüm flört geçmişiniz

فإن أولادهم يتعلمون الرياضيات بدرجة أقل على مدار السنة الدراسية.

ilerleyen yıllarda daha az matematik öğreniyor.

لذا فإن هذا هو السبب الكامن وراء رغبتنا بحياة أُخرى.

Aslında bu, birçoğumuzun neden başka bir hayata inandığımızın da cevabı.

بغض النظر عن خصوماتهم السياسية، فإن قطز وبيبرس كانوا رجالًا

Politik düşmanlıkları dışında Qutuz ve Baybars

‫لكن بالنسبة إلى البقية،‬ ‫فإن الاختبارات لا تزال في بدايتها.‬

Ama başkaları için... ...zorluklar daha yeni başlıyor.

ونتيجة لذلك ، فإن الجزء المكسور أكبر من الحد المسموح به

bunun sonucunda kırılan parça haddinden çok fazla büyük olduğu için

علاوة على ذلك ، فإن الشكل الأكثر فضولًا هو فجوة الفم

Üstelik en merak ettiğim şekli, ağız kopuzu

نحن نفكر فيها لذا فإن هذا وضع مؤلم للغاية وسيئ

Bunları düşünüyoruz yani bu çok yaralayıcı ve kötü bir durum aslında

علاوة على ذلك ، فإن الأسرة التي تبنتها لم تكن غنية

Üstelik onu evlatlık edinen aile zengin de değildi

إذا شرحنا كل شيء هنا ، فإن هذا الفيديو يستغرق ساعات

hepsini burada anlatırsak bu video saatler sürer

فإن فابيوس الذي كان تحت الضغط لم ينفذ أي منها.

... sıkıştırıldığında, baskı altındaki Fabius bunları reddetti.