Examples of using "النهار" in a sentence and their turkish translations:
Günün gelişini selamlarlar.
O, bütün sabah oradaydı.
Öğle yemeğini yedim.
“Gün geldi, horozlar kanatlarını çırpıyorlar.
Artık gündüz vardiyası işbaşı yapabilir.
Halkalı foklar sabah güneşinde dinlenmek için kendilerini yüzeye atar.
Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.
Şu anki görev, helikopter beni kurtarmaya gelmeden önce
Su aygırları serinlemek için gündüz sıcağında suda durur.
Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.
Günün sıcağından kaçıp sığınan hayvanların çoğu, geceleri dışarı çıkar.
Ama ihtiyacımız olanı aldık, bu iyi. Bakın, günün sıcaklığının geçtiği anlaşılıyor.
Şafak sökerken Kartacalı general rakibinden önce davrandı ve bir grup...
Bu şekilde üç balık yakaladığını gördüm. Gün içinde balık tuttuğunu hiç görmemiştim.
Ama deniz biyoloğu Richard Fitzpatrick öfkeli bir denizkestanesinin saldırısına uğradığında gündüz vakti işini yapıyordu.
yani mercan kayalıklarında yürüyen bir insan bile, gündüz vakti avcılardan saklanan bir tanesinin üstüne basabilir.