Examples of using "ضوء" in a sentence and their turkish translations:
Aydan gelen ışık zayıf.
Yıldızların ışığı, ay ışığından 200 kat daha sönüktür.
Ay'ın önünü kapatıyorlar.
Mum ışığını severim.
Bakın, ileride ışık var.
Bu meşale gittikçe sönüyor.
En ufak ışığa karşı bile hassas gözleri...
NASA'nın ışığında
Zemine çok az ay ışığı ulaşır.
Günün son ışıklarını da beraberinde götürüyor.
Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.
Ama zifiri karanlık değil. Dolunayın ışığı Güneş'inkinden 400.000 kat daha sönüktür.
Dolunayın ışığı çitaların avlanmasına yardımcı oluyor.
Fakat güneşin fazlası da öldürebilir.
ve kesik ışık parçaları atan bir lazerle eşledik.
İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.
Lazerimiz doğrudan içinden geçiyor.
...ve ay ışığını yansıtan taç yaprakları yol gösterici işlevi görür.
Halkalı foklar sabah güneşinde dinlenmek için kendilerini yüzeye atar.
bizler " Nasa'nın " ışığında düz dünyacılara deli diyoruz
Işık olmadığı zamanlar sessiz kalacaktı.
Ay, Afrika Savanı'nda neredeyse en karanlık evresinde.
Atmosfere çarptıklarında enerjileri ışığa dönüşür.
Bizim gibi o da ay ışığında pek renk göremez.
Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için
Bir ışık atımının, bir metrelik mesafeyi katetmesi saniyenin 3,3 milyarda biri
Ay ışığı, iç içe geçmiş ormandan içeri sızmakta zorlanıyor.
ışık kullanmadan gazete okunabilecek kadar bir aydınlık vardı
İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?
Parlak dolunayın altında... ...ailesinden normalden fazla uzaklaşıyor.
Ağaç örtüsünün altındaki ormanın zeminine ay ışığının sadece yüzde ikisi ulaşıyor.
Güneş ışığı olmayınca yosunlar oksijen üretmeyi bırakıyor.
Dişi, Ay küçülmeye devam ederken... ...en kara gecelerden en iyi şekilde faydalanmalı.
Şafak sökerken Kartacalı general rakibinden önce davrandı ve bir grup...
Şehir ışıkları gece gökyüzünü aydınlığa boğduğundan hayvanlar, yıldızlara bakarak yol bulamaz oluyor.