Translation of "الشمس" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "الشمس" in a sentence and their turkish translations:

- أنا أحب الشمس.
- أحب الشمس.

Güneşten hoşlanıyorum.

- أنا أحب الشمس.
- تعجبني الشمس

Güneşi seviyorum.

‫الشمس تغرب.‬

Güneş batıyor.

شروق الشمس.

Dünya'nın Doğuşu.

حمّد الشمس!

Güneşe şükürler olsun!

‫وننتظر غروب الشمس.‬

ve güneşin batmasını bekleyebiliriz.

‫هذه تحت الشمس.‬

Güneşte parlayan şey.

تقترب من الشمس

güneşe yaklaştıkça

تشرق الشمس الآن.

Güneş şimdi yükseliyor.

المسافة من الشمس.

Güneşten uzaklığın.

أخفت الغيوم الشمس.

Bulutlar güneşi sakladı.

أنا أحب الشمس.

Güneşi gerçekten seviyorum.

ولدت الشمس من الغرب

güneş batıdan doğmuş

أنت تضع واقي الشمس

güneş kremi sürüyorsunuz

لذلك عندما تشرق الشمس

yani dolayısıyla güneş doğduğunda

تدور الأرض حول الشمس.

Dünya güneşin etrafında döner.

الأرض تدور حول الشمس.

Dünya, Güneş'in etrafında döner.

أعندك كريم لأشعة الشمس؟

Herhangi bir güneş kreminiz var mı?

مع إنشاء "فصول الشمس المشرقة".

dramatik bir biçimde değişti.

‫قريبًا، لن تشرق الشمس لأشهر.‬

Yakında güneş aylarca yükselmeyecek.

‫لم تشرق الشمس منذ أكتوبر.‬

Ekimden beri güneş çıkmamış.

‫أخيرًا، تغرب الشمس في الأفق،‬

Nihayet, güneş ufukta kayboluyor.

‫حان الوقت للاستمتاع بدفء الشمس...‬

Gece tekrar gelmeden önce...

من معبد الشمس في مصر

Mısır'daki güneş tapınağından

المدار يزيل المذنب من الشمس

yörünge ise kuyruklu yıldızı güneşten uzaklaştırıyor

عدم رؤية الشمس في الغرب

güneşi batıda görmemiz değilde

للحماية من أشعة الشمس الضارة

güneşin zararlı ışınlarından korunabilmek

يضر بالأشعة القادمة من الشمس

güneşten gelen zararlı ışınları hey yıl %10 daha az süzüyor

إلى أين تذهب الشمس ليلًا؟

Güneş gece nereye gider?

تحتاج النباتاتُ ضوءَ الشمس لتنمو.

Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.

شروق الشمس جميل هذا الصباح.

Bu sabah gündoğumu güzel.

ب50 أو 100 دورة حول الشمس.

Güneş etrafında 50 veya 100 dönüş.

اعتقدت أن واقي الشمس ومُمَلِس الشعر

Sandım ki güneş kremleri ve saç düzleştiriciler

‫لكن الشمس الغاربة تكشف ظل الفقمة.‬

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

‫لكن زيادة ضوء الشمس قد يقتلها.‬

Fakat güneşin fazlası da öldürebilir.

‫إنه واق من الشمس يخلب الألباب.‬

Rengârenk düşlerden fırlama bir kalkan gibi.

‫لا يمكنها استخدام الشمس لإنتاج الطعام.‬

Artık yemek üretmek için güneşten faydalanamıyorlar.

‫ويمكنك أن تتركها‬ ‫في حرارة الشمس،‬

Bunu güneş ışığında bırakabilirsiniz

‫حسناً، لندع الشمس تقوم بمهمتها الآن.‬

Pekâlâ, şimdi bırakalım da güneş işini yapsın.

نجم واحد يمر خارج سحابة الشمس

bu oort bulutunun dışından geçen bir tane yıldız

تنهار الغيبوبة بينما نبتعد عن الشمس

güneşten uzaklaştıkça ise koma çöküyor

لا يمنع جميع أشعة الشمس الضارة.

zararlı güneş ışınlarının hepsini de engellemiyor yani.

لكننا نقول ذلك ؛ الشمس تحترق اليوم

ama şöyle diyoruz; bugün güneş çok yakıcı yahu

نعرف أن الشمس أكبر من الأرض.

Biz güneşin dünyadan daha büyük olduğunu biliyoruz.

حركة الشمس حول الأرض هي وهم.

Güneşin dünyanın etrafındaki hareketi bir yanılsamadır.

تضيء آشعة الشمس قعر هذا القوس البرتقالي،

Gün doğumu kemerin alt tarafını turuncuyla aydınlatır

‫هواء نقي،‬ ‫وأشعة الشمس مسلطة على وجهي.‬

Temiz hava ve yüze vuran güneş ışığı.

كانت مثل وعاء حليب تُرك في الشمس.

Güneşin altında bırakılmış süt kabı gibi kokuyordu.

ووصلت إلى قاعدة الجدار قبل شروق الشمس.

ve duvarın dibine güneş doğmadan vardım.

‫باقتراب الشمس أكثر من نصف الكرة الشمالي،‬

Güneş, kuzey yarı küreye iyice işlemeye başladıkça...

‫يوفر غروب الشمس راحة من حرارة النهار.‬

Güneşin batmasıyla yoğun sıcaktan bir nefes alıyorlar.

‫مرتان شهريًا، تتصاف الشمس مع القمر والأرض.‬

Güneş, Ay ve Dünya ayda iki kere aynı hizaya gelir.

‫هل ترون الظل الذي تخلفه بسبب الشمس؟‬

Güneşten dolayı oluşan gölgeyi görüyor musunuz?

موجات حر مجنونة تطهونا تحت الشمس الساطعة.

bizi alevli güneşin altında pişirecek çılgın sıcaklık dalgaları.

أين أشعة الشمس التي تمنعها من الذهاب؟

engellediği güneş ışınları nereye gidiyor o zaman?

أمكننا أن نرى غروب الشمس من النافذة.

Pencereden gün batımını görebiliyorduk.

لا تشع الشمس على هذه الغرفة كثيراً.

Bu oda fazla güneş almaz.

تستبدل أشعة الشمس بالإضاءة الاصطناعية مثل الإضاءة الثبلية.

Güneş ışığı yerine yapay LED'ler kullanılır.

نحن جميعًا في هذه الرحلة حول الشمس معًا.

Güneş etrafındaki bu yolculukta hep birlikteyiz.

‫في الأدغال حول العالم،‬ ‫يُحدث غروب الشمس تغييرًا.‬

Dünya'nın yağmur ormanlarında güneşin batmasıyla değişim tetiklenir.

‫ربما يمكننا استخدام الشمس الساطعة. ‬ ‫يمكننا عمل ذلك.‬

Belki çok güçlü olan güneşi kullanırsak bunu yapabiliriz.

حتى قبل الوصول إلى الأجزاء الداخلية لسحابة الشمس

oort bulutunun iç kısımlarına bile ulaşamadan

أتساءل ما إذا كانت الشمس تشرق من الغرب

güneşin batıdan doğması acaba

الشمس نرى دائما الكثير من الأطنان الحلوة اللطيفة

bizim hep sevimli tatlı ton ton gördüğümüz güneş

هنا المطر الإشعاعي الكوني القادم من هذه الشمس

işte bu güneşten gelen kozmik radyasyon yağmurlarını

الساعة هي ظاهرة يمكننا تقسيمها حسب موقع الشمس

Saat güneşin konumuna göre bizim süreleri bölebildiğimiz bir olgudur

اليوم مُشمس جداً, لذلك الجميع يرتدي نظارات الشمس.

Bugün hava güneşli, bu yüzden herkes güneş gözlüğü takıyor.

تُرك ذاك الطفل في الشمس مدة طويلة للغاية.

Şu çocuk güneşte çok uzun süre bırakıldı.

لتوجيه ضوء الشمس مباشرة إلى داخل المزرعة العمودية الداخلية

Güneş ışığını doğrudan iletebilmek için

‫من الواضح أنه في يوم كهذا‬ ‫الشمس ليست مشرقة.‬

Hem de böyle bir günde güneş de olmaz.

‫عندما تغرب الشمس ‬ ‫تصبح درجة الحرارة ألطف على السطح.‬

Güneş batarken, yüzey serinliyor.

‫وهو صالح الآن للاحتماء به،‬ ‫حتى تغيب الشمس تماماً.‬

ve artık buraya sığınıp güneşin tam olarak batmasını bekleyebiliriz.

‫بازدياد سطوع الشمس،‬ ‫تبدأ حياة جديدة وتُنسى المصاعب ببطء.‬

Güneşin güçlenmesiyle... ...yeni yaşamlar başlar ve zorluklar yavaş yavaş unutulur.

‫لأول مرة منذ 3 أشهر،‬ ‫تشعر الدببة بدفء الشمس.‬

Ayılar üç ay sonra ilk defa güneşin sıcaklığını hisseder.

‫يخرج لاستنشاق الأكسجين من الهواء مباشرة.‬ ‫أخيرًا، تعود الشمس.‬

Doğrudan havadan oksijen çekebilmek için kendini dışarı atıyor. Nihayet. Güneş yüzünü gösteriyor.

ومع ذلك ، فإن مصدر الضوء الوحيد للقمر هو الشمس

Oysaki Ay'ın tek ışık kaynağı Güneş'ti

حوالي 2000 إلى 1000 ألف وحدة فضائية من الشمس

güneşten yaklaşık 2000 ile 1000 bin uzay birimi mesafe uzaklıkta

لذا فإن سحابة الشمس ليست بنية تحمي النظام الشمسي

yani oort bulutu güneş sistemini koruyan bir yapı değil

النظيفة المتجددة مثل الشمس والهواء والماء اضافةً الى تقليل

enerji kaynaklarına güvenmenin yanı sıra yeniden kullanılabilir ürünleri seçerek

‫ومن الواضح أنه في يوم مثل هذا،‬ ‫الشمس لا تشرق.‬

Hem de böyle bir günde güneş de olmaz.

يلتقط هذا المبنى في الواقع طاقة الشمس في ذلك السطح.

Bu binanın çatısı güneş enerjisini saklıyor.

‫في السماء تحدث الأعاجيب.‬ ‫وابل إلكترونات من الشمس يُمطر الأرض.‬

Göklere sihir hâkimdir. Güneş'in saçtığı elektronlar Dünya'yı bombardımana tutar.

‫من دون ضوء الشمس، ‬ ‫تنقطع طحالب البحر عن إنتاج الأكسجين.‬

Güneş ışığı olmayınca yosunlar oksijen üretmeyi bırakıyor.

‫بغروب الشمس،‬ ‫تصعد الأسماك‬ ‫التي تتغذى عليها الفقمات من الأعماق.‬

Güneş batıyor. Fokların avladığı balıklar derinlerden yukarı çıkıyor.

الشمس. تحديداً هي مدينة الشيبام وسط وادي حضرموت. والتي تضم

gökdelen diyebileceğimiz beş yüz bina dahildir .

مع انني كنت جالساً تحت الشمس، ولكن كنت أشعر بالبرد.

Güneşin altında oturmama rağmen üşüdüm.

نحن اخذنا غطسة في البحيرة بعد الاستلقاء في الشمس لمدة.

Biz bir süre güneşte uzandıktan sonra göle daldık.

‫خلال النهار،‬ ‫تحوّل الطحالب القاطنة للشعاب المرجانية‬ ‫طاقة الشمس إلى طعام.‬

Gün içerisinde, mercanların içinde yaşayan algler güneş enerjisini yiyeceğe dönüştürür.

‫خرجنا ثانية من الوادي الضيق.‬ ‫وعدنا الآن للتواجد في حرارة الشمس.‬

Kanyon yarığından çıktık. Şimdi yine güneşin sıcağındayız.

حتى أن هناك مذنبات مع تحول الشمس حوالي 30 مليون سنة

güneşin etrafında dönüşü 30 milyon yılı bulan kuyruklu yıldızlar bile var

عندما انتشارهم عند شروق الشمس ترك الصليبيون قوة رمزية لمواصلة الحصار،

Yıkım sırasında seferber olur olmaz, Haçlılar kuşatmaya devam etmek için sahte bir saldırı başlattılar

ومع كل هذا العمل وبينما كانت اشعة الشمس الحارقة تضرب بلاداً

Tüm bu çalışmalarla, güneşin kavurucu ışınları çöle dökülen

‫ما نريده حقاً هو أن نجد مكاناً في الظل،‬ ‫بعيداً عن الشمس.‬

Yapmak istediğimiz şey gölgelik bir yer bulup onları güneşten saklamak.

‫إن تمكنت من رؤية الشمس،‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

‫إن تمكنت من رؤية الشمس، ‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

‫تعني الشمس الحارقة أن كثيرًا‬ ‫من حيوانات الصحراء لن تخرج إلا ليلًا.‬

Kavurucu güneş, çoğu çöl hayvanının sadece gece dışarı çıkması anlamına gelir.

‫ضوء البدر أخفت من ضوء الشمس بـ400 ألف مرة.‬ ‫لكنه لا يزال كافيًا للرؤية.‬

Ay ışığının en güçlü hâli güneş ışığından 400.000 kat daha sönüktür. Yine de görmeye yeter.

‫لكن ليس تامًا.‬ ‫ضوء القمر في بدره‬ ‫أخفت من ضوء الشمس بـ400 ألف مرة.‬

Ama zifiri karanlık değil. Dolunayın ışığı Güneş'inkinden 400.000 kat daha sönüktür.