Translation of "البيئة" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "البيئة" in a sentence and their turkish translations:

وهذه البيئة التي تدمرت.

bu ortam yok edildi.

حقوق المهاجرين، حقوق البيئة،

göçmenlerin haklarını, çevreyi,

لمواصلة البيئة من بعيد

uzaktan uzağa ekolojinin devam edebilmesi için

هي البيئة الزراعية المتحكم بها.

çevre kontrollü tarım yöntemi.

كانت البيئة حينها جافة جدًا،

Çevre son derece acımasızdı,

لأنني أردت من البيئة التعليمية

Çünkü o eğitimsel tasarımın

أو يمكنك تحديد البيئة بنفسك

Ya çevreyi kendiniz belirlersiniz

والتي وُلدت من قلقي على البيئة.

bir fikir kökleşmeye başladı.

البيئة التي نمت فيها تحدد شخصيتك

büyüdüğün çevre senin karakterini belirler

ولكن يبينُ العلم أيضًا أن البيئة المُنصفة،

ama bilim aynı zamanda adil bir ortamda

لا يستطيع الرجال والنساء دخول نفس البيئة

Kadın ve erkek aynı ortama giremiyor

هذا هو ما يخلق البيئة التي تتقبّل الصراحة

Bu, kendini ifade etmek için gerekçe oluşturur.

‫لسنا الرئيسيات الوحيدة‬ ‫التي ازدهرت في البيئة الحضرية.‬

Şehir ortamında refah seviyesi yükselen tek primatlar biz değiliz.

‫توفّر البيئة المثالية للحيوانات‬ ‫لمعاودة استخدام طرقها الأصلية.‬

hayvanların vahşi yaşamlarına dönmeleri için mükemmel bir ortam sağlıyor.

دعونا نلقي نظرة على أهميتها في علم البيئة

ekolojide ki önemine bir bakalım

المخلوق الوحيد الذي يعطل البيئة بين الكائنات الحية

canlılar arasında ekolojiyi bozan tek canlı ise

تعديل درجة حرارة الجسم حسب البيئة الخارجية وأخذ زاوية

vücut ısılarına dış ortama göre ayarlayıp bir köşeye çekilip

بهذه الطريقة ، في العديد من الأماكن في البيئة الطبيعية

bu sayede doğal ortamda birçok yerde

بناءً على مدى قربها بشكل وثيق في البيئة الصغيرة للورم.

ve hareketlerini koordine edebilme kabiliyetleri olduğu hipotezini kurdum.

اصلاً فمع الاحتباس الحراري لم تعد البيئة مناسبةً لتكاثر هذه

görünüyor , çünkü küresel ısınmada ortam artık bu fillerin hava koşullarına alışmış

‫تقول "كلير كامبل"، إحدى مناصري حماية‬ ‫البيئة والمحامية المدافعة عن وحيد القرن،‬

Çevreci ve gergedan savunucusu olan Clare Campbell böyle durumlarda

‫يعرف تماماً كيف يصيد ويهيمن في تلك البيئة.‬ ‫يستطيع أن يقوم بما يريده.‬

Kendi ortamında avlanmayı ve üstün olmayı çok iyi biliyor. Ne isterse yapar kısacası.

‫وأعرف أن هذا ليس من الأنواع المميتة،‬ ‫بناء على البيئة التي وجدته فيها.‬

Bunun öldüren mantarlardan olmadığını, içinde bulunduğu çevre sayesinde biliyorum.

‫ولكن قد أستغرق وقتاً طويلاً ‬ ‫للبحث في هذه البيئة الصحراوية الهائلة‬ ‫عن عقرب.‬

Ama devasa çöl arazisinde bir akrep aramak çok uzun sürebilir.

‫مناصرو حماية البيئة يكثفون من جهودهم‬ ‫لإنقاذ ما تبقى من وحيدات القرن البرية.‬

Çevreciler geride kalan vahşi gergedanları kurtarmak için daha çok çalışıyor.

كان الغلاف الجوي داخل وحدة القيادة عبارة عن أكسجين نقي ، وفي هذه البيئة ، حتى

kaynaklanan bir kıvılcımdı . Kumanda modülünün içindeki atmosfer saf oksijendi ve bu ortamda

‫مناصر حماية البيئة في مهمة خطرة‬ ‫لتعقب صيادة البلاد المرصودة المتخفية،‬ ‫لكن هناك تكلفة لعمله.‬

Çevreci, tehlikeli bir görevde, ülkenin benekli sinsi avcılarının peşinde, ancak yaptığı işin bir bedeli var.