Translation of "بها" in Turkish

0.033 sec.

Examples of using "بها" in a sentence and their turkish translations:

‫سأدخل بها.‬

Buraya sığışalım.

فقط احتفظ بها

Sende kalsın sadece

ماذا ستفعل بها؟

Onunla ne yapacaksın?

كان مغرما بها.

O ona aşık oldu.

توم سيرغب بها.

Tom bunu istiyor.

وأحمر الشفاه الخاص بها.

ve imzası niteliğindeki kırmızı rujuyla çıkardı.

[الطريقة التي نعمل بها]

[Çalışma Şeklimiz]

رزقنا بها أنا وأمك

Annen ve ben bu duyguları yaşadık.

‫زاد الخطر المحدق بها.‬

...risk o kadar artıyor.

احتفوا بها كما هي.

ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.

‫ثمة شيء مميّز بها.‬

Onun özel bir yanı var.

ويدفعهم لذلك إعجابهم بها.

çünkü ona hayranlık duyuyorlar.

لعبت هذه المخاوف بها.

bu korkuların oynandığı

أتصل بها كل يوم.

Ben onu her gün ararım.

وتولى رئاسة الذراع التعليمي بها.

Ve o cemiyetin eğitim kolu reisliğini üstleniyor.

التقيت بها خلال دراستي للدكتوراة،

Onunla doktora çalışmalarım sırasında tanıştım

مدينة نابرفيل بها 19,000 طالب،

Naperville'de 19.000 öğrenci vardı.

نتفاعل بها مع طلابنا الرياضيين.

farklılaştırdı ve kökten değiştirdi.

هي البيئة الزراعية المتحكم بها.

çevre kontrollü tarım yöntemi.

ولكي يُستَمتع بها لآخر حرف.

tadını çıkarmak içindir.

يناقش قضية نؤمن بها بعمق،

zorlu bir girişime başlarken

‫لا يمكنني رؤية ما بها.‬

İçeride ne olduğunu göremiyorum.

لغتك التافهة لن تلتزم بها

şapşal dilin buna bağlı kalmaz.

فكر بها كبرنامج "American Idol"

Birazcık "American Idol"ı andırıyor,

‫لا يمكنه الإمساك بها بنظره.‬

Onları görerek yakalayamaz.

لتهدد بها دمية خروف متدلية.

içi doldurulmuş oyuncak bir koyunu eline aldığında

أحد الأشياء التي أحلم بها

Benim hayalimdeki şeylerden bir tanesi

‫ثم تسقط السم بها كالأفعى، ‬

Kabuğu delip aynı bir yılan gibi içeri zehir bırakıyor

الفرنسية يتكلم بها في فرنسا.

Fransızca Fransa'da konuşulur.

أحب الطريقة التي تتكلم بها.

Konuşma şeklini gerçekten seviyorum.

أظن أنها لا بأس بها.

Tamam olduğunu sanıyorum.

‫حتى وإن لم يعد بها لحم،‬ ‫هناك الكثير بها الذي يمكنك أن تستخدمه.‬

Eti sıyrılmış bile olsa, çok şeyde kullanabilirsiniz.

‫حتى وإن لم يعد بها لحم،‬ ‫هناك الكثير بها الذي يمكنك أن تستخدمه.‬

Eti sıyrılmış bile olsa çok şeyde kullanabilirsiniz

وأضف 11 لأي ورقة بها صورة.

ve eğer resimli bir kart seçtiyseniz 11 ekleyin.

البعض أقل وضوحاً حتى تفكر بها.

Bunları düşünene kadar bazıları daha az açık.

‫ولكن بها العديد‬ ‫من العناصر الغذائية.‬

Ama içinde bir sürü iyi besin maddesi var.

‫أثناء رعاية صغيرها‬ ‫واستبداد الجوع بها،‬

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

فهل كانوا سيذهبون بها إلى (كان)؟

Sherly'i Cannes'a uçuruyor olurlar mıydı?

ولكن الطريقة التي أوضحت بها المسالة

Ama ne yapayım, ırk konusunda konuşma tarzım buydu.

هناك مجموعة كبيرة جدا تؤمن بها

buna inanan çok büyük bir grup var üstelik

ولا أعرفُ إن كنتم سمعتم بها.

Hiç duydunuz mu bilmiyorum.

‫وأطفو فوقه فحسب وأشعر بها هناك.‬

Üstünde yüzüp orada varlığını hissediyorum.

قيمةً دينيةً واجتماعية يمنع المساس بها.

toplumlarında yaymak istediği şey olan, Şii çevrelerde haz fikrini açacağı yönünde.

هل تذكر المدينة الذي ولد بها؟

Onun doğduğu kasabayı hatırlıyor musun?

فعلها بالطريقة التي تكلمت بها معه

O, onu ona söylediğim şekilde yaptı.

لا أحب الطريقة التي يتكلم بها.

Onun konuşma şeklini sevmiyorum.

المشكلة قادمة، و بإمكاننا التنبؤ بها

Sorun geliyor ve bunu tahmin edebiliyoruz

أراد توم أن يفكر بها فقط.

Tom yalnızca onu ​​düşünmek istedi.

استونيا لديها نشيد وطني الخاص بها .

Estonya'nın kendi milli marşı vardır.

التقيت بها في طريقي إلی المنزل

Evime giderken onunla karşılaştım.

لا تقلق. أنا سوف أعتني بها.

Aldırma. Ben hallederim.

نحتاج أن نغير الطريقة التي نشعر بها.

Hissetme biçimimizi değiştirmeliyiz.

والطريقة التي يشع بها الصخر باللون البرتقالي

turuncuyla parlayan

غالباً لأشياء عرفنا كيف نقوم بها لعقود،

Çoğunlukla iki hapı bir tanede birleştirmek gibi

مكتوب بها: أمر تكليف، علي أرمان شالايان،

Atama emri, Ali Armağan Çağlayan;

ويقومون بها بحيث تعلق تلك الكلمة برؤوسكم،

öyle ki bu kelime hafızanızda kalmaya devam edecek.

هذه التقنية تتحكم بها الحكومةُ بنفسها كليّاً.

Bu, bizzat hükûmet tarafından yüzde 100 kontrol edilen bir teknoloji.

لكل الأهمية التي نتمسك بها في الكون،

Evrende sahip olduğumuza inandığımız tüm öneme rağmen,

‫لا بأس من أكلها،‬ ‫بها بعض البروتينات.‬

Yenebilirler, protein kaynağı olur.

لتذكيرها بالخِصال التي هي بالفعل تتحلّى بها...

ki aslında sahip olduğu

أشياء لم أفكر بها منذ زمن طويل،

Uzun süredir düşünmediğim şeyler hakkında.

كانت لدي فكرة لأعبر بها عن حقيقتي،

Gerçeği anlatmak.

بها غزارة من المودة والعاطفة، وبها اندفاع.

Şefkat ve duygu yoğunluğu ve bir acele vardır.

أم أنها مجرد مرحلة طبيعية يمرون بها؟

yoksa bu geçtikleri doğal bir süreç mi?

كل الأفكار الأخرى كانت بها ثغرات أكبر.

Diğer tüm fikirler, daha büyük kusurlara sahiplerdi.

لتستقر بها الحياة على مستوى الخلايا البسيطة.

yaşam basit hücrelerden öteye gidemiyor.

‫الآن، أي تدفئة جسدية إضافية مرحب بها.‬

Artık ekstra her vücudun sıcaklığı hoş karşılanıyor.

تتأمل الهندسة المعمارية المحلية، والخبرات السابقة بها.

yerel mimariyi inceliyorsun, daha önceki örneklere bakıyorsun.

في هذه المرحلة لا داعي للتفكير بها،

Bu noktada düşünmesi çok zor bir şey değil.

ومثل أبي، أحببت كل ما يتعلق بها:

Onun gibi, güreşle ilgili her şeyi severdim:

بها مساحات هائلة من الأراضي الصالحة للزراعة،

büyük genişlikte ekilebilir araziye sahip

العواصف الشمسية التي لا نشعر بها كثيرًا

solar fırtınaları biz çok hissetmiyoruz

وأكبر مغامرة قام بها الإنسان على الإطلاق.

ve en büyük macerada Tanrı'nın kutsamasını istiyoruz .

كيف يصلون إلى الحياة التي يحلمون بها.

adlı şirkete dönüştürdü.

‫في اللحظة التالية، أمسكت سمكة القرش بها.‬

Sonra köpek balığı onu yakaladı.

التقيت بها ذات شتاء قبل عدة سنوات.

- Birkaç yıl önce sonbaharda onunla tanıştım.
- Birkaç yıl önce kışın onunla tanıştım.

يمكن أن ينتهي بها المطاف غير مرضية،

belki bu iş sonuç olarak tatmin edici olmayacaktı.

حتى يصل إلى الصورة التي يكون سعيدًا بها

bu görüntüyü bozmak için çabalayacaktır.

الذين يستهلكون أقل من الكمية اليومية الموصى بها

günlük besin alım miktarının altında olan

في حصة بها 200 طفل يوجد مروحة واحدة،

İki yüz çocuğun katıldığı seminerde sadece bir tane havalandırma vardı

‫من يدري أي مصاعب ستفاجئنا بها الغابة غداً.‬

Yarın ormanın bize sunacağı maceraları kim bilir?

‫مذاقها سيئ، ولكن...‬ ‫بها بروتينات جيدة وطاقة جيدة.‬

Tadı oldukça kötü ama... ...iyi protein, iyi enerji.

‫والأعشاب البحرية كهذه،‬ ‫بها الكثير من العناصر الغذائية.‬

Bu tür yosunlarda bir sürü besleyici madde vardır.

‫انظر، هناك أيضاً صرصور حقل عالق بها، أترى؟‬

Baksanıza, yakalanmış bir cırcır böceği bile var, gördünüz mü?

‫عقارب "بارك" بها من السم ما يكفي لقتلك.‬

Arizona akreplerinde sizi öldürmeye yetecek kadar zehir bulunur.

لم أكن أعرف حتى أن نيويورك بها مزارع.

New York’ta çiftlikler olduğunu bile bilmiyordum.

إنها أيضا أساسية بالنسبة للطريقة التي أتواصل بها.

iletişimimde de esas.

القصص التي أخبرتكم بها اليوم ليست أمثلة عشوائية.

Bugün size anlattığım hikâyeler sıradan örnekler değil.

هذه القرى الريفية يبقى بها كبار السن فقط،

kırsal kesimlerde sadece kendilerini sefil yoksulluktan

وعن التجارب الذين يعيشون بها فى ذلك الحي.

inişli çıkışlı tecrübeleri hakkında konuştu.

‫من الصعب عليها رؤية الشياطين‬ ‫التي تتربص بها.‬

Ona musallat olan iblisleri görmesi zordur.

بالطبع هناك تنبؤات قمنا بها في صنع الإعتزاز

tabi pramit'in yapımında bizimde yürüttüğümüz tahminler var

لكنه كان أحد التعليقات التي ضحكنا بها حقًا

Ama gerçekten çok güldüğümüz yorumlardan bir tanesiydi

ربما هي حقا لا تملك غرفة خاصة بها.

Belki de gerçekten kendine ait bir odası yoktur.

- أحب معاملتك لي.
- أحب الطريقة التي تعامليني بها.

Bana davranma tarzını seviyorum.

متى كانت آخر مرة ركبت بها دراجة هوائية ؟

En son ne zaman bisiklet sürdün?

تمشي ببطء وهي مستندة على العصا الخاصة بها،

ve bastonuyla oldukça yavaştı.