Translation of "البحر" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "البحر" in a sentence and their turkish translations:

‫البحر ليلًا...‬

Geceleri deniz...

البحر هادئ.

Deniz sakin.

البحر غاضب.

Deniz kızgın.

البحر هائج.

Deniz köpürüyor.

- هناك جزر في البحر.
- توجد جزر في البحر.

Denizde adalar var.

‫اخترت أعشاب البحر؟‬

Yosunu mu seçtiniz?

نسبح في البحر.

Biz denizde yüzdük.

أولًا، ارتفاع مستوى سطح البحر.

İlki deniz seviyesi yükselmesi.

وهذا هو مكتبي على البحر.

Ve bu da benim denizin üstündeki ofisim.

‫يصل نور البلدة إلى البحر...‬

Şehrin ışıkları denize taşıyor...

تُصرف حالياً إلى البحر والأرض

karbon ayrılması olarak bildiğimiz bir işlem ile kara parçaları ve denizler

وذلك للتوصّل إلى البحر الأسود

karşı isyancıları desteklemek için

بعض الأطفال يسبحون في البحر

Bazı çocuklar denizde yüzüyor.

هىَ فقدت والدها فىِ البحر.

O, denizde babasını kaybetti.

هوَ فقد والدهُ في البحر.

O denizde babasını kaybetti.

‫لكن أسماك شيطان البحر ذات الـ5 أمتار‬ ‫تُعدّ أقزامًا مقارنة بأكبر سمكة في البحر.‬

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

‫وأيضاً،‬ ‫هذا المكان مليء بسرطان البحر.‬

Aynı zamanda yengeçlerle dolu.

أين هذا بروش فرس البحر المجنح؟

Bu kanatlı denizatı broşu nerede?

‫الرائحة كلها تفوح من عشب البحر،‬ ‫لذا فإن سمكة القرش تعض‬ ‫وتنهش الآن في عشب البحر.‬

Bütün koku yosunda olduğu için köpek balığı yosunu ısırıp koparmaya başladı.

‫تناولت الكثير من أعشاب البحر عبر السنوات‬

Yıllar içinde çok fazla yosun yedim

‫هل نتناول أصداف "بطلينوس"،‬ ‫أم أعشاب البحر؟‬

Deniz minaresi mi, çiçekli yosun mu?

‫أحيانًا، يقدّم البحر عرضًا خاصًا.‬ ‫أمواج مضيئة.‬

Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.

عليك أن تنتبه عندما تسبح في البحر.

Denizde yüzerken dikkat etmelisin.

قضى ثلاثة شهور في البحر السنة الماضية.

O, geçen yıl denizde üç ay harcadı.

اوديسا و سيباستوبول مينائين على البحر الأسود.

Odessa ve Sivastopol Karadeniz'de limandır.

لقد قاموا بحماية عملية حصاد سرطان البحر هناك

Neredeyse bir asırdır,

كي لا يُخرِجوا سرطان البحر المتكاثر من المحيط.

Bu yüzden, yavrulayan ıstakozları yakalamıyorlar.

تتمثل خطة غناوس في تركيز جهوده على البحر

Gnaeus'un planı denizde ki harekata konsantre olmak.

من نهر الدانوب المجمد ، وصولا إلى البحر الأسود

donmuş Tuna üzerinden tüm Karadeniz yolunu yağma ve katliamdan geçirdiler

‫ستأكل ثلث السلاحف الصغيرة‬ ‫التي ستصل إلى البحر.‬

Denize ulaşan yavruların üçte birini kapacaklar.

لكن المدينة على شاطئ البحر لم تعد مستخدمة

ama artık sahil kenarındaki şehir kullanılmaz halde

دع البحر قبالة تركيا لا يوجد به تسونامي

Bırakın Türkiye'yi hiçbir kapalı denizde tsunami olmaz

كما أنه ليس له عمق المحيط مع البحر

aynı zamanda denizle okyanusal derinliğe de sahip değil

تم استبدال بروش فرس البحر المجنح بمزيفة واختطاف

Kanatlı deniz atı broşu sahtesiyle değiştirilip kaçırıldı

... الذي أبحر في البحر الكبير من أفواه السند ،

... İndus'un her iki ağzından Büyük Deniz'e gidenler,

‫فكّرت قائلة:‬ ‫"حسنًا، نجوم البحر الهشة تسرق طعامي."‬

"Yılan yıldızları yemeğimi çalıyor." diye düşündü

تحسين المناخ الذي يحدث تحسباً لارتفاع مستوى سطح البحر

Deniz seviyesinin yükselmesi beklentisiyle gerçekleşen iklim nezihleştirmesi

‫ولكنه ليس سرطان البحر العادي،‬ ‫كالذي تجده على الشواطئ.‬

Ama sahilde bulduklarınız gibi normal yengeçlerden değiller.

فهمنا لارتفاع مستوى البحر في المستقبل لا بأس به

Geleceğe dair deniz seviyesi yükselme kavrayışımız iyi

علاوة على ذلك ، هذا بروش فرس البحر معروض للبيع

Üstelik satışa sunulmuş bu deniz atı broşü

والآثار المقدسة ... ثم يختفون مرة أخرى عبر البحر المظلم.

iniyorlar ... sonra karanlık denizde yeniden gözden kayboluyorlar.

بعد عشرة أيام وصل الجيش القرطاجي إلى البحر الأدرياتيكي.

On gün sonra Kartaca ordusu Adriyatik Denizi'ne ulaştı.

‫لكن بعد فترة،‬ ‫تلاحظ كل أنواع عشب البحر المختلفة.‬

Ama bir süre sonra, farklı orman türleri görüyorsunuz.

‫لعلها تحاول تقليد‬ ‫حركة الطحالب وعشب البحر وسط الأمواج.‬

Belki de dalgayla hareket eden alg ya da yosunları taklit etmeye çalışıyor.

سطح البحر وما ينذر حقاً بالكارثة التآكل الكبير في

ve felakete işaret eden şey, son zamanlarda sahillerin

ارتفاع مستوى سطح البحر يهدد ثلاثةً وثلاثين مدينةً حول

otuz üç şehri tehdit ediyor . Çoğu Asya'da olan yüz elli milyondan fazla insan

"عندما تذهب تلك المشاعر مثل ماء البحر في ظاهرة الجزر

"Hisler gelgit gibi geri çekildiğinde,

‫مصاصات الدماء ليست التهديد الوحيد.‬ ‫تعيش أسود البحر هنا أيضًا.‬

Tek tehdit vampirler de değildir. Burada denizaslanları da yaşar.

‫تغطيها الظلمة.‬ ‫لكن أصوات خطواتها تتردد‬ ‫على طول البحر المتجمد.‬

Karanlık gizlenmesini sağlıyor. Ama yere bastığında çıkan titreşimler buz denizinde yankılanıyor.

‫من دون ضوء الشمس، ‬ ‫تنقطع طحالب البحر عن إنتاج الأكسجين.‬

Güneş ışığı olmayınca yosunlar oksijen üretmeyi bırakıyor.

‫تحدد دورة القمر نغم الكثير من الملاحم‬ ‫في البحر ليلًا.‬

Ay döngüsü, geceleyin denizde yaşanan pek çok dramın ritmini belirler.

‫لطالما ستواجه هذه المشكلة‬ ‫باستيلاء نجوم البحر الهشة على طعامها."‬

"Yılan yıldızlarının yemeğini çalması her zaman sorun olacak."

عندما ستزحف مياه البحر جراء ذوبان جليد القطبين لتقضي على

küresel ısınma nedeniyle iklim değişikliklerinin devam etmesi yaklaşık seksen yıl sonra

داخل البحار والمحيطات متسببةً في ارتفاع منسوب مياه البحر. ما

akacağını ve deniz seviyesinin yükselmesine neden olacağını doğruladığında . Ne

نهر الأردن هو النهر الوحيد الذي يتدفق في البحر الميت.

Ürdün Nehri Ölü Deniz'e akan tek nehirdir.

‫أسد البحر الضخم هذا‬ ‫لم يبلغ هذا الحجم بمجرد تناول الأسماك.‬

Bu erkek denizaslanı sırf balık yiyerek bu kadar büyümedi.

‫إنها في غاية الخطورة‬ ‫في غابة عشب البحر العميقة في الليل،‬

Geceleri ormanın derinlikleri çok tehlikeli olduğu için

يعيشون على ارتفاع مترٍ واحدٍ فوق مستوى سطح البحر. ما يعني

, deniz seviyesinin iki veya on metreye çıkması halinde katliam

يمكنكم ملاحظة أن سطح البحر، -كانت تلك أنا التي التقطت هذا الفيديو-

Deniz yüzeyini görebilirsiniz -- videoyu çeken benim--

‫أمضيت معظم طفولتي في برك الصخور‬ ‫والغوص في غابة عشب البحر الضحلة.‬

Çocukluğumun çoğunu kayalık havuzlarında geçirdim. Sığ yosun ormanlarına dalardım.

البحر الميت على قيد الحياة ، انه يجذب السياح من جميع بقاع العالم .

- Ölü Deniz yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.
- Lut Gölü yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.

فتحت Hellespont ، على الرغم من ذلك الوقت كان الفرس لا يزالون يأمرون البحر.

Hellespont'u açtım, o zamana kadar Persler hala denize komuta ettiler.

‫المحمية بمساحة كبيرة من غابة عشب البحر.‬ ‫لأن الغابة نفسها تخمّد قوة الموجة.‬

çok özel bir yer buldum. Çünkü orman, dalgaların etkisini azaltıyor.

لكن في المعركة ، لم يستطع كسر خطوطهم ، ولا منعهم من الهروب عن طريق البحر.

Ancak savaşta ne onların hatlarını kıramadı ne de deniz yoluyla kaçmalarına engel oldu.

كان من قبيلة برلي التي عاشت شمال البحر الأسود، ورغم أنه كان لا يزال صبيا،

Kuzey Karadenizde yaşayan Barli kabilesinden gelen bir çocuktu

إما كان هناك بروش فرس البحر المجنح ، وهو الجزء الأكثر قيمة من كنز كارون هذا

Ya bu Karun hazinesinin en değerli parçası olan bir kanatlı denizatı broşü vardı