Translation of "الأرجح" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "الأرجح" in a sentence and their turkish translations:

- كان على الأرجح غير صحيح.
- كانت على الأرجح غير صحيحة.

O muhtemelen doğru değildi.

فأنت على الأرجح ناجح،

böylece başarılı olmanız daha olası oluyor

هناك طريقة أفضل، على الأرجح،

Ama belki de ''kalbi kırık'' dediğimiz zaman

‫هذا على الأرجح خيار ذكي.‬

Muhtemelen akıllıca bir seçim.

حدث تسبب على الأرجح الديناصورات

Büyük olasılıkla dinozorların yok olmasına neden olan bir olay

على الأرجح. كان ليجذبني النجاح أكثر.

Muhtemelen. Başarı sarhoşu.

عمر السيدة أربعون عامًا على الأرجح.

Leydi en fazla kırk yaşında.

لقال العالم على الأرجح إنّ الديمقراطية الاشتراكية

herkes muhtemelen sosyal demokrasinin

الجوع هو أقوى الدوافع الإنسانية على الأرجح.

Açlık, insani güdülerinin belki de en güçlüsüdür.

كانت كرات الغولف الأولى ، على الأرجح ، خشبية ،

İlk golf topları büyük olasılıkla ahşaptı.

لن أطّلع على تقرير توم على الأرجح.

Muhtemelen Tom'un raporunu okumayacağım.

إنه شيء لا يصدق، على الأرجح لا يصدق.

İnanılmaz, akıl almaz derecede olasılık dışı.

‫الطحالب هنا،‬ ‫فالشمال على الأرجح هو من هنا.‬

Yosun burada, yani kuzey muhtemelen şurası.

‫الطحالب هنا، فالشمال على الأرجح هو من هنا.‬

Yosun burada, yani kuzey muhtemelen şurası.

كان ذلك على الأرجح ما أثّرَ على قرارِهِم.

Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

نعم، على الأرجح أنها سوف تأتي إلى المنزل.

Evet, o muhtemelen eve gelecek.

الأطفال الفقراء و المثليون من الأرجح أن يتعرضوا للتنمر

Yoksul ve eşcinsel çocuklar zorbalığa daha çok maruz kalıyor,

على الأرجح بنفس الأسلوب، إلّا أنّه كان لدي توجه للخربشة.

Muhtemelen hâlâ öyle, ama benim kurtarıcı bir çizimim vardı,

‫وهنا، ما ينتمي لفصيلة القطط‬ ‫سيكون على الأرجح من الفهود.‬

Ve burada eğer bir kedi tüyü varsa bu muhtemelen jaguar demektir.

على الأرجح أنك لا تفهم أي كلمة مما أقوله اليوم.

Galiba sen bugün söylediğim bir sözü anlamıyorsun.

‫ولكنها لم تعبث بهذه الأدوية.‬ ‫على الأرجح أن قرداً فعل ذلك.‬

Ama ilaçlara zarar veren o değil. Bu muhtemelen bir maymunun işi.

وعلى الأرجح فقد كان نفس الشيء خلال الدراسة تحت الضغط أيضًا.

Stresli çalışma anlarında muhtemelen oradaydı.

‫لذلك لن يكون غريبًا على الإطلاق، ‬ ‫على الأرجح، للناس في هذه القاعة‬

Bu odadaki insanları kesinlikle, muhtemelen şaşırtmaz ki

لكنكم على الأرجح قد تذوقتموها إن كنتم تفضلون عصي الأسماك أو ال(سوريمي).

ancak bu balığı eğer balık çubukları veya surimi yedinizse tatmışsınızdır.

كان على الأرجح حادثًا بسيطًا ، على الرغم من أن البعض يعتقد أنه قتل نفسه

Büyük olasılıkla basit bir kazaydı, ancak bazıları kendini

حين يسمع معظم الناس عن "غرفةٍ على الأسلوب الياباني"، فإنهم يفكرون على الأرجح بغرفة تاتامي.

Onlar Japon tarzı odayı duyduklarında insanların çoğu muhtemelen bir tatami odası düşünüyor.

لم يتم تحديد كيفية بدء الحريق على وجه التحديد: ولكن على الأرجح كان شرارة من الأسلاك التالفة

Yangının nasıl başladığı kesin olarak belirlenemedi: ama büyük olasılıkla

كانت ليلى فتاة مصمّمة و غير متعلّمة و من الأرجح أنّها لم تكن راشدة بما يكفي كي تصبح أمّا.

Leyla tek yönlü, eğitimsiz bir kızdı ve muhtemelen anne olmak için fazla olgunlaşmamıştı.