Translation of "خيار" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "خيار" in a sentence and their turkish translations:

لدينا جميعًا خيار.

Hepimizin bir seçeneği var.

‫هذا خيار مطروح.‬

Bu kesinlikle bir seçenek.

كان لديك خيار.

Bir seçeneğin vardı?

لم أحصل على خيار.

- Başka seçeneğim yok.
- Bir seçeneğim yok.

أي خيار كان لدي؟

Ne tercihim vardı?

لم يكن لديَّ خيار.

- Bir seçeneğim yoktu.
- Seçeneğim yoktu.

ليس لدينا خيار سوى الدفع.

ödemekten başka şansımız olmaz.

‫هذا على الأرجح خيار ذكي.‬

Muhtemelen akıllıca bir seçim.

لا خيار لنا سوى المتابعة.

Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

أعتقد أنه لا خيار لي.

Belki bir seçeneğim yok.

خيار واحد، 8 مشاعر، 90 ثانية

Bir seçim, 8 duygu, 90 saniye ile.

ولأنهم ليس لديهم أيّ خيار آخر.

Çünkü başka bir seçenekleri yok.

‫ليس لدي خيار هنا،‬ ‫سوى طلب النجدة.‬

Kurtarma ekibini çağırmaktan başka çarem yok.

ليس لدينا أي خيار آخر غير المواصلة.

Devam etmekten başka seçeneğimiz yok.

‫هناك خيار واحد: ‬ ‫النزول بالحبل من الجرف مباشرة.‬

Tek seçenek var: Bu tepeden halatla inmek.

‫حسناً، دعونا نشعله.‬ ‫انظر إلى هذا. خيار جيد.‬

Pekâlâ, hadi yakalım. Şuna bakın. İyi seçim.

‫ومن ثم سنشعله.‬ ‫انظر إلى هذا. خيار جيد.‬

Sonra onu yakacağız. Şuna bakın. İyi seçim.

‫لذا إن كان لديك خيار،‬ ‫تجنب أكل البيض!‬

Bir seçeneğiniz varsa, yumurtadan uzak durun!

لم يكن لدينا خيار إلا الذهاب إلى هناك.

- Oraya gitmekten başka yolumuz yoktu.
- Oraya gitmekten başka seçeneğimiz yoktu.

ليس لدى توم خيار إلا أن يثق بنا.

Tom'un bize güvenmekten başka hiç seçeneği yok.

قم باتخاذ خيار أن تظل حاضراً، حاضراً بشكل كامل

Tamamen içinde bulunduğun anda kalmayı seç.

فلا أملك مال لكي أتنقل فلا أملك خيار آخر.

Taşınmak için param yok, sanırım bir seçeneğim yok.

‫الآن ليس لدينا خيار،‬ ‫سنتصل بإنقاذ الطوارئ من هنا.‬

Artık başka seçeneğimiz yok, acil durum kurtarma ekibini çağırmalıyız.

‫"مرتكز الرجل الميت"، خيار شجاع.‬ ‫علينا أولاً أن نحفر خندقاً.‬

Ölü Adam Çapası, cesur bir seçim. Öncelikle bir oyuk kazacağız.

‫سنعود إلى خيار "المطاردة".‬ ‫سأحاول أن أعترض طريقه من هنا.‬

Kovalama seçeneğine döneceğiz. Yolunu kesmeye çalışacağım.

لم يكن لدي خيار سوی الاستلقاء علی السرير طوال اليوم.

Bütün yatakta kalmakta başka seçeneğim yoktu.

لا خيار أمامي سوى فعل كلّ ما طلبوا منّي فعله.

Bana yapmamı söyledikleri he şeyi yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

أنا واثق أنه ثمة هناك خيار لا يتطلب تقديمة رشوة.

Rüşvet içermeyen bir seçenek olduğuna eminim.

الملك غي ليس لديه خيار سوى أن يأمر رجاله بإقامة معسكر

Kral Guy'ın adamlarını sipariş etmekten başka seçeneği yok nerede durdukları yerde kamp yapmak için.

‫عندما تجد نفسك في موقف كهذا، ‬ ‫لا يصبح لديك خيار،‬ ‫سوى طلب انتشالك.‬

Kendinizi böyle bir durumda bulursanız tahliye ekibi çağırmaktan başka şansınız yok demektir.

ليس لدى سكيبيو خيار سوى التراجع بما أنه كان مدرك أنه في منطقة معادية

Scipio'nun geri çekilmekten başka çaresi yok, farkediyor ki düşman bölgesinin içerisinde sıkışmış.

بعد هزيمة الملك جوزيف وجوردان في فيتوريا ، لم يكن أمام سوشيت خيار سوى الانسحاب

daha fazla birim çekiyordu . Kral Joseph ve Jourdan, Vitoria'da mağlup olduktan sonra, Suchet'in