Translation of "Zorundaydı" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Zorundaydı" in a sentence and their spanish translations:

- Yaptıklarının bedelini ödemek zorundaydı.
- Bedelini ödemek zorundaydı.

Tuvo que dar la cara.

Hayvanlar öldürülmek zorundaydı.

Los animales debían ser matados.

Bir şey yapılmak zorundaydı.

Algo tenía que hacerse.

Pazar bile çalışmak zorundaydı.

Tiene que trabajar incluso en domingo.

O, prensesi kurtarmak zorundaydı.

Tenía que salvar a la princesa.

Tom işe gitmek zorundaydı.

Tom tenía que ir a trabajar.

Bu bazen olmak zorundaydı.

Tenía que pasar en algún momento.

Tom istifa etmek zorundaydı.

Tom tuvo que renunciar.

Tom, Mary'ye bakmak zorundaydı.

Tom tenía que cuidar de Mary.

Ve çocuklar orada oynamak zorundaydı."

y los niños iban a jugar allí".

O, trende ayakta durmak zorundaydı.

Ella tuvo que ir parada en el tren.

Odasını kendi başına aramak zorundaydı.

Él tuvo que buscar su habitación por sí solo.

Her şey mükemmel olmak zorundaydı.

Todo tenía que estar perfecto.

Doroty Paris'te sanat çalışmak zorundaydı.

Dorothy debería estudiar arte en París.

O, kız kardeşine bakmak zorundaydı.

- Ella tenía que cuidar de su hermana.
- Ella tuvo que cuidar de su hermana.

Bu bir yerde olmak zorundaydı.

Tenía que pasar en algún lado.

Ne olduğunu okuyucularına anlatmak zorundaydı.

Necesitaba informar a sus lectores de lo sucedido.

Biri bir şey yapmak zorundaydı.

Alguien debía hacer algo.

Tom tekrar baştan başlamak zorundaydı.

Tom tuvo que empezar todo de nuevo.

Tom savaşın çıkmasını önlemek zorundaydı.

Tomás debía impedir que estallara la guerra.

O, büyük ailesini beslemek zorundaydı.

Él tenía que alimentar a su numerosa familia.

Tom çevre yolundan gitmek zorundaydı.

Tom tuvo que hacer un desvío.

Tüm çalışanlar erişim kodunu ezberlemek zorundaydı.

Todos los empleados tuvieron que memorizar el código de acceso.

Tom bir sürü form doldurmak zorundaydı.

Tom tuvo que llenar un montón de formularios.

O, başka bir yol bulmak zorundaydı.

Él tenía que encontrar otra manera.

Tom zor bir karar vermek zorundaydı.

- Tom tuvo que hacer una difícil elección.
- Tom tuvo que tomar una difícil decisión.

Tom Mary'ye tek başına bakmak zorundaydı.

Tom tuvo que cuidar a Mary él mismo.

Tom her şeyi kendisi yapmak zorundaydı.

Tom tuvo que hacer todo por sí mismo.

Boksör, unvan maçı için kilo vermek zorundaydı.

El boxeador tenía que perder peso para la pelea por el título.

O, yapmak istemese bile onu yapmak zorundaydı.

Ella tuvo que hacerlo aunque no quería.

Birçok işçi bütçe kesintileri nedeniyle işten çıkarılmak zorundaydı.

Muchos empleados tuvieron que ser despedidos debido a recortes presupuestarios.

Ama Romalılarla karşılaşmadan önce ordusunun 3 acil ihtiyacıyla uğraşmak zorundaydı.

Pero antes de que él pueda confrontar a los romanos debe primero abordar sus tres prioridades inmediatas:

O onun kalmasını rica etti fakat o işe gitmek zorundaydı.

Ella le pidió que se quedase, pero él tenía que irse a trabajar.

Tom Mary'yi yalnız bırakma fikrinden nefret etti fakat işe gitmek zorundaydı.

Tom odiaba la idea de dejar a Mary sola, pero él tenía que ir a trabajar.

Paleolitik olarak bilinen dönem sırasında, insan hayatta kalmak için mücadele etmek zorundaydı.

Durante el período conocido como Paleolítico, el hombre tuvo que luchar para garantizar su supervivencia.

Koum'un ailesi Ukrayna'dan Amerika Birleşik Devletlerine göç ettikten sonra yemek fişlerine güvenmek zorundaydı.

La familia de Koum tuvo que depender de cupones de alimentos después de emigrar de Ucrania a los Estados Unidos.