Translation of "Etmek" in Korean

0.021 sec.

Examples of using "Etmek" in a sentence and their korean translations:

Müşteriyi ikna etmek

고객에게 전시 판매를 할 때라든지

Düşünmeden hareket etmek yerine,

생각하지 않을 때와 반대로 행동하게 되며

Ve şefkat teşvik etmek.''

연민을 느끼게끔 하는 것이다 라고요.

En iyisi devam etmek.

‎떠나는 게 좋습니다

Ama artık pes etmek yoktu.

하지만 포기는 없었습니다.

İlk çözüm, işaretleri takip etmek

첫 번째 해결책은 보이는 신호를 잘 따라서

"Üniversiteye gitmek ve seyahat etmek,

"저는 대학에 가고, 여행을 다니며

Sonuçta, ortaklarını memnun etmek için

지금 이들은 최대한 인도적으로 기술에 접근하고 있다고 주장하지만

Şirketler yalnızca kârı en maksimize etmek ve hissedarları zengin etmek için var.

사업체는 주주를 위해 이윤을 극대화한다.

"Yardım etmek için ne yapabilirseniz" demeyin.

"무엇이든 좋습니다." 라고 말하지 마세요.

Öğrencilerin matematiği öğrenmelerine yardım etmek adına

파생 상품 거래 일을 그만 두고

Bu gücü suistimal etmek çok kolay.

그리고 그러한 영향력은 남용될 가능성이 큽니다.

Bugün burada, şunu teklif etmek istiyorum:

오늘 이 자리에서 제안하고 싶은 것은

Ameliyat etmek için can atıyordum yahu!

수술을 하면 정말 좋겠죠.

Burada doğal tepki mekanizmayı yok etmek,

그에 대한 자연스런 반응은 조직을 무너뜨리려고 하고

Hastalıkları yok etmek, aç insanları doyurmak,

질병을 없애고, 기근을 없애고

Ve bunun değişmesine yardım etmek istiyorum.

그리고 전 이걸 바꾸는데 기여하고 싶습니다.

Geleceklerinde ne yattığını tahmin etmek imkânsızlaşıyor.

‎이들의 미래를 예측하는 것 또한 ‎불가능해졌습니다

Ve onlarla baş etmek zorunda kaldım,

상대해야만 했습니다.

Dinamik hareket etmek mi, statik sağkalım mı?

동적 이동, 아니면 정적 생존?

Son attığı tweetleri takip etmek çok kolay.

사로잡히는 것은 굉장히 쉽죠.

Ama bazen ameliyat etmek de gerekli olabilir.

하지만 수술도 나름 타당했어요.

Daha iyi bir dünya inşa etmek için

그들에게는 노력하면 성공할 수 있다는 가능성이 절실히 필요합니다.

Göreviniz, ben konuşurken olabilecek değişiklikleri fark etmek.

제가 말하는 내용을 들으시고서 어떤 감정의 변화를 겪는지 기억하세요.

Ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı.

변호를 했어야 했을 정도니까요.

Güreş ringini hazırlamada yardım etmek istediğimi söyledim.

그리고 제가 레슬링 링을 설치하는 걸 도와줘도 되는지 물었어요

Iklim değişimiyle mücadele etmek, Atlantik'i geçmeye hazır.

기후변화와 싸우기 위한 임무를 띠고 대서양을 건너기 위한 준비가 되어 있습니다

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

회사가 단지 주주들의 배를 불리기 위해 있는 것이 아니라는 것입니다.

Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,

오랑우탄은 사람들이 나가기를 바라지만 해치려는 의도는 없어요

Gezegeni stabilize etmek konusunda ciddi bir yaklaşım sunmalıyız.

우리는 이제 지구를 안정시키기 위해 진지해져야 합니다.

Ve korelasyonla neden sonuç ilişkisini ayırt etmek için.

복잡한 인과관계를 구별해 내기 위해서입니다.

Ebeveynler bildirim yapılmaksızın değiştirilen şartları kabul etmek zorunda.

부모들은 약관이 바뀐 것을 모른 채 약관에 동의하게 됩니다.

En iyi evi bulma olasılığınızı maksimize etmek istiyorsanız

최상의 장소를 찾는 가능성을 극대화하고 싶다면

Ama umudu iptal etmek, inandığımız her şeye aykırıydı.

하지만 희망을 버리는 것은 우리가 믿는 모든 것에 반하는 거였죠.

Sermaye ve gayretle takip etmek için çaba göstermeliyiz.

경제적, 사회적으로 강력한 영향을 전 세계에 줄 수 있도록 노력해야 합니다.

Belirli değerler üzerinden gitmesini hayal etmek kolay olurdu..

넷플릭스의 알고리즘이 결국엔-

Acısını çekmekte olan bu kıza yardım etmek yerine...

인생의 고난으로 고통받는 그 소녀를 말이죠.

Hatta iklim biliminin kendisinden şüphe etmek bile isteyebilirim.

심지어 기후 과학 그 자체를 부정하고 싶어할 수도 있습니다.

Hizmet ekonomisi inşa etmek içinse 60 yılımız vardı.

서비스 경제를 이루는데 다시 60년이 걸렸습니다.

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

제가 그 문제에 일조했다는 사실을요.

Ve her yıl bu ruhsal bozukluğu tedavi etmek için

그리고 이 정신건강 문제를 치료하기 위해

Çok fazla aldığımızı itiraf etmek için cesarete sahip olmalıyız.

우리는 우리가 너무 많이 취해왔다고 인정할 용기를 가져야 합니다.

Eğer gençlerimize mükemmellik tuzağından kurtulmaları için yardım etmek istiyorsak

젊은이들을 이 덫에서 탈출할 수 있게 도와주려면

Oradan çıkabileceklerini ve dünyayı değiştirebileceklerini fark etmek de öyle.

지도자의 역량을 기대하는건 무리인 이유입니다.

Peki ya sizin kadar kültürlü olmayan birinden nefret etmek?

여러분만큼 똑똑하지 못한 사람을 싫어하는 것은 어떤가요?

Telefonlarını kontrol noktalarında teslim etmek zorunda olan Uygurlardan bahsediyoruz.

우리가 위구르인과 이야기하려면 검문소에 휴대폰을 반납해야 하죠

Herkes akıl sağlığı durumlarını tedavi etmek için ilaç almak istemeyebilir.

누구나 치료 때문에 약을 복용하길 원하는 것도 아니고요.

Bu madeni keşfetmeye devam etmek isterseniz "Yeniden Dene"yi seçin.

이 광산을 계속 탐험하시려면 '다시 시도'를 선택하세요

İşletmeler için de modaya ayak uydurup kısa zamanda kâr etmek

기업이 단기적 수익창출에 혈안이 되어, 미래의 투자를 등한시하는 것도

Bunu idrak etmek için önümüzde 70 yıl ve fazlası yok.

우리는 70년 이상이 지나고 나서 알아볼 시간이 없습니다.

Avrupa en kanlılara tanıklık etmek üzereydi Napolyon Savaşları günü savaşı.

유럽이 나폴레옹 전쟁에서 가장 참혹했던 날의 전투를 목격하기 직전이었다.

En iyi eğitimi aldığını garanti etmek için ne gerekiyorsa harcıyorlar.

최선의 교육을 보장하기 위해 필요한 모든 것을 쓰지.

Ve deprem sonrası bu korkunç dönemi atlatmalarında onlara yardım etmek için

저희 지역 공동체와 함께

Kesilir ve yollarını vadileri oyarak açarlar. Bu takip etmek için iyidir,

골짜기를 흐르며 물길을 만듭니다 그래서 따라가기에 좋지만

Aynı şeyleri tekrar inşa etmek yerine daha iyisini yapacak kişileri bekliyorlar.

예전의 영광을 살리는 정도가 아니라 더 나은 공동체를 만들고 싶어 해요.

Ki bu konsept kontrol etmek için sadece üç vat güç kullanıyor

전 세계를 나아갈 수 있는

Ve gelecek için iyi olan icatları göz ardı etmek çok kolay.

매우 쉬운 일이죠.

Yani, suyu süzmek için kullandım, sıvı elde etmek için çamur süzdüm,

팬티로 물도 걸러서 마셔봤죠 축축한 진흙을 팬티에 담고 수분을 쥐어짜서요

Sorun şu ki buradan indikten sonra devam etmek zorunda kalacağım. Yukarı çıkış yok.

문제는 여길 한 번 내려가면 돌이킬 수 없단 겁니다 다시 올라올 방법이 없어요

O yöne dönmek ve enkazı aramaya devam etmek isterseniz "Tekrar Dene"yi seçin.

그 방향으로 돌아가 계속 잔해를 찾고 싶다면 '다시 시도'를 선택하세요

Daha fazla güç elde etmek ve onu kalıcı hale getirmek için harekete geçti.

에르도안이 영구적으로 집권하도록 만들었죠

Dişi, kendisinden yüzde 20 daha ağır olduğundan onu zapt etmek için var gücünü kullanmalıdır.

‎암컷이 수컷보다 20% 무겁기에 ‎수컷은 온 힘을 다해 버팁니다

İkincisi de, sürekli ilerlemeye devam etmek. Canınız istemese bile emin bir şekilde ileriye gitmelisiniz.

두 번째는 언제나 계속 앞으로 나아가는 겁니다 긍정적으로 전진하는 거죠 그러고 싶지 않을 때라도요