Translation of "Yapmaz" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Yapmaz" in a sentence and their spanish translations:

Böyle şeyler yapmaz.

Ella no hace cosas así.

Allah hatalar yapmaz.

Dios es infalible.

Tanrı, hata yapmaz.

Dios no comete errores.

Tom hatalar yapmaz.

Tom no hace errores.

O bunu yapmaz.

Él no lo hace.

Sakal filozof yapmaz.

La barba no hace al filósofo.

Tom kahvaltı yapmaz.

Tom no desayuna.

Tom onu yapmaz.

Tom no hace eso.

Restoran öğle yemeği yapmaz.

El restaurante no prepara almuerzos.

Tom bile onu yapmaz.

Hasta Tom no hace eso.

Tom bunu asla yapmaz.

Tom nunca hará eso.

Tom asla espri yapmaz.

Tom nunca bromea.

Tom asla yatağını yapmaz.

- Tom jamás hace su cama.
- Tomás nunca tiende su cama.

Tom öyle şeyler yapmaz.

Tom no hace cosas como esa.

Beyler öyle şeyler yapmaz.

Así no se comporta un caballero.

Umarım Tom bunu yapmaz.

Espero que Tom no haya hecho esto.

Tom normalde bunu yapmaz.

Normalmente Tom no hace esto.

Babam evde hiçbir iş yapmaz.

- Mi papá no hace nada en casa.
- En casa, mi padre no mueve ni un dedo.
- En casa, mi padre no hace nada.

Yakınmaktan başka hiçbir şey yapmaz.

Él no hace más que quejarse.

Tom genellikle öyle şeyler yapmaz.

Tom normalmente no hace cosas así.

Ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

No hace más que llorar.

Onlar asla bir şey yapmaz.

Ellos nunca hacen nada.

Tom pazartesi günü pratik yapmaz.

Tom no practicó el lunes.

Tom neredeyse hiç hata yapmaz.

Tom casi no comete errores.

Tom sık sık tatil yapmaz.

Tom no se toma vacaciones con frecuencia.

Tom neredeyse hiç kahvaltı yapmaz.

- Tom no desayuna casi nunca.
- Tom casi nunca desayuna.

Doğa hiçbir şeyi boşuna yapmaz.

La naturaleza no hace nada en vano.

Doymak bilmemek sizi bir kapitalist yapmaz,

Ser rapaz no te hace capitalista,

Tom para hakkında asla şaka yapmaz.

Tom nunca bromea acerca del dinero.

Tom işi hakkında asla şaka yapmaz.

Tom nunca bromea acerca de su trabajo.

Pazar günü Tom asla yemek yapmaz.

Tom nunca cocina los domingos.

Mary asla böyle bir şey yapmaz.

Mary nunca haría nada semejante.

Manga okumaktan başka bir şey yapmaz.

No hace nada más que leer manga.

Tom genellikle böyle aptalca şeyler yapmaz.

Tom normalmente no hace cosas estúpidas como esa.

O, ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

No hace más que llorar.

Tom hiç kimse için ayrım yapmaz.

Tom no le hace excepciones a nadie.

- O bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.
- Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.

Él no hace otra cosa que jugar todo el día.

- Bütün gün oynamaktan başka bir şey yapmaz.
- Bütün gün oyun oynamaktan başka hiçbir şey yapmaz.

Él no hace otra cosa que jugar todo el día.

O bebek ağlamaktan başka bir şey yapmaz.

- Ese bebé no hace más que llorar.
- Ese niño no hace más que llorar.

O yapacağını söylediği şeyi neredeyse hiç yapmaz.

Ella casi nunca hace lo que dice que va a hacer.

Tom her zaman diğerlerinin beklediği şeyi yapmaz.

Tom no siempre hace lo que otros esperan.

Yeni bir TV almak seni mutlu yapmaz.

Comprar una televisión nueva no va a hacerte feliz.

Tom asla aynı hatayı iki kez yapmaz.

Tom nunca comete dos veces el mismo error.

Katolik olmak seni benden daha iyi yapmaz.

Ser católico no te hace mejor que yo.

Bir Japon asla böyle bir şey yapmaz.

Un japonés nunca haría tal cosa.

O, şikâyet etmekten başka bir şey yapmaz.

Ella no hace más que quejarse.

O, ev işlerinde herhangi bir yardım yapmaz.

Él no ayuda con las tareas domesticas.

Tom her zaman bunu o şekilde yapmaz.

Tom no lo hace siempre así.

- Tom ev ödevini genellikle akşam yemeğinden önce yapmaz.
- Tom genelde ev ödevini akşam yemeğinden önce yapmaz.

Tom no suele hacer su tarea antes de la cena.

O çizgi roman okumaktan başka bir şey yapmaz.

Él no hace nada más que leer tiras cómicas.

Bütün gün televizyon izlemekten başka bir şey yapmaz.

- Él no hace nada más que ver televisión todo el día.
- No hace nada más que ver todo el día la televisión.

Vücut geliştirme şampiyonu bana virüs hiçbir şey yapmaz ya

El virus del campeón de culturismo no me hace nada

Babam pazar günleri, televizyon seyretmekten başka hiçbir şey yapmaz.

Lo único que mi padre hace los domingos es ver la tele.

Sabahtan akşama kadar şikayet etmekten başka bir şey yapmaz.

No hace más que quejarse todo el día.

- Bunu kimse yapmaz.
- Bunu yapan yok.
- Kimse böyle yapmıyor.

Nadie hace eso.

Tom bütün gün odasında oturur ve bir şey yapmaz.

Tom se sienta en su habitación durante todo el día y no hace nada.

O yanında bir çalar saati almadan asla yolculuk yapmaz.

Él jamás viaja sin llevar un reloj despertador consigo.

- Artık onu hiç kimse yapmaz.
- Artık onu kimse yapmıyor.

Nadie hace ya eso.

Sana söylenilen şeyi yapar yapmaz, kesinlikle hiçbir sorunumuz olmayacak.

En tanto en cuanto hagas lo que se te ha dicho que hagas, no tendremos absolutamente ningún problema.

Tom bütün gün TV izlemekten başka hiçbir şey yapmaz.

- Tom no hace nada más que ver televisión todo el día.
- Tom no hace nada más que ver la televisión durante todo el día.

Tom Pazar günleri kitap okumaktan başka hiçbir şey yapmaz.

Los domingos, Tom no hace nada más que leer libros.

Tom alışılmış şeylerin dışında neredeyse asla bir şey yapmaz.

Tom casi nunca hace nada fuera de lo común.

Daha iyi her şeyi yapmak, seni benden daha iyi yapmaz!

¡Hacer todo mejor que yo no te hace mejor que yo!

- Babam evde hiçbir iş yapmaz.
- Babam evde parmağını bile oynatmaz.

- Mi papá no hace nada en casa.
- En casa, mi padre no mueve ni un dedo.
- En casa, mi padre no hace nada.

Bir yalanı tekrarlamak onu doğru yapmaz, onu daha kötü olan bir alışkanlık yapar.

Repetir siempre una mentira no la convierte en verdad, sino que, lo que es peor, en un hábito.

- O çok dikkatlidir bu nedenle seyrek hata yapar.
- O çok dikkatlidir bu yüzden pek hata yapmaz.

Ella es muy cuidadosa, así que casi nunca comete errores.