Translation of "Kavga" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Kavga" in a sentence and their portuguese translations:

Kavga etme.

- Não lute.
- Não lutem.
- Não lutes.

Kavga aramıyorum.

Eu não estou procurando briga.

Kavga etmiyorduk.

Nós não estávamos brigando.

Sokakta kavga ediyorlardı.

Eles estavam brigando na rua.

Bırak kavga etsinler.

Que lutem.

Seninle kavga aramıyorum.

Não estou procurando briga com você.

Kavga sona erdi.

A luta acabou.

Biz kavga ettik.

Nós tivemos uma briga.

Onlar kavga istiyordu.

Eles queriam uma briga.

Kardeşler kavga etmemelidir.

- Irmãos não devem brigar.
- Não deve haver discórdia entre irmãos.
- Irmãos não deveriam tretar.

Kavga uzun sürmedi.

A luta não durou muito.

Sen hep kavga ediyorsun!

Você sempre briga!

Tom kavga etmek istemiyor.

- O Tom não quer lutar.
- Tom não quer lutar.

Kavga etmeye devam edin.

- Continue lutando.
- Continuem lutando.

Onlar sürekli kavga ederler.

- Eles brigam constantemente.
- Elas brigam constantemente.

Biz çok kavga ederiz.

Nós brigamos muito.

Kavga üç saniye sürdü.

A luta durou três segundos.

Ben seninle kavga etmiyorum.

- Eu não estou brigando com você.
- Não estou brigando com você.

İkinizin kavga ettiğinizi duydum.

- Ouvi dizer que vocês dois tiveram uma briga.
- Eu ouvi dizer que vocês dois tiveram uma briga.

Onlar neden kavga ediyorlar?

- Por que é que eles estão brigando?
- Por que é que elas estão brigando?

Kızlar kavga etmeye başladı.

As meninas começaram a brigar.

Çocuklar kavga etmeye başladılar.

- Os meninos começaram a brigar.
- Os meninos começaram a lutar.

Herkes kavga etmeye başladı.

Todos começaram a lutar.

Haklısın deyince de kavga çıkmazmış

Não há luta quando você diz que está certo

kavga etmeden kazandığım, şimdi senin.

que ganhei sem nem mesmo lutar, são vossos agora.

Neden onlar hep kavga ediyor?

Por que estão sempre brigando?

Neden kavga ettiğimizi bilmiyoruz bile.

Nós nem sabemos porque estamos brigando.

- Kavga etmeyi beceremem.
- Kavgadan anlamam.

Eu luto mal.

Bir grup delikanlı kavga ediyordu.

Um grupo de moços estava lutando.

Onlar her zaman kavga ediyorlar.

Eles estão sempre brigando.

Tartışma kavga ile sona erdi.

A discussão terminou em briga.

Lütfen kavga etmeyi keser misiniz?

Vocês poderiam por favor parar de brigar?

Tom ve Mary kavga ediyorlar.

Tom e Maria estão brigando.

Tom ve Mary kavga etti.

Tom e Maria brigaram.

Tom, Mary ile kavga etti.

Tom brigou com a Mary.

Ben kavga etmekten nefret ederim.

- Eu odeio brigas.
- Eu odeio discussões.

Tom erkek kardeşi ile kavga etti.

Tom entrou numa briga com o irmão.

Kedim başka kedi ile kavga etti.

Meu gato brigou com outro gato.

Tom ve Mary sürekli kavga ederler.

Tom e Mary brigam constantemente.

Senin dün Tom'la kavga ettiğini anlıyorum.

Entendo que você teve uma briga com o Tom ontem.

Polis kavga eden iki adamı ayırdı.

O policial separou os dois homens que estavam brigando.

Tom ve ben çok kavga ederiz.

Eu e Tom brigamos muito.

Tom ve Mary çok kavga eder.

Tom e Mary brigam muito.

Tom ve ben çok kavga ederdik.

Eu e Tom brigávamos muito.

Leyla, Fadıl'ı kavga etmeden terk etmiyordu.

Layla não ia se separar de Fadil sem lutar.

Mary ailesi ile sürekli kavga eder.

- Mary briga constantemente com os pais dela.
- Mary briga constantemente com seus pais.

Onlar kedi ve köpek gibi kavga ediyorlar.

Eles vivem brigando como cão e gato.

Abraham, Lucy için Joseph ile kavga etti.

Abraham entrou numa briga com Joseph por causa de Lucy.

Ne için kavga ediyor olduğumuzu bilmiyoruz bile.

Nós nem sabemos pelo que estamos lutando.

- Seninle tartışmak istemiyorum.
- Seninle kavga etmek istemiyorum.

Não quero discutir com você.

Tom ve Mary büyük bir kavga yaptılar.

Tom e Maria tiveram uma briga feia.

Trend elbiseler için değil adalet için kavga ederiz.

Não lutamos por panos, lutamos por justiça.

- Bırak kavga etsinler.
- Bırak dövüşsünler.
- Elleme birbirlerini yesinler.

Que lutem.

Tom'un anne ve babası her zaman kavga eder.

Os pais de Tom brigam o tempo todo.

- Kavga etmekten başka alternatifimiz yoktu.
- Mücadele etmekten başka seçeneğimiz yoktu.

Não temos escolha senão lutar.

- Tom ve benim bir kavgamız vardı.
- Tom ve ben kavga ettik.

Tom e eu brigamos.

O sarhoşken, homurdanıyor ve kavga ediyor. O ayıkken, eline ne gelirse atıyor ve hiçbir şey söylemiyor.

Quando está bêbado, ele resmunga e luta. Quando está sóbrio, se deita sobre seja lá o que for e se cala.