Translation of "Hayatın" in Portuguese

0.036 sec.

Examples of using "Hayatın" in a sentence and their portuguese translations:

Hayatın tehlikede.

Sua vida corre perigo.

Hayatın nasıl?

Como vai a sua vida?

Hayatın şiirini kaybederiz.

perdemos a poesia da vida.

Hayatın doğası açıklanamaz.

A natureza da vida é inexplicável.

Hayatın anlamı nedir?

Qual é o significado da vida?

Hayatın buna bağlı.

A sua vida depende disso.

Bu senin hayatın.

É a sua vida.

Bir hayatın yok.

Você não tem vida.

Hayatın tadını çıkar.

Aproveite a vida!

Çocuklar hayatın çiçekleridirler.

As crianças são as flores da vida.

Çeşitlilik hayatın lezzetidir.

A variedade é o tempero da vida.

Aşk hayatın nasıl?

Como anda a sua vida amorosa?

Çekilme hayatın ilk dersidir.

A resignação é a primeira lição da vida.

Senin hayatın benim ellerimde.

Sua vida está em minhas mãos.

Bana hayatın anlamını anlat.

Diga-me o significado da vida.

Aşksız hayatın anlamı yoktur.

A vida sem amor é sem sentido.

- Hayatın tehlikede.
- Hayatınız tehlikede.

- Sua vida está em perigo.
- Sua vida corre perigo.

Bu, hayatın bir gerçeği.

- É um fato da vida.
- Esta é a verdade.
- Esta é a situação.
- Temos de aceitar os fatos.
- Assim tem que ser.

Paran ya da hayatın!

A bolsa ou a vida!

Hayatın gizemi insan anlayışının dışındadır.

O mistério da vida está além da compreensão humana.

Hayatın iniş ve çıkışları vardır.

A vida tem seus altos e baixos.

İnsanlar hayatın kısa olduğunu söylüyor.

As pessoas dizem que a vida é curta.

Bilim hayatın tüm sorunları çözmez.

A ciência não soluciona todos os problemas da vida.

Hayatın inişleri ve çıkışları vardır.

Há altos e baixos na vida.

Hayatın özlemleri çocukların kılığında gelir.

As aspirações da vida vêm disfarçadas de crianças.

Hayatın adil olduğunu kim söyledi?

Quem disse que a vida é justa?

Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.

A morte é uma parte integral da vida.

Acı çekme hayatın sefaletinden kaynaklanıyor.

Meu sofrimento se deve às misérias da vida.‎

Hayatın aleyhine değil, lehine olmak lazım.

a favor da vida. Não contra ela.

- Hayatın anlamı nedir?
- Yaşamın amacı nedir?

Qual é o significado da vida?

Tom, rahatlayıp hayatın tadını çıkarmayı bilmiyor.

Tom não sabe como relaxar e simplesmente aproveitar a vida.

Sadece bir sanatçı hayatın anlamını yorumlayabilir.

Apenas um artista pode interpretar o sentido da vida.

Seni hayatın kendisinden daha çok seviyorum.

- Eu te amo mais do que a vida.
- Te amo mais do que a vida.

Sağlık ve akıl, hayatın iki nimetidir.

Saúde e inteligência são as duas bênçãos da vida.

Kırsal hayatın bütün olağan zorlukları bir yana,

Junto com todas as dificuldades comuns da vida rural,

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

A luz e a poluição sonora estão a mudar o ritmo da vida.

Televizyonsuz hayatın nasıl olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?

Você consegue imaginar como seria a vida sem televisão?

Pek çok insan amaçsızca hayatın içinde sürükleniyor.

Muita gente vagueia pela vida sem um propósito.

Tom hayatın sırrını keşfetti ama bana anlatmayacak.

Tom descobriu o segredo da vida, mas ele não vai me dizer.

Hayatı hakkındaki en iyi kitap hayatın kendisidir.

O melhor livro sobre a vida é a própria vida.

Ay ile gelgitlerin hayatın ritmini belirlediği bir dünya.

Onde a Lua e as marés determinam o ritmo da vida.

Hayatın çılgınlığı, ileriye doğru yaşamak ve geriye doğru anlamaktır!

Uma das coisas mais loucas da vida é vivê-la para diante e entendê-la para trás.

Sadece bir tane hayatın var. Onu mutlu ve başarılı bir şekilde yaşa.

Você só tem uma vida. Viva-a feliz e eficazmente.

Kendi hayatımıza benzer bir hayatın başka gezegenlerde var olabileceği fikri, ben büyüleyici buluyorum.

- A ideia de que uma vida semelhante à nossa poderia existir em outros planetas me fascina.
- Acho fascinante a ideia de que poderá existir vida semelhante à nossa em outros planetas.

- Yaşamın olduğu yerde, umut vardır.
- Nerede hayat varsa orada umut vardır.
- Hayatın olduğu yerde umut vardır.

Onde há vida, há esperança.