Translation of "Ekonomik" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Ekonomik" in a sentence and their portuguese translations:

Ekonomik olarak ailemden bağımsızım.

Eu sou economicamente independente dos meus pais.

Ülkenin ekonomik durumu kötüleşti.

A situação econômica do país piorou.

Oradaki kadınlara üretimi, ekonomik faaliyetleri,

produção, atividades econômicas para as mulheres de lá,

Ekonomik durum daha da kötüleşti.

A situação econômica piorou.

Ekonomik kalkınma Afrika için önemli.

Desenvolvimento econômico é importante para a África.

- İtalya kendi tarihindeki en kötü ekonomik krizin içinde.
- İtalya, tarihindeki en kötü ekonomik krizi yaşıyor.

A Itália está na pior crise econômica da sua história.

Farklı sosyal ekonomik sınıflarını teker teker oynuyordu

tocando diferentes classes econômicas sociais, uma a uma

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Haverá uma crise econômica ao fim deste ano.

Artık bu bir ekonomik sorun değil, sorun burada.

Já não temos um problema económico. Temos um problema aqui.

Bunlar ekonomik ve maddi gelişmeler, ahlaki gelişmeler değil.

Isso é uma melhoria material e económica, não é moral.

Şimdiki ekonomik kriz için cumhuriyetçi parti suçlanacak mı?

É o GOP a culpa da atual crise econômica?

Ekonomik gelişim karşısındaki bir numaralı düşman her zaman

para melhorar o seu sistema. O inimigo número 1 do progresso econômico é

Eğitim için daha fazla para ekonomik büyümeyi teşvik edecek.

Mais dinheiro para a educação estimulará o crescimento econômico.

Ekonomik eşitsizliğin sebebini hükümet yolsuzluğuna ve elit kesime bağlıyordu.

Ele culpou a corrupção do governo e a elite da Venezuela pela desigualdade econômica.

Mücadelemizin gerektirdiği ekonomik kaynaklara ulaşmak için suç işlemek durumunda kalıyorduk.

Tivemos de obter os recursos económicos necessários para a nossa luta, de cometer crimes.

"Bu ekonomik kriz ortamını ve olacakları biliyordum" diyor bu adam

"Eu conhecia essa crise econômica e o que aconteceria", diz esse homem.

Dünya ekonomik olarak zenginleştikçe çevresel olarak daha fakir hale geliyor.

Enquanto o mundo se torna economicamente mais rico, ele se torna ambientalmente mais pobre.

Ama bugün, Venezüella hem siyasi hem de ekonomik açıdan rezalet.

Mas hoje, as instituições democráticas e a economia da Venezuela estão em colapso

Ve böylece üzerimizde siyasi hâkimiyet kurup ekonomik açıdan bizi sömürmek istediler.

para nos dominarem politicamente e, assim, nos roubarem em termos económicos.

- Onlar ekonomik bir araba istediler.
- Onlar ekonomi sınıfı bir araba istediler.

Eles queriam um carro econômico.

- O ekonomik yönden ebeveynlerinden bağımsız.
- Kendisi maddi yönden anne-babasına bağımlı değil.

Ele é economicamente independente de seus pais.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.

Toda pessoa, como membro da sociedade, tem direito à segurança social e à realização, pelo esforço nacional, pela cooperação internacional e de acordo com a organização e recursos de cada Estado, dos direitos econômicos, sociais e culturais indispensáveis à sua dignidade e ao livre desenvolvimento da sua personalidade.