Translation of "Yaşıyor" in Arabic

0.012 sec.

Examples of using "Yaşıyor" in a sentence and their arabic translations:

- Babam şehir dışında yaşıyor.
- Babam köyde yaşıyor.
- Babam kırsalda yaşıyor.
- Babam taşrada yaşıyor.

والدي يعيش في الريف.

Nerede yaşıyor?

- أين بيتها؟
- أين بيته؟

"burada insanlar yaşıyor, burada insanlar yaşıyor."

"يعيش أشخاص هنا، يعيش أشخاص هنا."

''Burada insanlar yaşıyor.''

"يعيش أشخاص هنا."

Yaşıyor ve büyüyor.

عقول لا أشاركها.

Amcan nerede yaşıyor?

- أين يعيش عمك؟
- أين يسكن خالك؟

Onlar orada yaşıyor.

هم يعيشون هناك

O, Fas'ta yaşıyor.

يعيش في المغرب.

O, Tokyo'da yaşıyor.

- إنه يسكن في طوكيو.
- إنه يعيش في طوكيو.

Şeytan nerede yaşıyor?

أين يعيش الشّيطان؟

Mary burada yaşıyor.

تقطن(تسكن) ماري هنا.

O, Dubai'de yaşıyor.

هي تسكن في دبي.

Tom nerede yaşıyor?

أين يسكن توم؟

John nerede yaşıyor?

- أين يسكن جون؟
- أين يعيش جون؟

Leyla Yemen'de yaşıyor.

تعيش ليلى في اليمن.

- Amcam okulun yakınında yaşıyor.
- Dayım okulun yakınında yaşıyor.

يعيش عمي قرب المدرسة.

Şimdi annesi ile yaşıyor.

حاليا تعيش مع أمها.

Hatta hâlâ yaşıyor, bakın.

‫ما زال حياً. انظر.‬

Yetimhane gibi kurumlarda yaşıyor,

يعيشون في مؤسسات مماثلة لدور الأيتام،

Tom şimdi amcasıyla yaşıyor.

توم يعيش مع عمه الآن.

Arkadaşım şu evde yaşıyor.

يعيش صديقي في ذلك المنزل.

Amcam okulun yakınında yaşıyor.

يعيش عمي قرب المدرسة.

Sefil bir hayat yaşıyor.

هو يعيش حياة بائسة.

Kocası şimdi Tokyo'da yaşıyor.

يعيش زوجها الآن في طوكيو.

Büyükannem tek başına yaşıyor.

تعيش جدتي وحدها.

Leyla hala Kahire'de yaşıyor.

لا تزال ليلى تعيش في القاهرة.

- Erkek kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Kardeşim Tokyo'da yaşıyor.
- Erkek kardeşim Tokyo'da oturuyor.

- أخي يعيش في طوكيو.
- أخي يسكن في طوكيو.

Aniden hafıza kaybı yaşıyor gibiyiz.

فيبدو الأمر وكأننا طوّرنا فقداناً مفاجئاً للذاكرة،

O bir apartman dairesinde yaşıyor.

يعيش في شقة.

Tom sessiz bir mahallede yaşıyor.

طوم عايش بمنطقة هادية

Tom yoksul bir mahallede yaşıyor.

يسكن توم في حي فقير.

O, bir fantezi dünyasında yaşıyor.

يعيش في عالم من الخيال.

Fadıl küçük bir toplulukta yaşıyor.

يعش فاض في بلدة صغيرة.

Leyla bir birliktelik yaşıyor mu?

- هل لليلى علاقة غير شرعيّة؟
- هل ليلى في علاقة غير شرعيّة؟

Tom eski bir binada yaşıyor.

يعيش توم في مبنى قديم

Ve ders verdiğim kenar mahallede yaşıyor.

وتعيش بنفس الحيّ الفقير الذي أدرس به.

Perth'te yaşıyor ve kaykay yapmayı seviyordu.

عاشت في "بيرث" كانت تحب التزلج

İnsanlığın yarısından fazlası bu alanda yaşıyor,

وأكثر من نصف البشرية يعيشون على هذه المساحة

Latin Amerika'nın favelalarında gibi yerlerde yaşıyor.

والأحياء الفقيرة في مومباي وأمريكا اللاتينية.

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

العالم كله يمر بأزمة كبيرة

O iki katlı bir evde yaşıyor.

إنها تعيش في بيت ذا طابقين.

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

هي على قيد الحياة!

O yaşlı kadın yalnız başına yaşıyor.

- تلك المرأة العجوز تعيش لوحدها.
- تلك المرأة العجوز تسكن بمفردها.
- تلك المرأة العجوز تعيش بمفردها.
- تلك المرأة العجوز تسكن لوحدها.

Fadıl hayatı hala dolu dolu yaşıyor.

لا يزال فاضل يتمتّع بحياته إلى حدّ أقصى.

Sanırım annem bir ilişki yaşıyor olabilir.

أظنّ أنّ لأمّي علاقة غير شرعيّة.

şimdi eminim mutlu bir ilişki yaşıyor olurdu ...

أنا متأكد أنها كانت لتستمتع الآن بعلاقة سعيدة...

Hâlâ sanat eğitimi programlarında bütçe kısıtlaması yaşıyor?

تعاني من اقتطاعات من ميزانية برامج تعليم الفنون؟

Bence bu sistemler aramızda yaşıyor ve çalışıyor.

وأنا أعتقد أن هذه الأنظمة تعيش وتعمل بيننا الآن،

Deniz seviyesinden bir metre yükseklikte yaşıyor. Bu

العالم. بينما اكثر من مئةٍ وخمسين مليون شخص معظمهم في اسيا

O buraya yakın bir yerde mi yaşıyor?

هل يعيش بالقرب من هنا؟

Sami aynı zamanda kapalı bir sitede yaşıyor.

- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسوّر.
- حتّى سامي يعيش في مجمّع مسيّج.

- Ölü Deniz yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.
- Lut Gölü yaşıyor: dünyanın her köşesinden turist çekiyor.

البحر الميت على قيد الحياة ، انه يجذب السياح من جميع بقاع العالم .

Hâlâ erkek olarak yaşıyor olsaydım bunu yapar mıydım?

هل كنت سأفعل ذلك عندما كنت رجلًا؟

Tom ve Mary uzun zamandır bu mahallede yaşıyor.

توم و ماري عاشا في هذا الحي لفتره طويله

Bugün, iki milyardan fazla insan ilaçlara erişimi olmadan yaşıyor.

اليوم، يعيش أكثر من ملياري شخص دون الحصول على الأدوية.

Kötü bir hayat yaşıyor buna rağmen her şeye gülüyor

يعيش حياة سيئة لكنه يضحك على كل شيء

Dünya'ya döndüğünde zamanı 0.02 saniye bizden daha ileride yaşıyor

عندما يعود إلى الأرض ، يعيش أمامنا 0.02 ثانية.

- Amcam bir apartman dairesinde yaşamaktadır.
- Amcam bir dairede yaşıyor.

- يسكن عمي في شقة.
- يعيش عمي في شقة سكنية.

şu an dünya insanlarının üçte ikisi demokrasi çatısı altında yaşıyor.

مع ثلثي سكان العالم الذين يعيشون في الديمقراطيات.

Ve belki de bunun sayesinde tuhaf bir ahtapot sevinci yaşıyor.

‫وربما يمنحك ذلك‬ ‫بعض من مستوى فرح الأخطبوط الغريب.‬

Ve sabahları yaşıyor ve şehrinizle boğulmuyorsanız sabah kahvenizi düşünmeyin çünkü

مدينتك لا تفكر بفنجان قهوتك الصباحي لان البن سينقرض كما هو

Bir kaç gün içerisinde Romalılar bir başka yıkıcı mağlubiyet daha yaşıyor.

في غضون أيام، تعرض الرومان من خسارة كارثية أخرى

Depremlerin sık olduğu bir ülkede yaşıyor. Aynı zamanda şansınız da yok

تعيش في بلدٍ يكثر فيه الزلازل. وفي ذات الوقت انت صاحب حظٍ

- Yılan diri mi yoksa ölü mü?
- Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
- Yılan yaşıyor mu yoksa öldü mü?

هل الثعبان حي أم ميت؟