Translation of "Ülkenin" in Portuguese

0.005 sec.

Examples of using "Ülkenin" in a sentence and their portuguese translations:

Doğdukları ülkenin kültürü ile

Descobri que estes jovens estavam dilacerados

Ülkenin yardımına ihtiyacı var.

O país precisa de sua ajuda.

Savaş ülkenin zenginliği azalttı.

A guerra reduziu a riqueza do país.

Ülkenin ekonomik durumu kötüleşti.

A situação econômica do país piorou.

- Bu ülkenin nüfusu giderek azalıyor.
- Bu ülkenin nüfusu giderek azalmaktadır.

A população deste país está diminuindo gradualmente.

Ülkenin her hapishanesini biliyoruz. Neden?

Conhecemos todas as prisões do país. Porquê?

İki ülkenin diplomatik ilişkileri bulunmuyor.

Os dois países não mantêm relações diplomáticas.

Bu ülkenin dört mevsimi vardır.

Este país tem quatro estações.

O, bu ülkenin iç işidir.

Isso é um assunto interno deste país.

Bu ülkenin geleneklerine aşina değilim.

Eu não estou acostumado com os hábitos deste país.

Onlar ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.

Esgotaram todos os recursos do país.

Ülkenin tarihi yerlerini ziyaret ettik.

Nós visitamos os pontos históricos do país.

Bu ülkenin cumhurbaşkanı güzel konuşur.

O presidente deste país é eloquente.

Başkan ülkenin tehlikede olduğunu söyledi.

O presidente disse que o país está em perigo.

Hepimiz ülkenin tehlikede olduğunu hissettik.

Todos sentíamos que o nosso país estava em perigo.

Ülkenin toplam nüfusu 300 milyondur.

A população absoluta do país é de 300 milhões.

Her ülkenin bir başkenti vardır.

Todo país possui uma capital.

O ülkenin geri kalmışlığı iyi bilinir.

O atraso deste país é bem conhecido.

Ülkenin şu anki durumu iyi değil.

A situação atual do país não está boa.

Bu ülkenin nüfusu ABD'ninkinden daha büyük.

A população deste país é menor do que a dos Estados Unidos.

Modernizasyon planı, ülkenin karakterini tamamen değiştirdi.

O plano de mordenização tem mudado completamente o cárater do país.

Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.

- Nós viajamos por todo o país.
- Viajamos por todo o país.

Tom ve Mary ülkenin aynı bölümündeler.

- O Tom e a Mary são da mesma parte do país.
- Tom e Mary são da mesma parte do país.

Ve 1972'de ülkenin ilk yılan parkını açtı.

e, em 1972, abriu o primeiro parque de cobras do país.

Ve ülkenin en büyük e-ticaret platformu Taobao,

e a maior plataforma de comércio eletrônico do país, a Taobao,

Ülkenin kaynakları var ama bunları nasıl kullanacağını bilmiyor.

O país tem recursos, mas não sabe explorá-los.

İsviçre en iyi politik sistemlerden birine sahip ve ülkenin başarısının

A Suiça tem um dos melhores sistemas políticos do mundo. E esta é a verdadeira razão

Hepimiz insanız, bu yüzden bence her ülkenin kültürü %90 aynıdır.

Somos todos seres humanos, então em minha opinião a cultura de cada país é 90% a mesma.

Japon Parlamentosu, bugün Ryoutarou Hashimoto'yu ülkenin 52. başbakanı olarak resmen seçti.

O Parlamento Japonês oficializou hoje Ryūtarō Hashimoto como o 52º primeiro ministro.

- O ülke ılıman bir iklime sahiptir.
- O ülkenin ılıman bir iklimi vardır.

Este país tem um clima temperado.

Bu çoğulcu mesajı ülkenin fakir kesiminden yankı getirdi ve nihayetinde iktidara geldi

Sua mensagem populista ressoou entre os pobres do país, que acabaram ajudando a levá-lo ao poder.

- Her ülke hak ettiği şekilde yönetilir.
- Her ülkenin hak ettiği yönetimi vardır.

- Todo país tem o governo que merece.
- Todo país tem o governante que merece.

çok ilginç bir durum yok mu? 53 ülkenin imzası ile tarafsızlık anlaşması yapılıyor

Não existe uma situação muito interessante? Acordo de neutralidade assinado com assinaturas de 53 países

Bu ülkenin gerçekten siyahi bir başbakanı kabul etmeye hazır olup olmadığını merak ediyorum.

Será que esse país está realmente pronto para aceitar um presidente negro?

Çevreci, tehlikeli bir görevde, ülkenin benekli sinsi avcılarının peşinde, ancak yaptığı işin bir bedeli var.

O conservacionista está numa perigosa missão de encontrar os caçadores furtivos às pintas da nação, mas o trabalho tem riscos.