Translation of "Bütün" in Korean

0.016 sec.

Examples of using "Bütün" in a sentence and their korean translations:

"bütün gece yürüdüm"

밤을 지새며 걸어오는 길이에요.

Tek bir bütün

이 곳의 모든 자연은 하나입니다.

Benim bütün çalışmalarımı destekleyen,

제 모든 일을 뒷받침하는 세 가지 전략인데

Bir bütün veya kırılmış;

완전하거나 그렇지 않으면 망가졌다고 보지 않기 위해서요.

Bütün problemi anlamak istiyordum.

저는 전체적인 문제를 이해하고 싶었어요.

Günümüzde bütün ürünler değiştirilebilir.

모든 제품은 대체가 가능합니다.

Bütün gökyüzünü ışık kapladı.

하늘이 온통 밝은 빛으로 채워졌고

Ve bütün elimi kapladı.

‎제 손을 폭 감싸더군요

Fakat bütün kültürler öyle değil.

하지만 모든 문화가 그런 것은 아닙니다.

Bütün kültürler böyle sabit değil.

다 그렇게 엄격하진 않아요.

Bütün dünyadan LGBT göçmenleri gördük

저희는 자국에서 안전하다고 느끼지 못하고

Bütün sağlığımız ve iyiliğimizle alakalıdır.

바로 우리의 건강과 행복에 관한 거죠.

Daha çok bütün hissetmekle alakalı.

여러 가지를 경험해 보고 있어요.

Hepimizin bir bütün olduğunu hatırlatıyor--

우리 모두는 함께한다는 걸 일깨워 주고 있어요.

Bütün insanlığın atası olarak görmek.

조상이라고 생각하는 것이요.

Bütün halk bahçelerini satmaya çalıştılar

뉴욕시민들은 지역에 있는 공원을 전부 매각하려고 했습니다.

Bütün bilim dalları birbiriyle bağlantılı.

저는 모든 과학 분야가 서로 관련이 있다는 사실을 깨달았습니다.

Bütün halkın veya etnik gurubun

위험하다고 생각하게 되는 것입니다.

Bütün kadınlığım içinde saygı görmek istiyorum

그리고 저는 여성인 제 모습 그대로 존중받고 싶습니다.

Bir ülkedeki bütün veri topluluğu yapısını;

국가에서 정보를 수집할 때의 전체적인 원칙을 제정합니다.

Bütün bir yaşamı avcılık yeteneklerini geliştirmek

그는 한평생 사냥꾼으로서 기술을 연마했고

Gündelik Amerika hayatından bütün bu hadiseler

미국인들의 일상에서 발생한 이 모든 사건들,

Bütün sapmalar doğal bir son bulur

모든 일탈은 자연적으로 끝나게 되죠.

Bütün o bölge, gezegenin nabzı gibi.

전체가 지구의 맥박과 같은 곳이기 때문입니다.

Bütün ilgili çekmiştim ve böyle sürdü.

이 실험으로 저는 국가적으로 많은 관심을 받았습니다.

Kişisel deneyimimden yola çıkarak, bütün sunumu

제 경험으로 말해드릴 수 있는건,

Bütün bunlar kendimizden daha büyük bir gücü

이런 모든 것들은 우리 자신보다 더 큰 힘의 존재를 인식하게 하며

Bütün düşüncelerinizi merkezi bir bilgisayara aktarmak istese

생각을 속속들이 정부 중앙 컴퓨터로 전송하는 것도

Artık bir gezegen olmanın bütün kurallarını yıkmıştır.

이건 이제 행성으로서 모든 규칙을 깨버린겁니다.

Bununla birlikte dijital çağın bütün o enerjisini,

디지털 시대의 모든 역량을

Kırsal hayatın bütün olağan zorlukları bir yana,

시골생활의 일반적인 어려움 외에도

Hemen hemen bütün profesyonellerin öğrenme yaklaşımı bu.

그것이 사실상 모든 전문가가 배운 방식입니다.

Bütün dünyada içerik teyit edenlere eğitimler veriyoruz.

전 세계의 팩트체커들을 교육합니다.

Yapmak istemediğim bütün şeylerin listesini yapmaya başladım.

대신 전 제가 더이상 하기 싫은 일들로 리스트를 만들기 시작했죠.

Bir şovun bütün sezonlarını bir gecede izliyoruz.

하룻밤 새에 드라마 한 시즌을 정주행해서 봐 버리죠.

Bütün bu küçük oklar, onların simülasyon yapma şekli,

표에 있는 작은 화살들을 보시면 시뮬레이션을 하는 것인데요,

Ve bütün olanaksızlıklara rağmen masalı anlatmak için yaşamış,

고난을 거쳐 살아 돌아온 후

Kendi bütün ve gerçek kişiliğimle var olmaya hazırım.

그리고 진정한 제 자신으로서 존재할 준비도 되었습니다.

Çin, bütün nüfusu kapsayacak, dürüstlük ve doğruluk gibi

중국은 전 국민을 대상으로

Bütün okulda sadece iki öğrenci daha onunla birlikte.

학교를 통틀어 두 명뿐인 학생과 만납니다.

Bütün zihninizi ve bedeninizi sardığını hayal edip buna inanabilirsiniz.

여러분의 몸 전체와 마음을 채우는 것을 말이죠.

Bir hava alanı ve onunla bağlantılı bütün işleri düşünün.

공항과 공항에 관련된 모든 산업을 생각해보세요.

Ve bütün çocukları hayatlarında ilk defa diş hekimine götürdüm.

아이들을 치과로 데려갔는데, 그 아이들은 치과 방문이 처음이었어요.

Benim için bütün bunların başladığı 2010 yılına götürmeme izin verin.

저희가 이 일을 시작한 2010년으로 되돌아가 보겠습니다.

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

어벤져스: 엔드 게임이 공식적으로 역대 최고 흥행 영화가 되었습니다

O da bütün bu olayın iletişim için ne kadar önemli olduğudur.

서로 대화를 하는 거 자체가 그저 놀라울 뿐이야.

Bütün bir popülasyonun tek bir yerde olması çok büyük bir risk.

서식 동물 전체가 한 곳에 몰리는 건 아주 위험합니다

Bütün koku yosunda olduğu için köpek balığı yosunu ısırıp koparmaya başladı.

‎문어 냄새가 진동하자 ‎상어는 다시마를 ‎마구 물어뜯었어요

Bir doğal afet veya salgın hastalık bütün popülasyonu büyük bir hızla ortadan kaldırabilir.

자연재해나 질병 발생으로 전체 서식 동물이 순식간에 사라질 수 있으니까요