Translation of "ışık" in Korean

0.019 sec.

Examples of using "ışık" in a sentence and their korean translations:

Yeşil ışık kullanacağım,

이번엔 녹색광을 이용해 볼게요.

...ışık yitip gidince...

‎빛이 사라지고 나면

Bakın, ileride ışık var.

보세요, 저기 빛이 보입니다

Çünkü ışık yayılırken dağılır.

빛이 퍼지기 때문이죠. 빛은 산란합니다.

Bütün gökyüzünü ışık kapladı.

하늘이 온통 밝은 빛으로 채워졌고

ışık yaymıyor veya soğurmuyor.

빛을 방출하지도 흡수하지도 않습니다.

Bu duvarı aydınlatan ışık dalgaları

벽면을 비추는 빛의 각 파동은

Hologram burada, yeşil ışık geçiyor,

여기 홀로그램이 있고, 녹색광을 쪼여줍니다.

Içinize temiz,berrak bir ışık aldığınızı

여러분은 상상하고 믿을 수 있죠,

Hatta yapay ışık kullanımını azaltmak amacıyla

그리고 낮에는 인공 불빛의 필요성을 줄이기 위해

İçeri gireceksek ışık kaynağına ihtiyacımız olacak.

저 안에 들어가려면 불빛이 필요하겠어요

Ve bana ışık veriyor. Tamam, gidelim.

조금은 밝아질 거예요 자, 가시죠

ışık deriye nufüz edecek kadar güçlü.

이 빛이 피부를 통과할 만큼 매우 강렬함을 알 수 있습니다.

Veya belki de girişteki ışık anahtarı

아니면 현관 전등 스위치는

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

‎자외선은 숨겨진 ‎사냥꾼들을 드러내죠

Bu ürkünç ışık, insan gözüyle görülmüyor.

‎이 으스스한 빛은 ‎사람 눈에는 보이지 않습니다

Yaydıkları ışık altında kitap bile okunabilir.

‎책을 읽을 수 있을 만큼 빛납니다

Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor

하지만 빛을 방출하거나 흡수하지 않고

Ve ışık kullanarak nöronların ateşlemelerini kontrol ediyoruz.

빛을 이용해 뉴런들의 신호 활동을 제어할 수 있습니다.

Bir ışık kaynağı olmadan  mahsur kalmak istemeyiz.

불빛 없이 오도 가도 못 하는 상황이 되면 안 됩니다

Bu ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

자외선 전등을 비추면 형광색으로 보여요

Bu, ultraviyole ışık altında fosforlu görünmelerini sağlar.

자외선 전등을 비추면 형광색으로 보여요

Bu gördüğünüz, sonik noktadan çıkan turuncu ışık,

저건 음파의 초점부분에서 나오는 주황빛입니다.

Bir yandan ışık ve sesle okuyup yazarken

빛과 소리를 이용한 신경의 읽기와 쓰기

Küçülen Ay, çok az ışık anlamına gelir.

‎달이 이울어간다는 건 ‎빛이 거의 없단 뜻입니다

Huzurları bozulunca kimyasal reaksiyon aracılığıyla ışık üretiyorlar.

‎불안을 느끼면 화학 반응을 통해 ‎빛을 내는 것이죠

Ve kesik ışık parçaları atan bir lazerle eşledik.

짧은 빛의 진동을 보내는 레이저와 비교해 보면

Sizce hangi meşale en iyi ışık kaynağı olur?

당신이 생각하기엔 어떤 횃불이 최선일까요?

Bakın, orada bir ışık demeti de var, bakın!

그리고 또 저쪽에는 빛이 새어 들어와요, 보세요!

Aslında akrep ararken UV ışık kullanmak oldukça akıllıcadır.

자외선 전등으로 전갈을 찾는 건 사실 아주 현명한 방법입니다

Çünkü kan kırmızı ışık ve kızılötesini absorbe ediyor.

혈액은 적색광과 적외선을 흡수하기 때문이죠.

Akreplerin morötesi ışık altında neden parladığı gizemini korumaktadır.

‎왜 전갈이 자외선에 빛나는지는 ‎지금도 알 수 없습니다

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

‎원숭이에겐 보이지 않는 적외선이 ‎높은 가지 위의 그들을 비춥니다

...kameralarımızın olup biteni görmesi için kızılötesi ışık gerekiyor.

‎우리 카메라로 상황을 보려면 ‎적외선을 이용해야 합니다

Burnundaki termal girintiler ışık yerine ısı tespit ediyor.

‎코의 열 구멍이 빛 대신 ‎열을 감지합니다

Dikenlerle süslenmiş ve göz alıcı bir ışık yayan kalp

가시로 장식되고 천상의 빛을 발하며

Bunda ne kadar ışık kaldığı konusunda endişeliyim. Hayır, olamaz.

얼마나 더 갈지 걱정됩니다 안 돼

Bu biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

조금은 밝아질 겁니다 자, 뱀을 찾아보죠

Bana biraz ışık verecektir. Tamam, şimdi yılanı bulmaya çalışalım.

조금은 밝아질 겁니다 자, 뱀을 찾아보죠

Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.

‎컬리헤어타란툴라의 눈 8개는 ‎빛과 그림자만 겨우 구분합니다

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

‎이 생체 발광 현상은 ‎막 알려지기 시작했습니다

Yapay ışık eşliğinde fok avladığının bilindiği dünyadaki tek yer.

‎백상아리가 인공 조명을 이용해서 ‎사냥하는 곳이라고 합니다

Bir ışık atımının, bir metrelik mesafeyi katetmesi saniyenin 3,3 milyarda biri

빛의 진동수는 1초에 33억 개 또는

Fakat bu soluk ışık yerde yemek arayan hayvanlara pek fayda etmez.

‎하지만 이런 희미한 빛은 ‎땅에서 먹이를 찾는 동물들에겐 ‎큰 도움이 안 됩니다

Burada nefes almak da zorlaştı. Bu meşale de artık çok ışık yaymıyor.

숨 쉬기도 힘들어지네요 횃불도 밝게 타지 않고요

İyi bir buluş oldu. Aferin size. Bakın, burada biraz ışık var, gördünüz mü?

잘 찾았습니다, 잘하셨어요 저 앞에 빛이 있어요, 보이세요?

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

‎어두워져야만 확실히 알 수 있죠 ‎청색광을 비추면 ‎해답이 드러납니다

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

잔잔한 산들바람에 나뭇잎이 살랑이고 반짝이는 햇살이 그 사이로 비칩니다.