Translation of "öyle" in Korean

0.007 sec.

Examples of using "öyle" in a sentence and their korean translations:

Öyle değil.

기억은 그렇게 단순하지 않습니다.

Öyle değildi.

근데 그렇지 않았죠.

Öyle olabilir.

소용없을 지도 몰라요.

Hâlâ öyle.

여전히 그렇고요.

Bence öyle.

진짜로요.

Ama öyle görünmüyordu.

하지만 그렇지 않은 모양입니다

Sebebi öyle olması.

말도 안되는 소리이기 때문입니다.

Ama öyle değil.

하지만 아닙니다.

Gerçekten öyle oluyor.

그리고 실제 그렇습니다.

öyle heyecanlılar ve geleceğe öyle umutla bakıyorlar ki.

아이들은 열의로 가득하고 희망찬 미래를 꿈꿉니다.

Öyle bir şey yok

[이런 건 어디에도 또 없지]

Ben de öyle yaptım.

결국 승마를 배웠습니다.

Alan: Evet öyle (Gülüşme)

알런: 그러네요. (웃음)

Çözümler de öyle olmalı.

해결책도 있어야합니다.

Fakat bütün kültürler öyle değil.

하지만 모든 문화가 그런 것은 아닙니다.

Biz öyle bir vadideyiz ki.

우린 골짜기에 갇혀있습니다.

Oysa kaba olmak öyle değil.

단지 버릇없다는 것은 그 정도까지는 아니거든요.

Öyle sanıyorum ki bunun sebebi

서양은 두 가지 큰 사건 때문에

İnanın ben de öyle düşünüyorum.

저 또한 그렇게 생각했었습니다.

Hayır, hiç de öyle değil.

전혀 아니죠.

Ben ise öyle olduğunu düşünmüyorum.

하지만 전 그렇게 생각하지 않아요.

Fakat Hollywood beni öyle görüyor

하지만 그게 할리우드가 보는 제 모습이었습니다.

Eğer öyle yapacaksanız, soru almaya hazırsınız.

만약 그렇다면 여러분은 준비가 되신 겁니다.

Sonra öyle bir an var ki,

새들이 방향을 바꾸는 때에

Öyle bir dünya ki, tuhaf yaratıklar...

‎그곳엔 기괴한 생물과

Ama bu adam için öyle diyemeyiz.

이 사람은 아니었군요

Çünkü öyle görünüyor ki bence değil.

변화하지 않는 이상 그건 불가능하거든요.

Öyle büyük ekonomik sıkıntım da yok.

저는 금전적인 걱정도 없고요.

çünkü hepimiz cevabını biliyoruz, öyle değil mi?

왜냐하면 답을 아니까요. 그렇죠?

Bana öyle geliyor ki nerede boy gösteriyorsak

제 생각에는 우리가 무슨 태도를 보이든

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri

저렇게 머리를 뒤로 빼고 똬리를 틀었을 때는

Kusura bakmasınlar ama işin aslı öyle değil.

그러나 유감스럽게도 진실은 여러분의 편이 아닙니다.

Şu anda ben de öyle yapma sürecindeyim.

이것이 바로 현재 제가 거치고 있는 단계입니다.

Bu şeyi güvenli şekilde uçurup öyle inmek istiyoruz.

이걸 타고 안전하게 착륙해 보겠습니다

HS: Gerçekten de öyle. GG: Gerçekten çok garip.

HS: 정말 그렇군요. GG: 특이하네요.

Boğazları ve kan damarları öyle eşsiz adapte olmuş ki

나무늘보의 목과 혈관은 중력에 거슬러

Ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu

갑자기 모든 것이 엄청 분명해졌죠.

Oradan çıkabileceklerini ve dünyayı değiştirebileceklerini fark etmek de öyle.

지도자의 역량을 기대하는건 무리인 이유입니다.

Öyle güçlü ki, hem görüşü hem de sezgiyi birleştiriyor

시야와 식견 모두를 강화시켜 주고

Öyle bir model ki... milyarlarca insanı bir kenarda bırakıp

수십억 명을 배제한 채

Bir sonraki gün Wall Street Journal da öyle düşünmüştü.

발표 다음 날, 월스트리트 신문도 역시 같은 내용을 실었습니다.

Öyle devler falan yok, varsa bile Aşil topukları var.

아킬레스건 하나 없는 거인은 하나도 없을 테니까요.

Bu sistem nihayetinde erkler ayrılığını öyle oturtmuştu ki sistemde

결국 정부조직이 너무나 많은 상호 견제와 균형으로 이뤄져서

Öyle bir dünyada yaşamak istiyoruz ki, kaybedilen hiçbir şey olmasın.

우리는 아무것도 잃지 않는 세상에 살고 싶어 합니다.

Ama kaputun altında neler dönüyor bilmezsiniz ya öyle bir şey.

발동기 내부 구조를 잘 몰라요.

Öyle ki bu adeta kişisel ve profesyonel kimliğim hâline geldi,

일부 개인적인 부분과 직업적인 정체성에서 말이죠.

öyle sağlam bir yol yaptım ki küçük araçlar bile güvenle geçebilir.

작은 차량도 안전하게 지나갈 수 있는 튼튼한 길을 만들었습니다.

şirket. Kahvaltısını yaparken, VisualPolitik'in son videosunu izliyor - ya da biz öyle

아침을 먹으면서 우리의 최신 업데이트 비디오를 보겠지,

Ama ince farkları ancak öyle görebiliyorsun. Vahşi doğayı işte o zaman tanıyorsun.

‎날마다 들여다보면 ‎미묘한 차이가 눈에 띄죠 ‎그때 비로소 자연을 이해하게 돼요

Sarmal hâline gelip kafalarını öyle geriye çekmeleri, saldırıya ve ileri atılmaya hazır oldukları anlamına gelir.

저렇게 머리를 뒤로 빼고 똬리를 틀었을 때는 앞으로 튀어나와 공격할 힘이 있다는 겁니다

Yapraklar hafif bir rüzgarla öyle salınıyordu ki parlak ışık huzmeleri gökyüzünden yere doğru adeta göz kırparak düşüyordu

잔잔한 산들바람에 나뭇잎이 살랑이고 반짝이는 햇살이 그 사이로 비칩니다.