Translation of "Geleceği" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Geleceği" in a sentence and their japanese translations:

Onun geleceği kesindir.

彼はきっと来ると思う。

Kimse geleceği bilmiyor.

- 未来は誰にも分からない。
- 未来のことは誰にも分からない。

George'un geleceği kesindir.

ジョージが来ることは確かである。

Geleceği düşünmeden edemiyorum.

将来の事を考えずにはいられない。

İşimizin geleceği iyi değil.

我々の商売の見通しはよくない。

O, geleceği hakkında endişelidir.

彼は自分の将来を心配している。

O, geleceği hakkında belirsizdir.

- 彼は自分の将来について自信がない。
- 彼は自分の未来について不確かだ。

Geleceği düşünmemek elimde değil.

将来の事を考えずにはいられない。

Hiç kimse geleceği bilmiyor.

- 未来は誰にも分からない。
- 未来のことは誰にも分からない。

Onun buraya geleceği kesin.

彼がここに来るのは確かだ。

Kötü olarak, kahramanın hakkından geleceği

だから悪人のレッテルを貼られた人たちを

Dünyanın çocukların geleceği heyecanla bekledikleri

どんな世界になるかを想像してみて

Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.

人類の未来が心配だ。

O, geleceği hakkında güvensiz hissetti.

彼女は自分の将来に不安を感じた。

Sanırım geleceği düşünsen iyi olur.

君達はこれからのことを考えた方がいいと思う。

O geleceği parlak bir genç.

彼は有望な青年です。

Dünyanın sonu da yakında geleceği için --

世界はやがて 終焉を迎えます

Mars yaşayabileceğimiz geleceği parlak bir yer.

火星は私たちが住めそうな有望な場所である。

Bu ülkenin geleceği hakkında çok endişeliyiz.

われわれはこの国の将来を大いに心配している。

Anne, çocuklarının geleceği hakkında çok endişelidir.

その母親は子供たちの将来をとても心配している。

Ama Chang'ın geleceği, "Günışığı Sınıfı"nın kurulumuyla

でもチャンの未来は 「サンシャイン教室」の設置に伴い

Ebeveynler her zaman çocuklarının geleceği hakkında endişeli.

親はいつも子供の将来のことを心配している。

Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.

ハリス夫人は息子の将来をとても案じている。

Ebeveynler genellikle kendi çocuklarının geleceği hakkında endişelidirler.

たいていの親は自分の子供の将来が気になるものです。

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

皆さんには 居心地の良い場所から飛び出して

- Geleceği varsa göreceği de var.
- İnsan ektiğini biçer.

- 自分のまいた種は自分で刈ることになる。
- まいた種は刈らねばならない。

O evli bir adam olarak geleceği düşünmek zorunda.

彼は既婚者なのだから、将来のことを考えなければならない。

Gerçek bir iyileştirme anlamına geleceği bir gelecek tasavvur edebiliyorum.

治療だけでなく 完治できるのです

Şirketimizin geleceği tehlikede. Son birkaç yıldır aşırı derecede borçluyuz.

我が社の未来は危険にさらされている。この2年間はひどい赤字状態だ。

Mary'nin ne zaman geleceği konusunda Tom'un hiçbir fikri yok.

メアリーがいつ到着するのかトムには見当がつかない。

Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu kendi başınıza yaratmaktır.

未来を予言する最善の方法は自分自身で創ることだ。

Geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,

どれだけ大変な経験をしても 楽観的で

- Çocuk büyük bir potansiyele sahip.
- Çocuğun parlak bir geleceği var.
- Çocuğun geleceği parlak.
- Çocuk parlak bir geleceğe sahip.
- Çocuk parlak bir gelecek vâât ediyor.
- Çocuk vaat dolu.

その少年は大いに将来性がある。

Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.

テレビでは、我が国の将来の問題を誰かが深刻な顔をしてしゃべっている。